GÖRÜŞ

Uzman görüşü: ‘Önümüzdeki Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde, Türkiye’ye yaptırımlar olası görünüyor’

Avrupa’nın önde gelen isimlerinden üst üste gelen ‘yaptırım’ sinyallerini değerlendiren Dr. Sezgin Mercan, Türkiye ile AB ilişkilerinin ciddi bir kriz ve sınamadan geçtiğini belirterek “Türkiye, AB ile ilişkilerini geliştireceği yeni bir model üzerinde çalışmalı” dedi.
Sitede oku

Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki faaliyetleri Avrupa’nın gündeminde yer almaya devam ediyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 10-11 Aralık’taki Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nde, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetlerini ele alınacağını belirtti.

Merkel, söz konusu açıklamasında, "Türkiye'nin tartışmalı sularda doğal gaz arayışını, 10 Aralık'ta yapılacak bir sonraki AB zirvesinde masaya yatırma konusunda uzlaştık. Bu konuda hiçbir soru işareti yok. O zamana kadar yaşanacak gelişmeleri izleyeceğiz ve ona göre bir karar vereceğiz. Şu an başka bir şey söyleyemem ama bugüne kadar olayların umduğumuz şekilde gelişmediğini söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

Böylece daha önce yaptırımları gündeme almasını erteleyen, Türkiye ve Yunanistan’ın sorunu çözmesi için arabulucu rol alan Merkel, ilk kez yaptırımların gündeme gelebileceğinin sinyalini verdi.

‘İlişkilerimizde dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz’

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de yaptığı açıklamada, Türkiye ile ilişkilerde gidilecek yöne AB Liderler Zirvesi’nde karar verileceğini belirterek, "Türkiye'nin davranışının AB ile ayrılığı artırdığını anlaması gerekli. Bunu söylediğim için üzgünüm ama AB dışişleri bakanları böyle düşünüyor. Bizim de arzu ettiğimiz gibi pozitif gündeme dönmek için Türkiye'nin yaklaşımını değiştirmesi gerek. AB Konseyi gelecek ay gidilecek yöne karar verecek. Zaman tükeniyor ve Türkiye ile ilişkilerimizde dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz” demişti.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise "Eğer Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki provokasyonları devam ederse aralık ayındaki AB toplantısında yaptırımların değerlendirilmesini bekliyorum” ifadelerini kullanmıştı.

‘Avrupa ve ABD’nin birlikte çalışması gerekiyor’

Türkiye ziyareti öncesinde Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu tür eylemlerin halkının yararına olmadığına ikna etmek için, Avrupa ve ABD’nin birlikte çalışması gerekiyor” sözlerini kaydetmişti.

Açıklamalar, bir sonraki AB Liderler Zirvesi’nde, Türkiye’nin önemli bir gündem maddesi olacağına işaret ediyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, zirve öncesinde Brüksel'e bir ziyaret gerçekleştirdi.

Sözcü Kalın, temasları kapsamında AB Konsey Başkanı Charles Michel'in Dış Politika Başdanışmanı Maryam Van den Heuvel, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in Kabine Şefi Bjoern Seibert ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Schmid ile ayrı ayrı görüştü.

Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan, zirveden beklentilerini, olası yaptırımları ve Türkiye’nin atması gereken adımları, Sputnik’e anlattı.

‘AB ile ilişkilere son darbeyi Kapalı Maraş vurdu’

Türkiye ile AB ilişkilerinin ciddi bir kriz ve sınamadan geçtiğini belirten Mercan, bu krizin öncekilerden farklı olduğunu ifade etti. Mercan, “Son gelişmeler bağlamında, iç siyasetle dış politikanın iç içe geçtiği bir dönemden bahsediyoruz. Türkiye-AB ilişkilerine de bir takım iç siyasi dinamikler yansıyor. Bunun bir kaldırma kapasitesi var. Bu kapasite son dönemde bayağı zorlanıyor. Fransa ve Almanya ile Türkiye ilişkilerinde bunu net bir şekilde görebiliriz. Fransa ile olan ilişkilerde daha çok ön plana çıkıyor. Bunlar önde gelen Avrupa üyeleri olunca AB-Türkiye ilişkilerini de yakından etkiliyor” dedi.  

