Füzuli bölgesini ziyaret eden Aliyev, Dağlık Karabağ'a özel statü kazandırma olasılığının Azerbaycan için kabul edilemez olduğunu söyledi.
Aliyev, “Herhangi bir statü söz konusu olamaz. Birleşik bir Azerbaycan var, çok uluslu ve çok dinli Azerbaycan. Çeşitli halkları ve dinleri temsil eden tüm Azerbaycan vatandaşları barış ve iyi komşuluk ortamında yaşıyor. Ermeni halkı da bu ortamda yaşayacak” diye konuştu.
Karabağ ihtilafının siyasi çözüm aşamasına geçtiğine dikkat çeken Aliyev, “Azerbaycan tarafı bu etapta belirlenen hedeflere ulaşıyor. Şuşa kentinin ve ertesi gün 70'in üzerinde yerleşim yerinin kurtarılması çözümün askeri aşamasının sonunu belirledi. Daha önce de söylediğim gibi bu ihtilafta, durumun gösterdiği gibi askeri-siyasi bir çözüm yolu var ve Azerbaycan bunu savaş alanında göstermiş oldu” ifadelerini kullandı.
Bölgeyi kalkındırma çalışmalarının başladığını ifade eden Aliyev, “Şu anda Ermeni tarafının verdiği hasar doğru bir şekilde hesaplanıyor, ardından restorasyon çalışmaları yapılacak. Düşman, işgal ettiği topraklardaki altyapıyı tamamen yok etti. İşgalden etkilenen tüm vatandaşlar devlet desteği alacak ve anavatanlarına dönecek. Bunu planlı bir şekilde yapacağız” diye ekledi.
Azerbaycan lideri, Cebrail bölgesini ziyareti sırasındaysa Bakü’nün Erivan’dan, Ermeni tarafının bu bölgede ve Kelbecer’de vermiş olduğu zarar karşılığında tazminat ödemesi için uğraş vereceğini söyledi.
Aliyev, “İşte burası Cebrail kentinin merkezi. Her şey yıkılmış durumda, bütün halde tek bir bina dahi bırakmamışlar, sadece askeri kısım inşa edilmiş. Konut binaları, okullar, kamu binaları dahil altyapının geri kalanı tam anlamıyla yok edilmiş. Uluslararası mahkemelerde tüm bunların hesabını verecekler. Tekrar söylüyorum, uluslararası kuruluşlar ve uzmanlar buraya gelecek, son 30 yılda verilen hasar hesaplanacak, tazminat almak için uğraşacağız” diye konuştu.
Aliyev 9 Kasım'da BBC’ye demecinde Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve kalacağını belirtmiş, ancak ülkenin toprak bütünlüğü yeniden sağlandıktan sonra bölgeye ‘belirli bir özyönetim düzeyi’ sağlamaya hazır olduğunu eklemişti.