Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başta Fransa ve ABD olmak üzere Batılı ülkelerin desteğini alan Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la karşı karşıya olduğu bir dönemde Ankara’da önemli bir toplantı gerçekleşti. Türk ve Rus heyetler Libya ve Suriye konuları görüşmek için 15-16 Eylül tarihlerinde Ankara'da bir araya geldi.
Yapılan görüşmeyle ilgili Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan önemli bir açıklama geldi. Katıldığı televizyon programında Çavuşoğlu “Rusya ile amacımız Libya’da ateşkes, görüşmeler verimli geçti. Suriye'de olduğu gibi (Libya’da) farklı taraflarda olmanın avantajını iyi kullanabiliyoruz. Ateşkes ve siyasi süreçle ilgili konularda görüşlerimiz biraz daha yakınlaştı” ifadelerini kullandı.
Türk-Rus heyetlerin görüşmesi Libya’da ateşkes için umut mu?
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de aktif bir politika yürüterek hem bölgedeki hem bölge dışı pek çok ülkeyle karşı karşıya geldiği bir dönemde Libya’daki düğümün çözülmesi ihtimali ne anlam ifade ediyor? Bu görüşme, Libya’daki çatışmalara dönük çözüm için bir kilometre taşı olur mu? Sputnik’in bu sorularını Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) Araştırmacısı Tuğrul Oğuzhan Yılmaz yanıtladı. Yılmaz’a göre Libya’da ateşkesin sağlanmasında hem Türkiye hem de Rusya’ya önemli rol düşüyor:
‘Türkiye ve Rusya’nın Libya’da kalıcı ateşkes sağlanması için önemli misyonu var’
“Libya’daki çatışmaların sona erdirilmesi ve ateşkesin sağlanması noktasında Türkiye ve Rusya son derece önemli bir misyona sahip. Bu bağlamda kalıcı ateşkesin sağlanmasını isteyen ülkelerin başında Türkiye ve Rusya’nın geldiğini ifade edebiliriz. Libya’nın toprak bütünlüğünün yanı sıra siyasi birliği de sağlanmak zorunda. Aksi takdirde ülkedeki çatışmalar ve istikrarsızlık bölgeyi de doğrudan etkileyecektir. Nitekim Arap Baharı sürecinde Kuzey Afrika’daki istikrarsızlığın siyasi ve sosyo-ekonomik anlamda bölge ülkelerini kuşattığını açık bir şekilde tecrübe ettik. Bu sebeple Libya özelinde Kuzey Afrika’daki istikrarsızlığın Akdeniz’e de yayılması bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri de olumsuz anlamda etkileyecektir.”
‘Fransa ve ABD’ye karşı Türkiye’nin Rusya’yla hareket etmesi kaçınılmaz’
Türkiye’nin, Doğu Akdeniz ve Libya’da yürüttüğü siyasi ve diplomatik sürecin uluslararası hukuka uygunluk gösterdiğine vurgu yapan Yılmaz “Türkiye, Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak için mücadele ediyor. Hal böyleyken Fransa’nın Doğu Akdeniz ve Libya meselesinde Türkiye’ye karşı takındığı düşmanca tavır kabul edilemez” dedi.
Türkiye’nin Fransa ve ABD’ye karşı Rusya’yla hareket etmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret eden Yılmaz “Nitekim ülkede gayrı meşru silahlı güçlerin lideri olan Hafter’i sahada destekleyen en önemli güçlerden biri olan Fransa, NATO’dan destek arayışı içerisinde. Ayrıca Türkiye’ye karşı bir cephe tesis etmek istedikleri de ortada. Avrupa Birliği’ni de Yunanistan vasıtasıyla Türkiye düşmanlığı için kışkırtıyorlar. Hafter’e silah vermediklerini söyleseler de bu işin finansörlüğünü Birleşik Arap Emirlikleri üstlenmiş görünüyor. Bu ülkenin ABD ve İsrail’le yakın ilişkilerini göz önünde bulundurursak Arap coğrafyasındaki istikrarsızlıklar devam edecektir. Böyle bir durumda Fransa’nın içi boş tehditlerine karşılık Rusya’nın müttefikliği Türkiye için değerli olacaktır. Ayrıca ABD’ye karşı Rusya’nın da Türkiye’yle birlikte hareket etmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak belirmektedir” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye ve Rusya, iç aktörleri masaya getirebilecek potansiyele sahip’
“Terörizm karşıtlığı noktasında ortak duruşları” olan Türkiye ve Rusya’nın Libya konusunda da yakın temasta olduklarına işaret eden Yılmaz “Hem Türkiye hem de Rusya karşılıklı ateşkesin sağlanmasında mutabıklar. Fakat bunun tam anlamıyla sağlanabilmesi için Rusya, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya’daki kırmızı çizgilerine daha üst seviyede bir hassasiyet göstermeli. Nitekim karşılıklı diyalog ve yürütülen çalışmaların kapsamlı bir işbirliğine dönüşmesi ancak bu şekilde olur. Her ne kadar gerek Türkiye gerekse Rusya arasında özellikle Libya meselesinde siyasi olarak farklı görüşler mevcut olsa da temel noktalarda bir uzlaşı söz konusu. Libya’daki çözüm ihtimali ancak iç aktörlerin de masaya gelmesiyle sonuçlanır. Türkiye ve Rusya bunu sağlayabilecek potansiyele sahiptir” diye devam etti.
‘Ankara ve Moskova arabuluculuk görevi üstlenebilir’
Libya’daki çözümün taraflar arasında “kalıcı ve kapsamlı” bir ateşkesten geçtiğini de hatırlatan Yılmaz “Böyle bir ateşkes sonrasında ise Libya’da yürütülecek diplomatik temaslar noktasında Türkiye ve Rusya taraflar arasında arabuluculuk görevini üstlenebilir. Bu bağlamda ülkedeki meşru hükümet olan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin de diplomatik süreci iyi değerlendirmesi gerekiyor. Libya, Rusya’nın Afrika’ya açılan kapısı olarak değerlendirildiği için iki ülke arasındaki ilişkiler de son derece önemli. Bu bağlamda Rusya’nın, ülkenin meşru hükümeti olan UMH ile temasını artırması memnuniyetle karşılanacaktır. Aksi takdirde ABD’nin bölgeye yerleşmesi hatta bu konuda bir askeri üs kurmayı gündeme getirmesi Rusya’nın da manevra kabiliyetini doğrudan etkileyecektir” diye ekledi.