2020’nin başındaki toplantıdan önce de benzer yaptırım kararlarının beklendiğini ancak böyle bir sonuç çıkmadığını hatırlatan Mercan, şunları söyledi:

  • “Günümüzde ilişkilerdeki durum daha da ciddileşti. Çünkü Türkiye son dönemde AB’den bakınca Avrupa’nın daha çok tezlerinden uzaklaşan bir görüntü vermeye başladı. Bunun son aşaması ise Kıbrıs’ta yaşandı. Kapalı Maraş bölgesi açıldı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir ziyareti oldu ve AB ile ilişkilere son darbeyi bu adım vurdu. Türkiye’nin bir tezi var ve bu tezi hayata geçiriyor. Bu tezler kabul görmedikçe Türkiye kendi adımlarını atıyor ve AB, Türkiye’ye eleştirilerinin dozunu artırıyor. AB’nin yaptırım kararı uygulama imkanı var. Sonuçta bütün üye ülkelerin söz sahibi olduğunu düşündüğümüzde, Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler yaptırımı gündeme getirebilir. Almanya da AB’nin kendi iç dinamiklerini gözetmek zorunda. Çünkü AB’nin geleceği olarak Almanya görülüyor. Dolayısıyla Almanya, AB içindeki müttefiklerini küstürmek istemez ama Türkiye’yi de uzaklaştırmak istemiyor. Buna rağmen ağır basan taraf Avrupa olabilir diye düşünüyorum.”

Yaptırımlar hangi boyutta olabilir?

“Olası” olarak nitelendirdiği yaptırımların boyutunu da değerlendiren Mercan, “Son açıklamalar, küçük veya orta çaplı bir yaptırım olacak gibi gösteriyor ama kesin bir durum yok. Liderler bu konuda çok fazla renk vermiyorlar. AB üyesi ülkeler içinde Türkiye’ye yaptırım kararı alınmasını desteklemeyenler de var. Bir yaptırım olacaksa uzlaşı ile olmalı yoksa bir ayrışma baş gösterir. Zirvede, sağlanan fonlarla ilgili nasıl bir kısıtlama olabilir. Ancak bir anda fonlar ortadan kalkacak diye düşünmemek lazım” düşüncelerini paylaştı.

‘Yeni bir model üzerinde çalışılmalı’

Mercan, “Türkiye, AB Liderler Zirvesi öncesinde veya sonrasında, ne gibi adımlar atmalı?” sorusuna ise şöyle cevap verdi:

  • “Türkiye, AB ile ilişkilerini geliştireceği yeni bir model üzerinde çalışmalı. Sonucunda, anlık gelişmelerle ilişkilerin savrulmasından ziyade artık ilişkileri belirli bir standarda kavuşturacak bir model ortaya çıkmalı. Karşılıklı güvensizlik hali ilişkileri sekteye uğrattı. Dolayısıyla iki tarafından da bu süreçte belirli sorumlulukları var. Model neye dayanabilir? Literatürde farklılaştırılmış bütünleşme diye bir kavram var. Buna göre; üye ve aday ülkeler potansiyelleri ölçüsünde ortak politikalara uyum sağlarlar, yetişemeyecekleri ölçüde de geri kalabilirler.
  • Türkiye için de bu geçerlidir. Türkiye mesela AB’nin tam üyesi değil ama Gümrük Birliği’ne üye. Bunun yanına başka hangi politikalar eklenebilir bakmak gerekiyor. Konuyu son dönemde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta yaşanan tartışmalardan çıkarmak lazım. Bu iş birlikleri yumuşak alanlarda da olabilir. Bilim-teknoloji, çevre veya sağlık konularında işbirliği geliştirilebilir. Bu gibi alanlarda Avrupa’ya değer kattığınız zaman, AB üyesi ülkeler de olumsuz bir karar almadan önce bir kez daha düşünürler.” 
Yorum yaz