GÖRÜŞ

Emekli Büyükelçi Özülker: Yunanistan’la çatışma ihtimali düşük, statüko Türkiye lehine gelişerek devam edecektir

Türkiye ile Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz krizinin nasıl bu hale geldiğini ve Ankara’nın izlemesi gereken yol haritasını Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Sputnik’e anlattı. Özülker’e göre, Yunanistan’la çatışma çıkması da çözüme ulaşmak da düşük ihtimal. Statükonun Türkiye lehine devamı ise çok olası.
Sitede oku

Türkiye ile Yunanistan arasında süren Doğu Akdeniz gerilimi, taraflar arasındaki diplomatik temas girişimlerinin sonuçsuz kalmasıyla birlikte tırmanmaya devam ediyor. Türk Milli Savunma Bakanlığı’nın Türkiye-Yunanistan askeri heyetleri arasında teknik toplantı yapıldığı duyurusunun Yunanistan tarafından yalanlaması iki tarafı bir kez daha karşı karşıya getirdi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini “yasadışı” olarak tanımlayan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye'nin geri adım atmak için 24-25 Eylül'deAB Zirvesi'ne kadar vakti olduğunu savundu. Türk Dışişleri Bakanlığı ise, Yunanistan'ı uluslararası hukuka aykırı ve maksimalist deniz yetki alanı iddialarından vazgeçmeye davet ederek, Atina’ya Oruç Reis araştırma gemisi etrafındaki askeri gemilerini çekme çağrısı yaptı. 

Ankara ile Atina arasındaki çözümsüzlük 

Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu çözümsüzlük süreci, Fransa’nın Türkiye karşıtı agresif söylemleriyle pekişiyor. Türkiye’nin artık ‘ortakları olmadığını’ ilan etmek gerektiğini savunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun kabul edilemez davranışlarına karşı 'Avrupa’nın kararlı olması gerektiğini' söyledi. Üstelik Macron’un sözleri şaşırtıcı değil. Zira Fransa son dönemde gerek Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri sebebiyle AB’yi Ankara’ya yaptırım uygulamaya davet ederek; gerekse Doğu Akdeniz’e uçak gemisi göndererek sert bir Türkiye karşıtı aktör olarak ön plana çıkıyor. 

‘Türkiye-Yunanistan ilişkileri tarih boyunca inişli çıkışlı oldu’ 

Bütün bu yaşananlarla birlikte tırmanan Türk-Yunanistan krizi, nasıl çözüleceği sorusunu da beraberinde getiriyor. Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, bu soruyu yanıtlamak için iki ülkenin ilişkilerinin tarihindeki kilometre taşlarını şöyle aktarıyor: 

Türkiye ile Yunanistan ilişkileri tarih boyunca çok inişli çıkışlıdır. Mesela Venizelos zamanında başbakan olarak Anadolu macerasını körükleyen ve bunu gerçekleştiren kişi iken, 1932-1933 yılında Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterebilecek noktaya gelmiştir. İlişkiler zaman zaman iner, zaman zaman çıkar. Bu böyledir. Yalnız net olmak lazım. Ben 1999 yılında dışişleri bakanı müsteşar yardımcısı iken, rahmetli İsmail Cem, dışişleri bakanıydı ve kendi aramızda önemli bir toplantı yapmıştık. 

‘Geçmişte egemenliğe yönelik hak iddiaları dışındaki alanlarda işbirliği politikası çözüm oldu, yine olabilir’ 

