EKSEN

'Zor oldu ama Brexit Anlaşması'yla nev-i şahsına münsahır bir model ortaya çıktı'

Sinan Ülgen'e göre, Brexit anlaşmasıyla nev-i şahsına münhasır bir model çıktı. 'Anlaşmasız Brexit'te, Türkiye'nin önemli ticaret ortağı Birleşik Krallık'la serbest ticaret anlaşması yapamayacağını belirten Ülgen, Gümrük Birliği'nin güncellenmesiyle, Birleşik Krallık-AB ilişkilerinin, Türkiye-AB ilişkisinin geleceği için de model olacağı görüşünde.
Sitede oku

Avrupa Birliği (AB) ile İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'dan oluşan Birleşik Krallık, aylar süren zorlu müzakerelerin ardından 'anlaşmasız Brexit' riskini savuşturan anlaşmaya ulaştı. Böylelikle birlik, zorlu bir 'boşanma' sürecinin ardından köşe taşını yitirdi. Taraflar son bir senelik geçiş sürecini, çıkışı sonrası ilişkileri ve en önemlisi ticari ilişkileri belirleyecek anlaşmayla geçirmişlerdi. Anlaşmasız Brexit'e bir hafta kala uzlaşmaya vardılar.

AB ülkeleri İngiltere ile ticaret anlaşmasını onayladı

Birleşik Krallık'ı 1 Ocak 2021'den itibaren Gümrük Birliği ve Ortak Pazar'dan çıkartan anlaşmayı Başbakan Boris Johnson, "paralarımız, sınırlarımız, yasalarımız, ticaretimiz ve balıkçılık faaliyetlerimizi yaptığımız suların kontrolünü geri kazandık" diyerek sundu. Ticari ilişkilerle gümrük vergisinin olmayacağı sıfır kotaya dayalı ilk serbest ticaret anlaşmasına ulaşılırken, uzlaşmazlığın çözüm mekanizmaları da oluşturuldu. Britanya için Avrupa Adalet Divanı'nın yargı yetkisi de, puan bazlı göç sistemi de sona erdi. Londra balıkçılık konusunda tam istediğini alamazken, 14 yıla karşı 3 yıllık geçiş süreci pazarlığından 5.5 yıl sonra balıkçılık haklarını alacak şekilde çıkıldı.

Britanya pazarı, başta otomotiv sektörü olmak üzere büyük önem taşıyan Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel, 'ilişkilerin açıkça düzenlenmiş olmasından memnuniyetini' dile getirdi, Birleşik Krallık'ın 'AB için önemli bir ortak olmaya devam edeceğini' vurguladı. Londra'yı balıkçılık konusunda zorlayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 'AB'nin kararlılığının sonuç verdiğini' söyledi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de iki tarafında çıkarına olan bir anlaşma sağladıklarını belirtip, "Sonunda Brexit'i geride bırakıp yolumuza devam edebileceğiz" vurgusu yaptı.

Bu 'zorlu boşanma' Birleşik Krallık ile önemli ticari bağları bulunan Türkiye açısından da önem taşıyor. AB üyesi olmadan Gümrük Birliği'nin parçası olan ancak bunun yenilenmesi sürecinde zorluklar yaşayan Türkiye'nin de Londra ile anlaşması bekleniyor.

Brexit anlaşmasını ve Türkiye'ye etkilerini Ekonomi ve Dış Politika Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen ile konuştuk.

'Anlaşma için iki taraf da geri adım attı ama anlaşmasız çıkışa oranla daha iyi bir sonuç oldu'

Sinan Ülgen, anlaşmasız Brexit'in önlenmesi için iki tarafın da başta ortaya koydukları müzakere pozisyonlarından geri adım atmaları gerektiğine dikkat çekerken, diğer senaryoya oranla çok daha iyi bir sonuç elde edildiğini vurguladı:

“Zor bir dönemin sonunda imza atılan bir anlaşma oldu. Bu yıl içerisinde farklı noktalarda Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında birtakım ihtilaflar ön plana çıktı. Birleşik Krallık’ın Avrupa’dan bir anlaşma yapamadan ayrılacağına dair tereddütler ortaya çıktı. Ama nihayetinde anlaşma oldu. Bu iki taraf bakımından da başta ortaya koymuş oldukları müzakere pozisyonlarından geri adım atmaları gerekti. Ama iki taraf için de diğer senaryoya oranla yani anlaşma olmadan Birleşik Krallık’ın AB’den çıkma senaryosuna oranla çok daha iyi bir sonuç oldu. İki tarafın da Türkiye’nin de lehine bir sonuç oldu."

