Yeni Zelanda’da 'Devlet Gözetiminde İstismarı İnceleme Kraliyet Komisyonu' 1950 ile 1999 yılları arasında devlet kurumlarında ve ayrıca kilise yetimhaneleri gibi dini kurumlarda çocukların, genç yetişkinlerin ve savunmasız yetişkinlerin istismarını araştırıyor.
Çarşamba günü komisyon, araştırma sırasında 250 bin kadar insanın tacize uğradığını açıklayan ara raporunu yayınladı. Şimdiye kadar, istismardan kurtulan 1900 kişi komisyonla temasa geçti ve binlerce kişinin daha bunu yapması bekleniyor. Devlet gözetiminde istismarın boyutu 'önemli' ve başlangıçta düşünülenden daha fazla olarak tanımlanıyor.
Komisyon faaliyetine 2018 yılında başladı. Başbakan Jacinda Ardern komisyonun faaliyetiyle ilgili devlet kurumlarında çocukların istismar edilmesinin vicdansızca olduğunu belirterek "Bu, geçmişimizle yüzleşmek ve aynı hataları bir daha yapmamak için bir şans. Devlet bakımında istismara uğrayanların deneyimlerinden haberdar olma ve bunlardan öğrenme yolunda önemli bir adımdır" dedi.
Raporda, devlet kurumlarında en sık istismar edilenler “toplumun en dezavantajlı veya marjinalize edilmiş kesimleri. Özellikle Maoriler, Pasifik halklarına mensup kişiler, yoksul çocuklar, engelliler, kadınlar ve küçük kızlar” olarak belirtildi.
İstismara uğrayanlardan Annasophia Calman komisyona şunları söyledi: "Bakımda yaşadığım istismar tüm hayatımı kararttı."
Raporda, devletin bakım sorumluluğu altında istismara uğrayan çocuklar içinde Maori çocukların yoğun olduğu belirtilirken yetkililerin 'ayrımcı tavırlarının' buna katkıda bulunduğuna işaret edildi. Raporda Maori’lerin Yeni Zelanda’nın 5 milyonluk toplam nüfusunun yalnızca yüzde 16’sını oluşturmasına rağmen Maori çocukların devlet tarafından korunan çocukların yüzde 69’unu, devlet koruması altında istismara uğrayan çocukların ise yüzde 81’ini oluşturduğu belirtildi.
Maori çocuklardan sorumlu Glenis Philip-Barbara, raporun açıkladığı verilerden bahsederken "Geçmişte olanların bugün hala yaşanmadığını düşünmek yanlış olur" dedi ve büyük yatılı kurumlarda istismarın daha yaygın olduğunu belirterek büyük bakım evlerinin ve ıslahevlerinin kapatılması çağrısında bulundu.
Engelliler de istismar edilenler içinde büyük bir grup oluşturuyor.
Komisyona bildirilen en yaygın istismar türü fiziksel ve cinsel istismar olsa da ilaç veya tıbbi müdahale (elektroşok) ile cezalandırma, hücre hapsi ve tecrit, çıplak arama, sözlü istismar, ırkçı hakaretler ve "zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele" uygulamalar da kayda geçti.
Rapor, şikayetçi olanların susturulduğunu veya ceza olarak tekrar istismara uğradığını veya şikayetlerin denetçiler tarafından örtbas edildiğini ortaya çıkardı. Denetimsizlik, sorumlu personelin eğitimsizliği, yetkililerin dikkatsizliği ise bu duruma yol açan sebepler olarak belirtildi.
Raporun 'okunması bile zor' olduğunu söyleyen Kamu Hizmetleri Bakanı Chris Hipkin, “Rapor meydana gelen taciz ve travmanın büyüklüğünü gösteriyor. Yeni Zelanda tarihinde meydana gelen acı ve ızdırap affedilemez” dedi.
İstismarın ekonomik maliyetinin kişi başına 800.000 Yeni Zelanda Doları’ndan fazla olduğu tahmin edilirken komisyon, 'düşünülenden daha fazla suistimal olduğunu' fakat resmi kayıtlardaki eksikliklerden ve hayatta kalanların başvuruda bulunma konusundaki isteksizliğinden ötürü gerçek ücretin asla bilinemeyeceğini açıkladı.
Komisyon, 1950-2019 yılları arasında istismarın topluma ve bireylere toplam maliyetinin 217 milyar Yeni Zelanda Doları olduğunu tespit etti.