EKSEN

'Dağlık Karabağ'ı tartışırken 1990'ların parametrelerinden yaklaşılması doğru olmaz'

Hasan Kanbolat'a göre, Dağlık Karabağ tartışılırken 1990'ların parametrelerinden yaklaşılması ve Rusya Federasyonu'nun tümüyle Ermenistan'ın yanında olduğunun düşünülmesi yanlış. Kanbolat Azerbaycan'ın uluslararası yasal çerçeveyle haklılığının görüldüğünü söylerken, Paşinyan'ın işi karıştırmak için Türkiye'yi sahaya çekmeye çalıştığını belirtti.
Sitede oku

Güney Kafkasya'da Azerbaycan ile Ermenistan arasında 27 Eylül'den bu yana sıcak savaşa dökülen çatışmalar sürerken, diplomatik çabalar da arttı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile dört kes konuştuktan sonra krizin başından bu yana ilk kez Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile görüştü. Ardından da Moskova'nın ateşkes girişim geldi.  

Gelişmeleri Ankara Politikalar Merkezi'nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kanbolat ile konuştuk.

'Dağlık Karabağ tartışılırken eski parametrelerden hareket ediliyor, oysa parametreler değişti'

Hasan Kanbolat'a göre, Dağlık Karabağ meselesi tartışılırken eski parametreler üzerinden değerlendirme yapılıyor. Rusya Federasyonu'nun Ermenistan'la özdeş görülmesinin de eski parametrelerden kaynaklandığı görüşündeki Kanbolat, 1990'ların dünyasıyla bugünün konuşulamayacağını söyledi. Kanbolat'a göre, özellikle son iki yıldır Ermenistan'da 'kadife devrimin' olması ve ülkenin yönünün Batı'ya hızla çevrilmesi Rusya'yı rahatsız eden bir faktör:

Azerbaycan: 'İnsani yardım' bahanesiyle Ermenistan’a silah getiriliyor
“Bu işaretleri aslında 6 ay önce değil 2018’den itibaren yani Ermenistan’da kadife devrimin olması, Paşinyan hükümetinin gelmesiyle birlikte zaten Rusya’nın rahatsızlığı kendini göstermeye başlamıştı. Son 2 yılda bu rahatsızlık giderek kendisini gösterdi. Ama Rusya’nın rahatsızlığı sadece bu iki yıldan ibaret de değil. İki yıldan önce de zaten Paşinyan hükümetinin Amerika’ya, Avrupa Birliği’ne dönük bir yönetimin ayak sesleri geliyordu. Nikol Paşinyan’ın gelmesiyle birlikte zaten Rusya’nın rahatsızlığı da artmış oldu. Türkiye’de Karabağ meselesi tartışılırken, buradaki parametreler eski parametreler üzerinden değerlendiriliyor. Bir yanda Azerbaycan var, bir tarafta sanki Ermenistan ve Rusya birbiriyle özdeş. Rusya her konuda Ermenistan’ın arkasında gibi bir algı var. Bu algı doğru değil. Derin bir ayrılık, derin bir küskünlük vardı Rusya’da. Batı’nın da Rus demokrasisinde, iş dünyasında Ermenilerin ağırlığı var Rusya’da. Yaklaşık bir 2 milyona yakın Ermeni nüfusu görüyoruz Rusya Federasyonu’nda. Bunun yaklaşık 1.2’si Rusya Federasyonu vatandaşıdır. 1 milyona yakını da orada çeşitli işlerde çalışan nüfustur. Ama buna rağmen Ermenistan’ın çok hızlı bir şekilde batıya kayması Rusya’yı üzmüş ve rahatsız etmiştir. 1993’ten beri Rusça eğitimin Ermenistan’da azaldığını görüyoruz. Zaten Ermenistan mono kültürlü, mono nüfuslu bir yerdir. Toplam Rus nüfusu bile 15 binlerdeyken, bu 8 bine kadar inmiş. Fabrikaların kapatılması, büyük sanayi tesislerinin Sovyetler Birliği sonrası kapatılması Rus nüfusu buradan göçürmüş. Fakat Rus okullarının kapatıldığını görüyoruz giderek. Ermeni gençliği ya Rusça bilmiyor ya da anlamaya başladı. Erivan’a bile gittiğinizde restoran menüleri ya Ermenice ya İngilizcedir. Gürcistan’da Rusçaya karşı nefretin en fazla olmasına rağmen 17 tane hala Rus okulunu görmekteyiz. Ermenistan’da Rusya ve Rusçaya karşı giderek isteğin azaldığını görüyoruz. Parametreler tamamen değişmiştir. 1990’lı yılların dünyasıyla bugünü konuşamayız. Nasıl Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkiler değiştiyse 90’lı yılların Türkiye’siyle bugünkü de değişti. Kafkasya ya da Orta Asya’da olan bitene o sıralar Türkiye sadece seyirciydi. Ağzını bile açamıyordu. Çünkü orada bir Sovyetler Birliği vardı. Dağılma halindeyken bile gücünü korkusunu koruyordu.