'Serbest ticaret anlaşmalarında örneği yok, bir nevi nev-i şahsına münhasır model ortaya çıktı'

Birleşik Krallık'ın AB'den çıkan ilk örnek olarak aynı zamanda birliğe ekonomik entegrasyonunu en yüksek seviyede korumak isteyen bir ülke olduğunu belirten Ülgen, Avrupa pazarının Londra için önemine dikkat çekti. Ülgen, AB tarafının ise ekonomik olarak kendi pazarına erişimini AB mevzuatı ve müktesebatına uyum derecesini güçlendirmeye uğraştığını vurguladı. Zorlu bir süreçten geçildiğinin altını çizen Ülgen, ulaşılan sonucun serbest ticaret anlaşmalarında örneğinin bulunmadığını dile getirdi:

Dışişleri Bakanlığı: Hem AB hem Birleşik Krallık ile ilişkiler açısından yeni fırsatlar sunacağına inanıyoruz

"İşin arka planına baktığımızda İngiltere şöyle bir noktadan geliyor. AB üyesiyken, AB’den çıkan ilk örnek. Ama İngiltere, AB’den çıkarken aynı zamanda bunu siyasi duruş olarak ve yapılan referandumun sonucu olarak bu noktaya gelmiş olmakla beraber AB ile ekonomik entegrasyonunu en yüksek seviyede korumak ve tutmak isteyen bir ülkeydi. Avrupa pazarı, İngiltere ekonomisinin en büyük pazarı. İngiltere’nin mal ürün ihracatının yüzde 50’si, hizmet ihracatının yüzde 70’i AB’ye gidiyor. İngiltere müzakere pozisyonu olarak siyaseten en hafif yükümlülüğü alarak ekonomik olarak da en ileri entegrasyon seviyesini kazanmak istiyordu. Avrupa Birliği ise şöyle bir genel müzakere prensibiyle masaya oturmuştu. Ekonomik olarak kendi pazarına erişimi İngiltere’nin AB mevzuatına, müktesebatına uyum derecesine gayret etti AB. Dediler ki ne kadar fazla İngiltere, AB mevzuatına uyarsa o kadar daha ekonomik entegrasyon, İngiltere’nin AB pazarına erişimi o kadar yüksek olur, iyi şartlarda olur. Bu müzakere edildi. Zor bir müzakereydi çünkü bunun serbest ticaret anlaşmalarında tek bir örneği yok. Çünkü diğer serbest ticaret anlaşmaları zaten AB ile tam uyum içinde olan bir ülkeye yapılan serbest ticaret anlaşması değildi. Üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmalarıydı. Bu bakımdan İngiltere bir ilk. Bir nevi şahsına münhasır model ortaya çıktı. Modelin özü de aslında İngiltere’nin zaman zaman egemenliğini de sınırlandıran AB mevzuatına uyum yükümlülüğünü ne şekilde zaman içerisinde koruyacak? Buna dair anlaşmada oldukça yenilikçi diyebileceğimiz hükümler var.”

‘Anlaşmasız çıkış olsaydı, Türkiye de İngiltere ile serbest ticaret anlaşması yapamayacaktı’

Diğer yandan Ülgen, hem Birleşik Krallık'ın hem de Türkiye'nin Gümrük Birliği içindeki ülkelerken, artık Birleşik Krallık çıktığı için Türkiye ile yeni bir çerçeveye ihtiyaç doğduğunu anımsattı. Ankara'nın artık ikili ticaret anlaşması yapma imkanına kavuştuğunu belirten Ülgen, eğer anlaşmasız çıkış olsaydı bunun mümkün olmayacağını dikkat çekti:

“Bu yepyeni bir anlaşma, daha öncesinde böyle bir anlaşma yoktu. Zaten olması da gerekmiyordu. Çünkü hem İngiltere hem Türkiye gümrük birliği içinde olan ülkelerdi. Dolayısıyla ticaretlerinde gümrük birliği kurallarına göre yapıyorlardı. İngiltere gümrük birliği dışına çıktığı için AB’yi terk etmekle Türkiye ile İngiltere arasında ticarette artık yeni bir çerçeve ihtiyaç doğdu. Burada da bizi sınırlayan husus AB’nin İngiltere ile yapacağı anlaşmaydı. Eğer AB, İngiltere ile bir anlaşma yapmayacak olsaydı yani müzakereler başarısızlıkla sonuçlanacak olsaydı, Türkiye de İngiltere ile bir serbest ticaret anlaşması yapamayacaktı. Gümrük birliğinin bizi sınırlayan tarafı bu. Ama Avrupa Birliği ile İngiltere bu anlaşmayı yaptıkları için Türkiye de kendi kulvarında İngiltere ile ikili bir serbest ticaret anlaşması yapma imkanına kavuştu. Kaldı ki bu anlaşmanın müzakeresi zaten tamamlanmıştı. Şimdi hayata geçecek 1 Ocak itibariyle.

