Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan tarafından hazırlanan ve TBMM Göç ve Uyum Alt Komisyonu’na sunulan ‘Suriyeliler Barometresi 2019’ araştırması, konunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Suriye’de kendi istekleri bir rejim kurulursa ülkesine döneceklerini belirtenlerin oranının da yarı yarıya düştüğünü belirten Prof. Dr. Erdoğan, “Bütün bunlardan hareketle bu saatten sonra Suriye’de ister savaş olsun ister barış olsun, Türkiye’deki Suriyeliyi ilgilendirmiyor. Onlar kendi yaşamlarına bakıyorlar” ifadelerini kullandı.
Türkiye demografisine bir tehdit mi?
Peki, Türkiye’ye yerleşen Suriyeliler, Türkiye’nin demografik yapısı açısından gelecekte ne gibi tehlikeler ortaya çıkabilir? Prof. Dr. Erdoğan’a göre, Türkiye’de yaşayan insanların Türk, Arap, Kürt, Ermeni kökenli olması eğer iyi bir sistem kurulursa kimse için bir sorun doğurmaz. Suriyelilerin doğum oranlarının Türklere göre neredeyse iki kat fazla olmasının bir sorun yaratabileceğine değinen Prof. Dr. Erdoğan, “Türkiye, yılda ortalama 100 bin Suriyeli bebek doğuyor. Ama önümüzdeki dönemde göreceksiniz ki çok net bir biçimde, şehirlerde yaşayan Suriyelilerin bebek sayıları düşmeye başlayacak. Bu gayet doğal bir süreç. Çünkü büyük şehirlerde daha farklı bir eğitim çevresinde bu zaman içinde bir şekilde dengeleniyor” dedi.
Suriyelilerin sayısının çok artacağı ve Türkiye’nin demografik yapısını değiştirecekleri söylemine katılmadığını ifade eden Prof. Dr. Erdoğan, asıl tehdidin, Suriye’den gelen kitlenin kendi içine kapanması ve sosyolojik getto sürecinin başlaması olduğuna dikkat çekti. “O zaman Türk toplumundan kopma ve hatta Türk toplumu ile çatışma süreci başlayabilir” diye uyardı.
‘Türkiye’de ırkçılığın daha da artma riski var’
Türkiye’deki ekonomik krizin pandemi ile birlikte katlandığına ve pandemiyle birlikte gelecek yoksullaşma sürecine en çok maruz kalan ülkelerden birinin de Türkiye olacağını söyleyen Prof. Dr. Erdoğan, “Böyle zamanlarda da insanlar öfkelerini bir yere akıtırlar onlar da sonradan gelenler olur. İster mülteci olsun ister göçmen sonradan gelenlere öfke artar ve pasif direniş aktif direnişe dönüşebilir. Bu olabilecek en kötü senaryo. Bundan kaçınmak lazım. Bu tepki toplumun büyük kısmında hatta Ak Partililerde de var. Biz bunu görüyoruz. Böyle bir tepki varken ilerde mutlaka sıkıntı yaratacak. Bu kitle siyasete baskı yapacak, yakın zamanda göreceksiniz sadece Suriyelileri dikkate alan siyasi partiler kurulacak. Türkiye’de ırkçılığın daha da artma riski var. Bütün bunlar bir toplumu zehirleyen şeylerdir dolayısıyla bu konuyu dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum” değerlendirmesini paylaştı.
Araştırmaya göre Türk toplumu Suriyelilerin, Türkiye’deki en önemli 3 sorundan biri olduğu ifade ediyor. Prof. Dr. Erdoğan, “Suriyeliler bir suça karıştıkları zaman zaten negatif olan tavır aktive olacaktır. Şu ana kadar bu süreci Türk toplumu biraz geri plana attı. Ama bundan sonra bence Suriyeliler konusu daha acil ve öncelikli bir konu olarak gündeme gelecek. Dolayısıyla ben bundan sonraki her seçimde, Suriyelilerin etki yaratacak bir faktör olacağını düşünüyorum” dedi.
‘Hükümetin ve muhalefetin bu konuda proje üretmesi gerekiyor’
Suriyelilerle ilgili önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek sorunların sayısı çok fazla olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erdoğan, bu kitlenin çeşitli dış güçler tarafından negatif olarak motive edilebileceğini söyledi. Türk toplumu kendi içinde rahatsız ve öfkeli olduğunu ama Suriyelilerin bunun farkında olmadığını söyleyen Prof. Dr. Erdoğan, “Çünkü Türk toplumu bunu içinde tutuyor ve aktive etmiyor. Ama bu aktive etmeyeceği anlamına gelmez. Suriyeliler kendi kitleleri ile birlikte yaşıyorlar ve Türk toplumunun ne düşündüğü onları çok ilgilendirmiyor. Dolayısıyla bu riski dikkate almak lazım. Ne felaket tellallığı yapıp ırkçılık yapmak lazım ne de sorunu küçümsemek lazım. Bir topluma bir anda Suriye’den gelen 4 milyonluk bir kitle ciddi bir risktir. ‘Suriyelileri kim getirdi’ tartışması haklı ve meşru bir tartışmadır. Bunu yapmak lazım. Bunun siyasi sorumluluğu göz ardı edilemez. Ama ortada bir tablo var ve “gitsinler” demek yeterli değil, zorla geri göndermek ne kadar mümkün bunu da düşünelim. Onun için gerçeklikle yüzleşmek gerekiyor. Bu gerçeklik işimize gelmiyor olsa da, 3-4 milyon Suriyeli ülkede kalacağına göre konuşmamız, projeler, politikalar üretmemiz lazım. Yani bizim ne yapacağımızı konuşmak gerekiyor. Hükümetin ve muhalefetin bu konuda proje üretmesi gerekiyor. Gönderemeyeceğimiz belli iken bu soruna karşı iç ve dış politikada ne yapmak lazım buna yoğunlaşmak gerekiyor. Suriyeliler Barometresi araştırması gerçekçi bir resim çekmeye çalışıyor, bu resim aynı zamanda politika önerileri de sunuyor. Ama bütün bunlar Suriyeliler kalsın demek değil, bir tespitten hareketle politikacıları, sorunlar büyümeden harekete geçmeye teşvik etmek amacıyla yapılıyor. Küçümsenecek bir durum değil 3-4 milyon Suriyeli konusu. Biz de buna akademik anlamda katkı vermekle yükümlüyüz. Geçicilik hususu değişeli çok oldu, bunun farkına varmalıyız” diye ekledi.
Prof. Dr. Erdoğan, TBMM’nin Göç ve Uyum Komisyonunun bu konuyu ele alması ve uzmanlarından dinlemesinin, konu hakkında çalışmasının da önemli olduğunu belirtti.