GÖRÜŞ

Türk gemisinin durdurulması, uluslararası hukuka uygun mu?

Ankara Üniversitesi DEHUKAM Müdürü Prof. Dr. Hakan Karan, Türk gemisinin durdurulması ve aranmasının uluslararası hukuka aykırı olarak gerçekleştirildiğini belirterek Türkiye’nin ne gibi karşı adımlar atabileceğini anlattı.
Sitede oku

Avrupa Birliği’nin (AB) Akdeniz'deki İrini Operasyonu’nda görevli bir Alman firkateyninin, Libya'ya silah taşındığı iddiasıyla Türk yük gemisi Rosaline A’yı durdurması ve arama yapması Ankara’dan sert tepki aldı. Olayın gerçekleşmesinin ardından birçok kınama açıklaması gelirken AB, İtalya büyükelçileri ve Almanya Maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak nota verildi.

İrini Operasyonu Komuta Merkezi’nin konuya ilişkin açıklamasında ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2292 ve 2526 sayılı kararlarına atıf yapıldı ve “Bayrak devletinden cevap alamayan Alman Hamburg Fırkateyni ekibi, Bingazi Limanı'nın yaklaşık 160 deniz mili kuzeyindeki uluslararası sularda gemiye çıktı. Gemi kaptanı ve mürettebatı, gemiye çıkarma sırasında işbirliğine açık bir tavır sergiledi. Bayrak devleti, geminin incelenmesine izin vermediğini bildirdiğinde, İrini Operasyonu, gemide hiçbir yasa dışı malzeme izine rastlanmayan arama faaliyetini durdurdu ve gemi yoluna devam etmek üzere bırakıldı” ifadelerine yer verildi.

Almanya Savunma Bakanlığı Sözcüsü Christian Thiels de geminin yükünde yasak olan herhangi bir malzeme bulunmadığını açıkladı. Thiels, yaklaşık 4 saat içinde aramaya itiraz edilmemesi durumunda bunun aramaya onay verildiği anlamına geldiğini ifade etti.

‘Uluslararası hukukta gayrimeşru olarak değerlendiriliyor’

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEHUKAM) Müdürü Prof. Dr. Hakan Karan, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, konuyu uluslararası hukuk boyutundan ele aldı. “Açık denizde gerçekleştirilecek yabancı bayraklı bir gemiye ziyaret, bayrak devletinin iznine tabidir. Dolayısıyla bu izin alınmadan yapılacak bir ziyaret uluslararası hukukta gayrimeşru olarak değerlendiriliyor” diyen Prof. Dr. Karan, şunları ekledi:

  • “Açık denizlerde bir gemiye ziyaret konusu, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nde 2005 senesinde tartışıldı. Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün deniz haydutluğunun önlenmesi için bir sözleşmesi var. O dönemde, 11 Eylül olayı düşünülerek buna bir protokol eklenmek istendi. Bu sırada ABD başta olmak onun müttefikleri açık denizde iken terör maksatlı malzeme ya da kitle imha silahı taşındığından şüphelenilen gemilere müdahale edilmesine imkan sağlayacak bir yöntem geliştirmeye çalıştılar.
  • Burada ilk teklif kabul görmeyince ABD’nin önerisi, 4 saatlik arama başvuru süresi getirilmesi oldu. Bu kapsamda, bayrak devletinden 4 saat süre boyunca cevap çıkmazsa izin verilmiş sayılması önerildi. Buna da karşı çıkıldı. Sonucunda isteyen devletlerin bu kararı almaya yönelik bir beyanda bulunabilecekleri belirtildi. Anlaşılan AB, Türkiye’ye bu kuralı işletmeye çalışıyor. Ancak Türkiye’nin bu anlaşmaya taraf olduğuna dair bir beyanı yok. Bu yüzden Türkiye’nin açık izninin aranması gerekiyordu. Bu yüzden bu uygulama tamamen gayrimeşrudur.”

‘Türkiye’ye mail atarak bu izni almak istemişler’

Gemiye operasyonun, BMGK’nın ‘Libya’ya yapılacak olan herhangi bir silah sevkıyatının önlenmesi’ kararı kapsamında yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Karan, “Ancak bu BMGK kararında, bayrak devletinin izni alınması için gerekli özen gösterilir deniliyor. Bu izni almak isteyeceksin ve bunu kanıtlamak zorundasın. Türkiye’ye mail atarak bu izni almak istemişler. Bugünün Kovid-19 şartlarında, o birimde o maile bakacak kişi olmadığını düşünün, bu şekilde olmaz. Diplomatik kanallardan bildirim yapılması gerekir.”

‘Makul bir sebebiniz olması gerekiyor’

Konunun hukuki bir mesele olmaktan öte siyasi bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karan, “Gemide BMGK’ya aykırı olarak Libya’ya silah taşındığına dair hiçbir emare yok. Dolayısıyla yapılan işlem tamamen hukuka aykırı olduğu kadar aynı zamanda hangi gerekçeyle gemiye çıktıklarını sorgulanması gerektirecek kadar da fiili durumla bağdaşmıyor. Makul bir sebebiniz olması gerekiyor. Bu sebep var ve neticede çıkmadıysa bunun da sonuçlarına katlanmanız gerekir. Türkiye’den zamanında izin istenmiş olsa ve Türkiye de bu izni vermiş olsaydı ve yine gemide bir şey bulunmasaydı buradan yine sorumluluk doğacaktı. Söz konusu olayda bırakın gemide bir şey çıkmamasını aynı zamanda gemiyi ziyaret de hukuka aykırıdır” dedi.

Türkiye hangi karşı adımları atabilir?

Türkiye’nin nota verilmesi dışında hangi adımları atabileceğini de değerlendiren Prof. Dr. Karan, “Uluslararası deniz hukuku açısından bu uygulamadan zarar gören ticari şirketler ve gemi adamlarının dava açılmasını talep etme hakları var. Bu konuda Türkiye ilgili kişilere yardımcı olabilir. Aynı zamanda karşılaşmış olduğunuz duruma karşılılık ilkesi çerçevesinde cevap verme hakkınız da var. Bu konuda karşılığının ne olacağı dış politikayı ve siyaseti yönetenlere aittir” ifadelerini kullandı.

Yorum yaz