SEYİR HALİ

Durmuş Yılmaz: Merkez Bankası’nın başarısı topluma ‘izin almadan iş yapıyorum’ mesajı vermesine bağlı

Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını ve Merkez Bankası’nın alacağı olası kararları RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi. Yılmaz, MB’nin başarısının topluma ‘izin almadan iş yapıyorum’ mesajı vermesine bağlı olduğuna işaret etti.
Sitede oku

Merkez Bankası’na (MB) yapılan yeni görevlendirmenin ardından piyasalar 19 Kasım’da açıklanacak MB Para Kurulu kararlarını bekliyor. Mevcut durumda Merkez Bankası’nın yapması gerekenleri RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendiren Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz “Şu anda politika faizi 10.25 ama merkez bankasının piyasayı fonlama faizi 14’lerin üzerinde. Dolayısıyla zaten fiilen faiz artmış durumda. Son bir hafta da yaşadığımız olaylar ve söylemler dikkate alındığında bir faiz artırım beklentisi ortaya çıktı. Makul bir ekonomide enflasyonun üzerinde yüzde 2.5’lik bir reel faiz verecek bir faiz artırımına gidilmesi doğru buluyorum. Bunun altında faiz artırımı her şeyi tersine çevirebilir” dedi. 

Yılmaz “Siyasiler bir türlü anlamadılar, haklı olarak ekonomik büyümeyi önceliyorlar ve bu da zaten tüm ekonomik faaliyetlerin nihai amacı. Fiyat istikrarı ve finansal istikrar, bunlar refahı artırmak için ara hedeflerdir. Dolayısıyla refahı artırmak siyasetçinin nihai hedefi, bu konuda kınamanın anlamı yok. Siyasetçi bu hedefe ulaşabilmek için düşük faiz istiyor. Fakat bilmiyor ki düşük faizi elde edebilmek için ve enflasyonu düşürmek için yüksek faize razı olacaktır. Yükseğe razı olmadan düşüğü elde etmek mümkün değil. Merkez Bankası’nın faizi piyasaya ‘ben enflasyonla mücadelede ciddiyim. Sen benim kısa vadeli faizimden ziyade uzun vadeli faize bak’ mesajı veriyor. Siyasetçinin anlamadığı nokta budur” diye devam etti. 

‘Ekonomideki yanlışlardan vazgeçilmiş gibi gözükmüyor’ 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları üzerine Yılmaz “İnşallah yanılırım ama benim okumalarım ‘yanlışların farkına varılıp artık vazgeçiyoruz’ demekten ziyade zaman kazanmak için yapılan birtakım tedbirler şeklinde. Bir takım doğru şeyler söyleyerek başlayıp sonunda 300-400 yıllık ekonomik literatürün biriktirdiği olguya ters düşen inancınızı söyleyeceksiniz ve bunda ısrar edeceksiniz. Sayın Cumhurbaşkanı maalesef bunu yaptı” dedi. 

‘Merkez Bankası’nın ya da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başına kim gelirse gelsin güvence isteyecektir’

Yılmaz, Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın veriler üzerinden kendi karar verdiklerini göstermesinin gereğine de işaret etti: 

“İşler bu noktaya geldikten sonra Merkez Bankası’nın ya da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başına kim gelirse gelsin güvence isteyecektir. Eğer göreve gelenlere ‘faiz artırımı için 300 baz puanlık bir izin veriyorum’ deniliyorsa; o zaman onlara alan açılmamış demektir. Bu, var olan alanın sınırını genişletmek oluyor. Burada ‘izin’ lafının ortadan kalkmalı. Topluma ‘İzin almadan elimdeki veriye bakarak ben bu işi yapıyorum’ olması gereklidir’ mesajı verilmeli. Toplum bunu böyle algıladığı sürece Merkez Bankası Başkanı başarılı olacaktır. İletişimin en üst seviyesi budur. Siyasetçinin bu konuda çok titiz ve duyarlı olması lazım, en küçük bir imada bulunmaması gerekir.”