'Azerbaycan tamamen haklı bir dava içindedir'

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'dan Türkiye'ye 'Kafkasya'da yeni Suriye yarattı' suçlaması
ABD'de güçlü bir Ermeni lobisi bulunmasına karşılık Dağlık Karabağ ile ilgili uluslararası yasal çerçeveye atıf yapan Kanbolat, bugünkü çatışmaların Azerbaycan topraklarında cerayan ettiğini vurguladı. Kanbolat'a göre Azerbaycan'ın haklılığı o denli ortada ki karşı lobi çalışmaları sonuç vermiyor:

"Amerika’da da güçlü bir Ermeni lobisi olmasına rağmen şu anda çatışmaların tamamı Azerbaycan topraklarında olmaktadır. Azerbaycan tamamen haklı bir davanın içerisindedir. 4 tane Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararları vardır; 822, 853, 874, 884. Hepsi şunu söylüyor; Karabağ işgal edilmiştir. Ermeni birlikler çekilmelidir. Bugün batı basınında Ermeni lobisinin etkisi altındaki Rus basınında Ermenistan’ın işgal ettiği topraklar tartışmalı bölgeler olarak nitelendiriliyor. İşgal edilmiş bölgeler olarak nitelendirilmiyor. Ama bunlar BM’nin de kabul ettiği gibi işgal edilmiş topraklardır. Azerbaycan’ın bu haklılığı Kardashian gibi lobiler üzerinden götürülüyor. Ama batının yüksek sesle söyleyeceği fazla bir şey de kalmıyor. Macron söylüyor. Ama Macron’un Doğu Akdeniz’de de Ermenistan’da da yaptığı içerideki sıkışmışlığını kapatmaya çalışmak.”

‘Azerbaycan’ın Suriye’den gelen cihatçılara da ihtiyacı yok’

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri Türkiye'nin 'öz kardeş devlet' olarak görüldüğünü söyleyen Kanbolat, ancak bu ilişkinin Azermaycan'ın Türkiye'nin 'uydusu olduğu' anlamına gelmediğinin altını çizdi. Azerbaycan'ın kendi dinamikleri bulunduğunu anımsatan Kanbolat, Ermenistan'ın ise meseleyi karıştırmak için Türkiye'yi sahaya çekmeye çalışıyor. Kanbolat, bölgeye Suriye'den cihatçıların yollandığı iddiaları karşısında ise Azerbaycan’ın buna ihtiyacı olmadığı vurgusu yaptı:

