Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, AYM’ye bireysel başvuru hakkının kabulünün sekizinci yıl dönümü nedeniyle bugün düzenlenen 'İnternet Çağında Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması' başlıklı sempozyuma kayınpederi Derviş Tarakçı’nın vefatı nedeniyle katılamadı.
Cenaze için Kahramanmaraş’a giden Arslan’ın hazırladığı konuşmayı ise Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan okudu. Buna göre sözlerine AYM'nin her geçen gün artan iş yüküne ve tüm olumsuzluklara rağmen bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak kullanılmasını sağladığını belirterek başlayan Arslan, şöyle devam etti:
- Bu noktada bazı istatistikleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 23 Eylül 2012 tarihinden bugüne mahkemeye yaklaşık 285 bin başvuru yapılmış, bunun 243 bin kadarı sonuçlandırılmıştır. Başka bir ifadeyle bireysel başvurunun başladığı tarihten bu yana yapılan başvuruların yüzde 85.5’i karara bağlanmıştır. Şu anda AYM’nin önünde 42 bin civarında başvuru bulunmaktadır. Mahkememiz incelediği başvurularda 10 binden fazla ihlal kararı vermiştir. İhlal kararlarının temel hak ve özgürlüklere dağılımına bakıldığında ilk üç sırada yüzde 54 ile adil yargılanma hakkı, yüzde 26.7 ile mülkiyet hakkı ve yüzde 5.7 ile ifade özgürlüğü olduğunu görüyoruz.
'Katılmasak da katlanmak zorundayız'
- (Cemil Meriç’in düşünce özgürlüğü ile ilgili 'En kötü yanımız müsamahakâr olamayışımız' sözünü hatırlatarak) Gerçekten de ifade edilene katılmak zorunda değiliz, ama katlanmak zorundayız. Söyleneni hoş bulmayabiliriz; ama söyleyeni hoş görmek ve cömertçe tahammül göstermek durumundayız. İfade özgürlüğünün alanı geniştir. Özellikle bu özgürlükte esas olan serbestlik, istisna olan sınırlamadır. Bu bağlamda, kural olarak, şiddet ve terörü teşvik, nefret söylemi, tehdit ve hakaret dışında her türlü ifadenin hukuk düzenince korunması gerekir. Terörle mücadele tarihinde demokratik devletlerin zaman zaman düştükleri bir tuzak vardır.
- Bazen hukuku bir kenara bırakarak ya da bir süre askıya alarak mücadele etme zorunluluğundan bahsedilir. Aslında bu tam da teröristlerin istediği şeydir. Hukuku ayak bağı olarak gören bir anlayış ve uygulamanın, verilen haklı mücadeleye gölge düşürebileceği ve uzun vadede ağır maliyetlere yol açabileceği bilinmektedir.
'Sağlıklı okuma gerekir'
- Yargı kararları, özellikle AYM kararları kutsal metinler değildir. Eleştirilebilir, dahası eleştirilmelidir. Bundan en fazla kurumsal olarak kararları eleştirilen yargı kurumu faydalanır. Bununla birlikte yargı kararlarına yönelik eleştirilerin faydalı olabilmesi için asgari iki hususun önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi herhangi bir metni eleştirmek için öncelikle onu okuyup anlamak gerekir. Bu yargı kararları için de geçerlidir. Daha kararın gerekçesi bile yayımlanmadan tamamen varsayımlar üzerinden yapılan veya yayımlandıktan sonra okunmadan yöneltilen eleştiriler kamuoyunu yanlış bilgilendirme ve yönlendirme sonucunu doğurmaktadır. Kararlara yönelik bazı eleştirilerden görüyoruz ki, kararlarımız okunmadan, bazen de okunduğu halde yeterince anlaşılmadan eleştirilmektedir. Halbuki sağlıklı bir eleştiri, okumayı ve okunanı doğru anlamayı gerektirmektedir.
- Aksi takdirde kararda söylenmeyenler, söylenmiş gibi gösterilebilmektedir. İkinci olarak eleştirinin eleştirilenler bakımından etkili ve faydalı olabilmesi büyük ölçüde kullanılan üslûba bağlıdır. Çoğu kez ‘nasıl’ söylediğiniz, ‘ne’ söylediğinizin önüne geçer. Hiç şüphesiz üslûp ya da ifade tarzı da ifade özgürlüğünün güvencesi altındadır. Elbette herkes dilediği üslûbu tercih etmekte serbesttir. Ancak yargı kararından ziyade kararı verenlere odaklanan ve eleştiri ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği, zira eleştiriyi mecrasından uzaklaştıracağı açıktır.
'Kullandığımız dil, kişiliğimizi yansıtır'
- Esasen kullandığımız dil kimliğimizi ve kişiliğimizi yansıtır. İfadeye ve tarzına yönelik tüm bu söylenenlerin internet ortamında yapılan açıklamalar, paylaşımlar ve kullanılan dil bakımından öncelikle ve özellikle geçerli olduğunu da vurgulamak isterim. Sonuç olarak AYM Anayasa’nın ve kanunların kendisine verdiği görev ve yetkiler kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan demokratik hukuk devleti niteliğini korumaya çalışıyor.
- Görevini en iyi şekilde yerine getirmek için de çaba gösteriyor. Bu vesileyle buradan kamuoyuna bir çağrıda bulunmak istiyorum. AYM’ye katkı yapmak istiyorsanız, lütfen kararlarımızı eleştirin. Eleştirileri gerçekten dikkate alıyor ve değerlendiriyoruz."
Ne olmuştu?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi'nin şehirlerarası yollarda yapılan eylemleri yasaklayan kanunu iptal etmesine tepki göstermişti. Karar nedeniyle AYM Başkanı Zühtü Arslan ve AYM üyelerini eleştiren Soylu, şunları söylemişti:
- "Anayasa Mahkemesi Başkanı'na buradan söylüyorum. Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını geçen gün onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Hadi git gel, özgürüz ya. Tamamen her şey güvenlik altında ya, hadi git, niye polis koruma alıyorsun, niye eskortlarla geziyorsun o zaman? Ben varım, sen var mısın?
- Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı, kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım, sen var mısın? Biz buralardan gideriz ama bu ülke büyük bir mücadele içerisinden geçiyor. Ayağımızı topal bırakmayın. Bizi naçar bırakmayın, zorluk içerisinde bırakmayın ne olursunuz ya yapmayın, etmeyin bu ülkeye. Ne olursunuz yapmayın. Son aldığınız karar; 'Bütün şehirlerarası yollar her türlü eylem ve etkinliğe açıktır.' Açarız, dertlerini Anayasa Mahkemesi Başkanı'na anlatsınlar."
Muhalefet kanadının tepkisi üzerine konuya ilişkin olarak bir açıklama daha yapan Soylu, "Geçen gün Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir söz söyledim. Çok hoşuma gitti. Kimlerin Anayasa Mahkemesi'ni savunduğunu gördüm" ifadesini kullanmıştı.
Soylu, şöyle devam etmişti:
- "Bu devlete 'katil' diyenler ve Anayasa Mahkemesi tarafından 'Siz katil deme hürriyetine sahipsiniz' diyenler, yıllardan beri bu ülkenin değerlerini yermek isteyenler hepsi bir cephe oldular, hepsini Allah bir fotoğrafta göstermek nasip etti.
- Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bütün kurumları sabahtan akşama kadar eleştirilirken, anayasa mahkemesinin aldığı kararları eleştirilemez diye bir şeyi söz konusu değildir."