Burada üç husus öne çıkıyor. Türkiye-Yunanistan meselesinin bir kısmı egemenliğe yönelik olarak hak iddialarından kaynaklanan bölüm. Burada yapılacak çok fazla bir şey yok aslında. Çünkü her şeyden evvel Yunanistan’ın Antik Yunan sınırlarına ulaşmayı hedeflediği Megali İdea fikrinden cayması lazım. İkinci husus, diğer bütün konularda her şeyden evvel karşılıklı dostluk, işbirliği ve güven duygusuna dayalı bir birlikteliği gerçekleştirmenin gereği. Üçüncü husus da bunun nasıl gerçekleşeceği. Mesela turizm bugün denizcilikle beraber Yunanistan için fevkalade önemli. Tıpkı Türkiye’de olduğu için. Oturup da burada Ege’de olduğu için, değişik yerlerde Türk-Yunan işbirliğine gidilse, ilişkiler bir paylaşım politikası altına girse kim ne kaybeder? O dönem Papandreu baştaydı. İsmail Cem’le birlikte 10-12 yıl, sonra da devam ettirildi bu. İlişkilerde bir bahar havası yaşandı ve sorunlar halının altına süpürüldü. Buna karşılık işbirliğinin ne kadar genişletilebileceği alanlar varsa bunlar üzerine aktif bir çalışmaya girildi. Bu başarılı oldu.”

‘Türk-Yunan ilişkilerinin geldiği noktanın başlangıcı Kıbrıs meselesidir’ 

Peki, bugün Türk-Yunan ilişkileri nasıl bir kez daha bu denli büyük bir kriz haline geldi? Emekli Büyükelçi Özülker’e göre Kıbrıs meselesiyle başlayan süreç, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle girdiği ‘bilek güreşi’ sebebiyle bugünkü haline geldi:

“Kıbrıs meselesi iki noktada çok önemliydi. Bunlardan bir tanesi Sampson darbesiydi. Sampson darbesini yaratan ve Enosis kapsamında mücadeleye Yunanistan’ın, kendi ifadesiyle, Türkiye’ye kaybettiği ilk toprak parçası Kıbrıs’ta ortaya çıktı. Bunu hiç hazmedemediler. Bugüne dönecek olursak, Doğu Akdeniz’de doğalgaz bulundu. Bu süreçte Türkiye’nin arası Mısır, İsrail ve Esad’la hiç iyi olmadı ve bir noktada bu ülkelerle bilek güreşi içine girdi. Türkiye, benim şahsi olarak onaylamadığı şekilde ve biraz da mezhepçi bir yaklaşımın sonucunda çıkarları önceleyen bir yaklaşım yerine duygusal bir yaklaşım içine girdi. Ülkeler sıkıntılarını duygusallıkla değil gerçekleri dikkate alarak çözmelidir. Türkiye bunu yapmadı.” 

‘Doğu Akdeniz’de Yunanistan yok ki, Atina’yla tartışacak bir şey olsun’

Yunanistan’ın Meis Adası’nın 41 bin kilometrekarelik bir kıta sahanlığı olduğu iddiasıyla ortaya koyduğu haritanın kabul edilir olmadığını savunan Özülker Türkiye, 2018-2019 tarihlerinde BM’ye tescil ettirdiği kıta sahanlığı içerisinde araştırma yapmakta. Yunanistan da ‘bunu yapmaya hakkın yok’ dese de asıl onların Akdeniz’de buna hakkı yok ki. Ne hukuken ne siyaseten hiçbir şekilde burada Yunanistan’ın oturup da Türkiye’den hak talebinde bulunması imkanı mevcut değildir. Ege’de tartışmalı konular olabilir ancak Doğu Akdeniz’de yok. Çünkü zaten Yunanistan Doğu Akdeniz’de değil ki aslında. Unutmayın ki, Mısır’la yaptıkları anlaşmada bile ‘10 kilometrekarelik alanın bu kadar hak sahibi olması mümkün değildir’ denildi. Uluslararası Adalet Divanı’nda ve Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’yle ilgili istinaflarla ilgili 11 tane içtihat buldum, fazlası da vardır. Orada pek çok kritere bakılması gerektiğine işaret ediliyor ve bir adanın anakarayla birlikte mütalaa edildiğinde 12 mile kadar karasularını yükseltme hakkı olabileceği yazılıyor. Ancak bu yalnızca imkan varsa 12 mile kadar çıkabileceği anlamına geliyor. Üstelik adaların kıta sahanlığı hakkı olmadığı da açıkça belirtiliyor diyor. 