‘Gümrük birliğinin modernizasyonu uç bir senaryo değil. İngiltere-Avrupa ilişkisi Türkiye Avrupa ilişkisi için model'

Ülgen, AB'nin 1 Ekim zirvesindeki siyasi değerlendirmesinde uzun süredir konuşulan Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin kararının da çıktığını, ancak Ankara'nın Oruç Reis'i yeniden Doğu Akdeniz'e göndermek suretiyle farklı bir yolu tercih ettiğini dile getirdi. Buna rağmen Ülgen, Gümrük Birliği'nin güncellenmesiyle Britanya'nın AB ile uzlaştığı konulardan Türkiye’nin de faydalanabilir hale geleceği kanaatinde. Ülgen, AB ile Birleşik Krallık arasındaki uzlaşmanın aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından da üyeliğin ötesinde yeni bir işibirliği için örnek teşkil edeceği değerlendirmesinde bulundu:

Rus Dışişleri’nden AB-İngiltere anlaşmasıyla ilgili yorum: Bir sarsıntı eksildi

“1 Ekim 2020’ye geri dönüp baktığımızda Avrupa Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye ile gümrük birliği müzakerelerinin başlaması kararı çıkmıştı. Dolayısıyla ona çok fazla iyimser değil gerçekçi olarak bakmaya gayret ediyorum. O karar 1 Ekim’de çıkmıştı. Ama Türkiye o günkü siyasi değerlendirmesinde 1 Ekim AB konseyi kararını yeterli bulmadı. Birkaç gün sonra Oruç Reis’i yeniden Doğu Akdeniz’e göndermek suretiyle farklı bir yol ilerlemeyi tercih etti. Gümrük birliğinin müzakeresinin yeniden açılması, modernizasyona yönelik müzakerelere başlanması o kadar da uç bir senaryo değil. İçerikten çok uzak bir senaryo değil. Zaten Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki siyasi koşullar da göz önüne alınacak olursa bu ilişkilerin gideceği yön de burası. Çünkü maalesef asıl hedefimiz olan AB’ye üyeliğe yönelik artık şartlar iki taraf için de çok ağırlaştı. Bir yandan Avrupa’nın iç siyaseti bakımından bir taraftan Türkiye’deki demokratik hak ve özgürlüklerdeki durum açısından şu andaki son AİHM kararlarına ilişkin tartışmayla da bir anlamda tescillendi. Öngörülebilir gelecekte asıl kulvarımız olan ve olması gereken tam üyelik sürecinde bir ilerleme beklemek pek mümkün değil. Tam üyelik sürecine paralel olarak, tamamlayıcısı olarak yeni bir işbirliği çerçevesi inşa etmek gerekiyor. Burada da gümrük birliğinin modernizasyonu bunun en önemli kanalı olacak. Bu açıdan İngiltere ile AB arasında kurulan yeni ilişki büyük önem yaşıyor. Çünkü bu gümrük birliğinin revizyonuna gidildiği noktadan itibaren ben bunu Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği bakımından aslında en gerçekçi senaryo olarak görüyorum. O zaman bu İngiltere ile yapılan anlaşma da Avrupa Birliği ne vermiş ne almış, kurulan yeni denge nasıl bir denge olmuş, yeni gibi yetkiler alınmış verilmiş, bütün bunlar bizim için de önem arz edecek. Bu modernizasyon çalışmasına girdiğimizde bunlardan da yararlanabilecek hale geleceğiz. Bu anlaşma sadece dış ticaret boyutu itibariyle yapılan bir anlaşma değil, evet çok önemli bir boyut. Ama aynı zamanda Avrupa’nın periferisindeki bir büyük ülke Birleşik Krallık İngiltere Avrupa’nın öngörülebilir gelecekte kuracağı ilişkisinin anlaşması müzakere edildi. Bu açıdan Türkiye de aslında İngiltere’ye çok benzer birtakım özellikler taşıyor. Türkiye de Avrupa’nın periferisinde Avrupa ile derin ilişki kurmak isteyen ama tam üyeliğe gidemeyecek bir ilişki modeli olacak. O zaman İngiltere-Avrupa ilişkisi Türkiye-Avrupa ilişkisinin geleceği bakımından da en azından bir model olarak çok önemsenmesi gereken bir boyut.”

Yorum yaz