‘Siyasetçilerin Merkez Bankası’na destek verebilmek için susmaları gerekiyor’

Siyasetçilerin Merkez Bankası’nın kendi karar aldığını göstermek için yapması gerekenleri de aktaran Yılmaz “Biz Merkez Bankası’nda iken Para Kurulu toplantısına bir hafta kala bir kapanma dönemi ilan ederdik. O dönemde yerli ve yabancı yatırımcı kabul etmez, kimseyle konuşmazdık. Eğer herhangi bir siyasetçi, ki benim dönemimde bu oldu, kalkıp da Merkez Bankası’nın başkanına ‘gel beraber yemek yiyelim’ derse böyle eylemlere asla izin verilmemeli. ‘Ben kararımı vereceğim sonra yemeği de yeriz çayı da içeriz. Ben bu süre zarfında sizi kabul edemem’ denilmeli. Siyasetçilerin Merkez Bankası’na destek verebilmek için susmaları gerekiyor. Benim zamanımda Merkez Bankası’nda iki tane iktisat fakültesi çıkacak kadar kalifiye eleman vardı. Bu kadronun DNA’sı çok zarar gördü ama daha bozulmadı” dedi.

‘Ekonomik verilere güvensizlik üzerine bir eylem planı koymak zordur’

Toplumda verilere dair şüpheler bulunduğunu söyleyen Yılmaz, bunun ekonomi planı ortaya koymakta zorluk çıkaracağına işaret etti: 

“Ekonomik veriler konusunda toplumda haklı veya haksız birtakım şüpheler belirdi. Şeffaflık kayboldu. Verilerde güvensizlik var. Bu güvensizlik üzerine bir eylem planı koymak çok zordur. Paradigma değişiminin olması için yönetimin ekonominin gerçek resmini tüm toplumla paylaşıp toplumun desteğini alarak uygulanmasına geçmesi gerekir. Şu anda böyle bir şey ortada yok, olabilmesi de zaman alacak. Yeni Bakanın kendisine başarılar diliyorum. Ekonominin 1 ayda resmini çeksin; kendisini tebrik edeceğim.”

‘Acı reçete’ dediğiniz zaman bu sabit gelirlinin artan faturası demektir’ 

Yılmaz, ‘acı reçete’ tabiri ile iktidarın ne kastetmiş olabileceğini şunları söyleyerek değerlendirdi:

“Acı reçeteyi geçmişte 1994’te ve 2001’de uyguladık. Acı reçete dediğiniz zaman toplumun aklına hemen IMF geliyor. Bu sefer ‘IMF olmayacağına’ göre yerli ve milli bir kemer sıkma politikası mı gelecek? Açık ortaya çıktığı zaman birileri bunu finanse edecek. İlaç bedellerinde katılım payları mı artacak? Kovid-19’un ekonomiyi getirdiği nokta belli, vatandaş zaten geçinemiyor. Acı reçete dediğimizde sabit gelirlilerin artan faturası demektir. Şu andaki duruma baktığımızda bizim asgari ücret ile medyan gelir dediğimiz toplumda ortalama gelir arasında çok fazla fark yok. Sanki toplumun çalışanlarının tamamına yakını asgari ücret üzerinden gelir elde ediyor. 

‘702 milyar dolar olacağı tahmin edilen bütçenin içine sığmaya çalışıyoruz’

Mesela bir milyondan fazla kişi 1168 lirayla geçinmeye çalışıyor. Kamu maliyesine geldiğimizde acaba bir mali alan var mı? ‘Devlet tercihlerini değiştirerek daha düşük gelirli olan daha mağdur olan kesimlere kaynak aktarabilir mi’ diye baktığımızda orada da bir şey yok. 702 milyar dolar olacağı tahmin edilen bütçenin içine sığmaya çalışıyoruz. Bu kasnak böyle olduğu sürece sığması da mümkün değil.

‘Acı reçetenin kabul edilmesi için kamunun kendisinden başlaması lazım’

Acı reçetenin kabul edilmesi için kamunun kendisinden başlaması lazım. Devlet bunu önce kendisine uygulamalı. Örneğin ‘araba saltanatı’ deniyor ya buradan başlamak örnek olabilir. ‘Büyük israf var, ilacı beraber içiyoruz’ demeliler. Siz vatandaşa ‘sen ilacı iç’ dedikten sonra bir şeyler yapmazsanız düzlüğe çıkamayız.”

Yorum yaz