‘Yunanistan hiçbir zaman Türkiye’yle masaya oturup hakça paylaşma politikasına gitmedi’ 

Yunanistan’ın bütün bu krize rağmen Türkiye’yle masaya oturmayacağını vurgulayan Özülker “Çünkü bunu yapamıyorlar. Yunanistan kurulduğunda bugünkü topraklarının dörtte birine sahipti. Bundan sonra her fırsatta Yunanistan’a toprak verildi. Mesela 1897’de Yunanistan saldırdı, Osmanlılar kazansa da Yunanistan’a toprak verildi. Sonrasında 12 Adalar Yunanistan’a verildi. Başka bir ifadeyle Yunanistan hiçbir zaman bizimle masaya oturup bizle hakça paylaşma politikasına gitmemiştir. Hep birileri Yunanistan’a bu toprakları hediye olarak vermiştir. Bugüne kadar gelindi. İlk kaybettiği toprak KKTC’nin şu sıra elinde bulunan bölgedir. Bunu da hazmedememiştir” ifadelerini kullandı. 

‘Normal şartlarda Türkiye ile baş edemeyeceğini bilen Yunanistan tehlikeli oyunlar oynuyor’ 

Türkiye ile Yunanistan’ın bu şartlar altında masaya oturup mutabakata varmasının imkansız olduğuna vurgu yapan Özülker “Yunanistan’la şimdiye dek iki defa savaşın eşiğine geldik. Biri Kardak, diğeri sismik gemi gittiği zamandı. Bu koşullar altında sorunlar hep aynı yere geliyor. Yunanistan’ın kendi önündeki kağıtta 7 tane konu var hak sahibi olduğunu iddia ettiği. Türkiye de ‘bunlar söz konusu değil’ diyor. Ne üzerinden Adalet Divanı’na gideceksiniz? Gidemiyorsunuz ki. Bu da kilitlenmiş durumda. O zaman Yunanistan ne yapıyor? Burada çok ciddi tehlikeli bir oyun oynanıyor. Normal şartlarda Yunanistan’ın Türkiye ile başa çıkamayacağı belli. O zaman Avrupa Birliği’ne dönüp ‘dayanışma’ diyor. Bu dayanışma içinde ambargo koymak, yaptırım uygulamak ve Türkiye’yi cezalandırarak köşeye sıkıştırmak var” diye konuştu. 

‘Macron’un çıkışı terbiyesizliktir’ 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Doğu Akdeniz gerilimindeki Türkiye karşıtı tutumunu da sert şekilde eleştiren Özülker “Macron da çıkıyor, ‘benim derdim Türk halkıyla değil, Erdoğan’ladır’ diyor. Terbiyesizliğe bakın. Ben de çıkıp ‘Ey Macron, içeriden ekonomik olarak perişan, bütün halkını sokağa dökmüş ve geleceği olmayan bir zavallı konumundasın’ desem bu söylediğim diplomatik olur mu? Sen kimsin benim Cumhurbaşkanıma laf söylüyorsun? Ben Cumhurbaşkanımı severim sevmem o ayrı bir konu. Seçilmiş ve öbür tarafta da halihazırda beni temsil eden makamda oturan kişidir. Oturup da sen nasıl Türkiye Cumhuriyeti’ne böyle bir söz sarf edersin? Terbiyesiz” dedi ve şöyle devam etti: 

‘Yunanistan, Türkiye’nin üzerine ağababalarını salarak ülkeyi yola getirmeye çalışıyor’ 

“Bu manada baktığınız zaman Yunanistan, Fransa’nın da tek taraflı desteğini düşünerek çok ciddi bir uyuşmazlık içine giriyor. Aslında ben bunu, kendisi karşı karşıya gelemediği zaman ağababalarını Türkiye’nin üzerine salmak suretiyle Türkiye’yi yola getirme politikası olarak değerlendireceğim. NATO’da yapılan toplantıda ‘Gelin kuvvet riskini ortadan kaldıracak bir anlaşmaya varın’ dedi. Yunanistan reddetti. Ardından Amerika’nın devreye girmesiyle masaya zorla oturdu ancak sonra kaçtı gitti. Kısacası, Yunanistan Megali İdea fikrinden vazgeçmezse konuşacağınız hiçbir şey yok.” 

