Arktik Okyanusu’nun sahip olduğu özelliklerinin, bu bölgede görev yapan denizaltılara kalınlığı 5 metreye varan buzların altında yüzerek uydulardan, anti-denizaltı uçaklardan ve diğer izleme araçlarından saklanma fırsatı verdiğine dikkat çeken Peck, bu bölgede üslenmenin kıtalararası balistik füzeleri uygun yörüngeye göre fırlatma fırsatını da verdiğine işaret etti.
Ancak bu özelliğin eksilerinin de olduğunu kaydeden ABD’li gazeteci, kalın buz tabakasının füze fırlatma sürecini zorlaştırdığını, önce bu buz tabakasının delinmesi gerektiğini kaydetti.
Eskiden sadece iki yöntem vardı. İlki, denizaltı mürettebatının buz tabakasında bir delik bulmasını öngörüyordu. Emrin hızlı bir şekilde yerine getirilmesi gerektiği koşullarda bu yöntem büyük sorun oluşturuyordu, zira denizaltının bulunduğu noktanın yakınlarında ihtiyaç duyulan boyutta bir delik olmayabilirdi.
İkinci yönteme göre, denizaltı yükselerek buzu kendi gövdesiyle kırıyordu, ama bu da hasar alma riskini taşıyordu. Ayrıca denizaltı yüzeye çıkarak potansiyel düşman için savunmasız hedef haline geliyordu.
Peck, yazısında "Rus donanmasının aklına parlak bir fikir geldi: Önce, buzda balistik füzenin geçebileceği bir delik açmak için yüksek patlayıcı gücüne sahip füze fırlatmak” ifadelerine yer verdi.
"Neyse ki Rus denizaltılarının, 3. Dünya Savaşı’nın başlaması anlamına gelecek nükleer başlıklı füze fırlatma ihtimali çok küçük" diye kaydeden Peck, yine de buz altından füze fırlatma yeteneğine sahip bir ülkenin küçük çaplı savaşta bile üstünlüğe sahip olacağını belirtti.
Gazeteci, ayrıca Kuzey Kutbu’nun dünya siyasetindeki öneminin yıldan yıla arttığı koşullarda bunun özel bir önem kazandığını vurguladı.