ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed'in iki ülke ilişkilerini tamamen normalleştirmekte anlaştıkları açıklaması, tüm dünyada yankılandı. Trump, anlaşma kapsamında İsrail'in Batı Şeria'daki ilhak planının askıya alındığını duyururken, kısa süre içinde bunun 'geçici olduğu' anlaşıldı.
Mısır ile 1979, Ürdün ile 1994 tarihli anlaşmadan yıllar sonra gelen ilk resmi normalleşme girişimi ve yankılarını, Gazete Duvar yazarı ve Artı TV yorumcusu Musa Özuğurlu ile konuştuk.
‘Anlaşmaya şiddetli tepki gösterenler İran ve Suriye’
Musa Özuğurlu, İsrail ve BAE arasındaki uzlaşmaya İran ve Suriye tepki gösterirken, diğer Arap ülkelerinin fazla bir yorumda bulunmamaya özen gösterdiklerine dikkat çekti. Özuğurlu bu gelişmenin daha ziyade olayı 'ilhakın ertelenmesi' olarak olumlu yönden ele alındığını ve yine olumlu açıklama yapmış liderlere yer verildiğini aktardı:
‘İsrail’i durduramıyorlar, artık kabullenme zamanının geldiğini düşünüyorlar’
“1948’den bu yana bu iddia devam ediyor. Arap ülkelerinin İsrail’e karşı bu iddiası devam ediyor. Bir Arap Birliği, parlamentosu ya da devlet başkanlarının bugüne kadarki açıklamaları belki de 50’lerde daha sert ya da tavır alıcı olarak görebiliriz. Ama sonrasında çok da ciddi bir koyuş olmadığını görüyoruz. İsrail bir gerçeklik. İsrail o bölgede ne yaparlarsa yapsın, İsrail’in planlarına, ilerlemesine, kendi tanımlarınca ilhakına veya diğer birtakım icraatlarına karşı gelemiyor, daha doğrusu durduramıyorlar. Filistinliler açısından da savaş devam ediyor. Eğer siyaset sonuç alma sanatıysa, bu ülkeler artık şunun farkına vardı. Belki de Filistinlilerin bir şekilde gerçeği kabullenmeleri gerekiyor. Buradan artık geriye dönüş mümkün değil. 1967 sınırlarına dönülmesi mümkün görünmüyor. Çünkü her ülkenin şartı da bu değil. 1948 sınırlarını düşünürsek, bazı ülkelerin ondan vazgeçip 67’ye razı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir taviz de söz konusu. Reel politikaya baktığımızda sonuç itibariyle İsrail’i artık kabullenme zamanının geldiğini düşünüyorlar. Hamas tamamen reddetmiş durumda. Fakat Filistin Kurtuluş Örgütü daha stratejik bir hata olduğu vurgusu üzerinden gidiyor. Onlar aslında İsrail ile ilişkilerin belki de kurulmasına karşı değiller. Ama kendi haklarının korunmasını istiyorlar. Öyle bir şartları var. Bu da Filistinlilerin bir kısmında böyle bir düşüncenin olduğu anlamına geliyor. Bir şekilde daha öncesinde Mısır veya Ürdün’ün İsrail ile olan ilişkileri söz konusu. Katar’ın bir süredir zaten böyle birtakım ilişkileri var. Bunları pratiğe dökmek için de yapıyorlar. Filistin’e yardım etmek istiyorsak, orada bir devlet var. Bizim bu devletle ilişkilerimizin iyi olması gerekiyor ki desteklediğimiz Filistinlilere maddi yardımları da başka yardımları da gönderebilelim. Böyle bir ilişki bu. Nihayetinde de tanınmaya gelinmiş durumda. Ürdün Dışişleri Bakanı’nın yapmış olduğu bu açıklama Arap dünyasının kafasındakini belki daha da açıklayabilir bize. Şu vurguyu yapıyor; ‘Eğer bu anlaşma gerçekten pratiğe dökülebilecekse, olumlu olarak bakarız. Olumlu bir anlaşmadır’ diye bakıyor. Bugüne kadar Filistinlileri destekleyen ülkeler açısından bakıldığında kaybedilen kaybedildi zaten. Ama bundan sonrasının kaybedilmemesi için, en azından şu anda var olanı koruyabilmek için belki bunu da bir adım olarak görüyorlar. Bir gerçekliğin kabulü olarak değerlendirmek gerekiyor.”
‘Suudi Arabistan olumsuz karşılamayacak’
“Bahreyn’in ilk olacağını düşünüyorum. Bu anlaşmayla ilgili ilk olarak Bahreyn’den olumlu açıklama geldi. Sonra Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri de bu anlaşmayı olumlu olarak değerlendiriyorlar. Dolayısıyla tahminin Bahreyn ile başlar. Kuveyt’in nasıl tavır alacağını bilmiyorum ama o da ılımlı gitmeye çalışan bir ülke. Belki daha sonrasında yüzde 100 bir ilişki olmasa da, büyükelçilik açılmasa da temsilcilik ya da konsolosluk düzeyinde birtakım ilişkiler geliştirilebilir. Veya birtakım özel ya da devlet kuruluşları da olabilir. Arap dünyasında 'Made in İsrail'dediğimizde gerçekten çok büyük tepki çeken bir şey. Belki bunun yumuşatılması için ilk adımlar atılacak. Bundan sonra başka ülkelerin de BAE gibi bu işin arkasından geleceğini düşünebiliriz. Suudi Arabistan’ın tepkisini çok merak ediyorum. Çünkü Suudi Arabistan’ın da bundan bir süre önce çok da olumsuz olmayan, daha doğrusu olumlu sanılabilecek birtakım açıklamalarda bulunduğunu biliyoruz. Belki Prens Muhammed Bin Salman’ın böyle bir niyeti var ama şu anda kendi kamuoyunu hazırlamaya çalışıyor. Çünkü açılımdan yana olduğu biliniyor. Babasının sağlık problemleri var, inzivaya çekilmiş durumda. Belki de ileride Suudi Arabistan da böyle bir ilişkiye girmiş olacak. Bunu şimdilik bekleyip görmek lazım."
'Türkiye'ye ‘Önce kendisi İsrail'le ilişkisini bitirsin’ diyorlar'
"Arapça tweetler görüyorum; ‘Türkiye, BAE’nin İsrail ile ilişki kurmasına tepki gösteriyor ama kendisi yıllardır zaten ilişki içerisinde. Öncelikle kendi ilişkisini bitirip, ondan sonra tepki gösterecekse göstersin’. Bir gruplaşma, yeni bir dizayn oluyor gibi. Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri zaten Türkiye ile birtakım problemleri var. Mısır zaten Türkiye ile problemli. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE ile iyi bir ilişki içerisinde. İsrail ile anlaşma içerisinde. Doğu Akdeniz Gaz Forumu işbirliği içerisinde. İsrail’in Türkiye’ye karşı bir açıklaması vardı, Doğu Akdeniz’deki meseleyle ilgili olarak. Yeni bir dünyaya doğru, Ortadoğu’da yeni bir gruplaşmaya gidiyoruz gibi. Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Yüzyılın planı olsun bir sürü olaya çeşitli aşamalarda Türkiye’nin yapmış olduğu açıklamaların pratiğe dökülemediğini görüyoruz. Dolayısıyla ben bunun da çok işe yarayacağını zannetmiyorum.”