‘Batılı ülkeler Türkiye’yi kendilerinden uzaklaştırarak Avrasya’ya doğru itiyor’

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın egemenlik sorunundan kaynaklı olması sebebiyle süreceğini aktaran Özülker Ancak Türkiye gayretleriyle elde ettiği kazanımlarından Yunanistan’ın ağababaları sebebiyle vazgeçmez. Çünkü Türkiye burada başat bir güç olarak, bölgesel güç olarak giderek daha fazla ortaya çıkıyor. Geçmişte olduğu gibi ‘bir şamar atıp alırız’ diyemezler. Türkiye’nin alternatifsiz olduğunu düşünmek de mümkün değil. Türkiye’ye ciddi bir ambargo da mümkün değil. Güney Kıbrıs, Yunanistan, Fransa, Lüksemburg ve Avusturya, Türkiye karşıtı ülkeler olsa da AB’de bu konuda fikir birliği sağlanamaz. İmkansız ama diyelim ki Türkiye’ye ambargo uygulandı. O zaman, Türkiye güvenlik sorunu had safhaya çıktığı zaman boğazlarını kapatır, 16 adanın silahlanması baskıya başlar ya da Meis’iablukaya alırsa o zaman ne yapacaklar? (Batılı ülkeler) bir yandan Türkiye’yi kaybetmemeye yönelik adımlar atarken öte yandan Türkiye’yi her geçen gün Avrasya’ya doğru biraz daha itiyorlar diye devam etti.

‘Yunanistan’la bir çatışma olsa S-400’lerin neden alındığı daha net ortaya çıkar’

Türkiye ile Rusya’nın arasındaki diyalogun, Ankara ile Batılı ülkeler arasında olmadığını söyleyen Özülker Türkiye ve Rusya arasında İdlib ve Libya’da ciddi sorunlar olsa da, diyalog sayesinde taraflar aynı tarafta kalmayı başarıyorlar. Ancak bunu ABD ile yapamıyorsunuz. Hipotetik bir şey söyleyeyim; kesinlikle savaş çıkacağına inanmıyorum ama diyelim ki Türkiye ile Yunanistan çatışmaya girdi. İşte o zaman S-400’lerin ne işe yarayacağını daha iyi anlamak mümkün değil mi? Herkes merak ediyordu, neye, kime karşı aldınız diye. Hiç kimseye karşı almadık. ‘Ama çok kaşınırsanız orada bir şey duruyor’ mesajı vermiş oluyoruz dedi.

‘Çatışma ihtimali çok düşük statüko devam edecektir’ 

Özülker “Büyük bir ihtimalle statüko devam eder. Çatışma çok riskli ve bu Rusya dahil hiçbir tarafın işine gelmez. Türkiye bundan sonraki süreçte 200 millik sınırı içerisinde araştırmaya devam eder. Ege sorunlarında da 1995 tarihli meclis kararımız hala geçerliliğini korumaktadır. Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarıp Türkiye’yi hapsetmeye çalışması savaş sebebi olur. Bunu da yapamaz. Büyük bir ihtimalle statüko Türkiye’nin lehine gelişerek devam edecektir. Bu arada Türkiye Avrupa Birliği’nde bundan sonra ne kadar güvenli olarak oturur, bunu söylemek için erken. Ancak Türkiye’yi kaybeden aynı zamanda Ortadoğu’daki gücünü de kaybeder. Ortadoğu sorunu dediğiniz şey; Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Libya, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki doğalgazın bütünüdür diye ekledi.

Yorum yaz