Paşinyan: Ermenistan, Türkiye'nin yayılmacılığının önündeki son engel

“Problemli görmüyorum. Her zaman Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduğundan beri Türkiye öz kardeş bir devlet olarak Azerbaycan’ı gördüğünü görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nde gerek cumhurbaşkanı gerek başbakanlar ilk ve ikinci ziyaretlerini önem verdikleri ülkelere yaparlar. Genelde de Türkiye’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne olur. Ama artık Azerbaycan’a da olmaktadır. Azerbaycan’ın Türkiye’de halk de devlet için de öncelikli bir ülke olduğu aşikardır. Ama bunun yanında Azerbaycan tamamen Türkiye’nin uydusu demek de doğru değildir. Azerbaycan’ın kendi dinamikleri var. İngiltere ile BP üzerinden yakın ilişkileri var; doğal gaz, petrol… İran ile bir dengesi var, İsrail ile askeri ve istihbarat konusunda çok yakın ilişkileri var. Bugün insansız hava araçlarını İsrail ile beraber üreten bir Azerbaycan var. Azerbaycan da Rus silahları kullanıyor Ermenistan gibi. Rusya ile de yakın ilişkileri var. Rusya ile gümrük birliği var. Azerbaycan ile Rusya ilişkileri de son derece yakınlık içermektedir. Oradaki dengeler elbette farklı. Fakat Nikol Paşinyan hükümeti kendi açısından olayı dağıtmak için birincisi Türkiye’yi sürekli sahaya çekmeye çalışmaktadır. İkincisi, cihatçıları öne sürerek olayı karıştırmaya çalışmaktadır. Üçüncüsü de işgal edilmiş topraklar dışındaki Mingeçevir, Gence, Tovuz gibi Azerbaycan topraklarına füze saldırısı gerçekleştirerek cepheyi genişletme, olayı renklendirme yoluna gitmektedir. Ama Azerbaycan’ın Suriye’den gelen cihatçılara da ihtiyacı yoktur. Kafkasya’nın güneyin de kuzeyin de kendine özgü denklemleri, parametreleri var. 1990’lı yıllarda buraya Kuzey Kafkasya’dan bir akının olduğunu görüyoruz. Hemen Karabağ’ın altında İran Azerbaycan’da 30 milyon civarı Azerbaycan Türkünün blok halinde oturduğunu görüyoruz. Burada Tebriz’de traktör futbol takımının şimdi stadyumlarda Karabağ diye bağırdığını görüyoruz. Karabağ olayı devam ederse hem güneyde İran’ı hem Kuzey Kafkasya’nın bu olayların içerisine girebileceği yeni bir dönemi de yaşayabiliriz. Rusya’nın da İran’ın da aslında bunu düşünmesi gerekiyor. Azerbaycan’ın Suriye’ye ihtiyacı yoktur.”

‘Kırgızistan’da yeni seçim sürecine gidiliyor'

Hasan Kanbolat'a, dünyanın dikkati Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarıyla Güney Kafkasya'ya çevrilmişken, Orta Asya'nın küçük ülkesi Kırgızistan'da 4 Ekim seçimleri sonrası ortaya çıkan kargaşa halini de sorduk. Kırgızistan'ın Orta Asya'nın tek parlamenter demokrasisi olduğunu, siyaset mekanizmalarında yolsuzluğun etkisinin ise bir türlü bitmediğini belirten Kanbolat, son krizde ise siyasi elitlerin müzakeresiyle ortamın durulabileceğinin işaretlerini aktardı:

“Kırgızistan Cumhuriyeti kurulduğundan beri Orta Asya’daki tek parlamenter cumhuriyettir. Demokrasiyi sürdürmeye çalışan bir yerdir. Kırgızistan’da hem kuzey güney ayrımı olması hem klanlar arasındaki çekişme hem de Kırgızistan ufak yaklaşık 7 milyon nüfusu var. Burada doğal kaynak fakiri bir ülkedir. Onun için de 1 milyonun üzerinde Kırgız, Rusya Federasyonu’nda çalışıyor. Kırgızistan’ın yarısı zaten diasporik olmuş durumda. Bundan dolayı da parlamenter rejimde gelen siyasete oturanlar hızlı bir şekilde yolsuzluğun içerisine yuvarlanmaktadır. 2005’te Cumhurbaşkanı Akayev kaçmak zorunda kaldı. 2010’da Cumhurbaşkanı Bakayev, Belarus’a kaçtı. 2011-17 döneminde cumhurbaşkanı olan Almazbek Atambayev, 2019’da 11 yıl hapis cezası aldı, şimdi çıkarttılar mitinglerle. Şimdi de 2017’de yine seçimle iktidara gelen Ceenbekov’un şimdi darbeyle, mitinglerle gittiği ve yeniden bir seçim yapılacağı düzene giriyoruz. Bu eski cumhurbaşkanlarından Atambayev var, siyaseti iyi bilen bir kadındır. Şunu önerdi; artık bu siyasi liderler bir araya gelsinler, ortak bir seçim tarihi belirlensin ve yeni yıldan önce bir seçim olsun, ülke istikrara kavuşsun şeklinde beyanı da olduğunu görüyoruz.”

Yorum yaz