GÖRÜŞ

Türkiye’nin varlık kütüphanesinin temelleri atılıyor: ‘Herkes köyünün bir değerini alıp gelsin’

İstanbul Üsküdar’da başlatılan Ogliv girişimi, ülkedeki tüm bölgelerin kendi varlıklarıyla katma değer üreteceği bir ekonomik model sunuyor. Türk değerlerinin toplanacağı bir varlık kütüphanesi hazırlığındaki bu girişim, tüm Türkiye’ye ‘köyünüzün bir varlığını seçip, gelin’ çağrısı yapıyor. Hedefleri ise UNDP’ye ulaşmak.
Sitede oku

İstanbul Altunizade’deki İsmail Zühtü Paşa Hamamı’na ait bina, şimdilerde Ogliv isimli bir işletmeye hizmet veriyor. Dışarıdan üçüncü nesil kahveci veya organik ürünler satan bir işletme gibi gözüken Ogliv’in arkasında büyük bir fikir var. Ogliv, bölgelerin kendi varlıkları üzerinden kalkınmasını amaçlayan bir oluşum ve Türkiye’nin tüm bölgesel varlıklarını, Altunizade’deki bu tarihi binada bir müze gibi ziyaretçilerle buluşturmayı hedefliyor. 

‘Her bir bölgenin kendi varlıklarıyla kalkınacağı bir modeli hayata geçireceğiz’

Ogliv’in kurucusu Ferhan Geylan içerisinde bulundukları girişimi “Amacımız her bir bölgenin, köyün, mahallenin kendi varlıklarıyla değer üreterek kalkınması. Bir bölgesel kalkınma ve değer üretim modeli geliştirdik. Şimdilerde bunu hayata geçirmek için çabalıyoruz. Her bir bölgenin doğal, kültürel veya beşeri bir varlığı var ve maalesef bunların çoğu gün geçtikçe daha fazla unutuluyor. Bahsettiğim varlık, bölgedeki bir doğal taş, bir tarihi eser, müzik, edebiyat eseri, bir çeşit peynir ya da herhangi bir tarım ürünü olabilir. Amacımız bu örneklendirdiğimiz varlıklarla her bir bölgenin kendi değerlerini üreterek kalkınmasını sağlamak. Zira gerçek kalkınma ancak böyle olur. Kırsal kalkınma bu işin başlangıç noktasıdır diye anlatıyor.

Türkiye’nin varlık kütüphanesinin temelleri atılıyor: ‘Herkes köyünün bir değerini alıp gelsin’

‘Divle Obruk peyniri neden Rokfor gibi dünyaca ünlenmesin?’

Geylan “Örneğin, Konya’nın Divle köyünün Obruk peyniri, Türkiye’nin önemli değerlerinden birisi. Bu varlık üzerinden bir köyün kalkınması mümkün. Zira bahsettiğim bu peynir Türk rokforu olarak biliniyor ve dünyanın her yerinde sofralarda yer alabilecek nitelikte. Biz de o köyden bir hanımla temasa geçmiş durumdayız. Bu peynirle beraber köyün markalaşmasını da sağlayacak proje içerisindeyiz. Bu peynirin satıldığı bayiler kurulması için hazırlıklar sürüyor. Obruk peynirinin dünyaca tanınmasına Üsküdar’da, bu varlık kütüphanesi vesile olacak” diyor. 

‘Türklerin buğday serüveni ve Merhametli ekmekçi girişimi’

Ogliv’in misyonunu anlamak için kelimenin etimolojik kökenine inmek gerektiğine işaret eden Geylan Türkçede ‘ög’ ‘akıl’ demek. Öğrenmek ise bu kelimeden geliyor. ‘Ög’ kelimesinin dilimizdeki yeri, bizim girişimimizin önemini göstermesi açısından kayda değer. ‘Liv’ ise, Orhun Kitabeleri’nde katıklı ekmekli aş demek. Bugün kullandığımız lavaş sözcüğü de ‘livaş’tan geliyor. Türk kültüründe buğdayın yeri apayrı. Her şey buğdayla başlıyor diyebiliriz. Bursa’da yaşayan bir dostum, dünyanın her bölgesinde en ufaklarına kadar çok sayıda Türk toplumunun buğdayla olan serüvenini araştırdı. Kütüphanemizin bir kısmını da o bölüm oluşturacak. Bahsettiğim bu arkadaşım Hakan Doğan’ın araştırması Moldova’daki bir köydeki Türklerin buğdaydan ekşi mayaya uzanan serüvenine kadar pek çok önemli gerçeğe ışık tutuyor. Buğdayın Türk kültüründeki önemine binaen ‘Merhametli ekmekçilik’ girişimi başlattık. Bu girişimin amacı, sağlıklı ve erişilebilir fiyatta ekmek üretmek” diye anlatıyor.

Türkiye’nin varlık kütüphanesinin temelleri atılıyor: ‘Herkes köyünün bir değerini alıp gelsin’
‘Çevrimiçi kütüphane ve akademi kuruluyor’

Projelerinin birden fazla ayaktan oluştuğuna işaret eden Geylan “Somut olarak ziyaretçilerle buluşturabileceğimiz Türk varlıklarını, burada sergileyeceğiz. Böylece gelenler, bu varlıklara dokunabilecek, onları tadabilecek. Bunun haricinde de ‘Ogliv-wiki’ dediğimiz Wikipedia mantığıyla alt yapısını hazırladığımız çevrimiçi varlık kütüphanemiz olacak. Burada Anadolu’nun her bir noktasına ilişkin varlıklar, coğrafi etiketleme ile birlikte sunulacak. Bu ortak geliştirilen, açık kaynaklı bir veri tabanı olacak. Bu kaynak bölge insanları tarafından geliştirilecek” dedi ve Türkiye’nin her bölgesinden milyonlarca kişiye de bir çağrıda bulundu: 

‘Anadolu’dan girişimciler arıyoruz, herkes kendi köyünün varlığını alıp bizimle irtibat kursun’

“Buradan tüm ülkeye sesleniyorum. Herkes kendi köyünün, kendi mahallesinin veya şehrinin bir değerini seçip bizimle temasa geçsin. Biz de bu değer üzerinden hem girişimciyi hem de o bölgeyi kalkındıracak bir iş modeli oluşturmak için bize gelenlere destek verelim. İleride bu girişimcileri gönüllülerden oluşan bir akademi üyeleriyle buluşturacağız. Bu akademide farklı disiplinlerden çok sayıda uzman olacak. Teknolojiden, organik tarıma veya pek çok alana kadar farklı uzmanlıkları olan kişilerle temasa geçiyoruz. Hatta Türkiye’nin önde gelen markalarıyla da bize destek vermeleri için anlaşmalar yapıyoruz. Yapmaya çalıştığım şey tam manasıyla kahramanlık. Amacımız ise girişimciler vesilesiyle tüm Anadolu’yu karış karış kendi bölgesinin varlıklarıyla katma değer üretir hale getirmek. Bunun için de firmalarla anlaşıp, ‘askıda ekmek’ konseptinden esinlenerek ‘askıda girişimcilik’ uygulaması başlatıyoruz” dedi.

Türkiye’nin varlık kütüphanesinin temelleri atılıyor: ‘Herkes köyünün bir değerini alıp gelsin’
‘Ulusal kalkınma bölgesel kalkınmadan geçer’ 

Geylan, ulusal kalkınmanın bölgesel kalkınmadan geçtiğinin altını çizerek “Bir ülkenin sürdürülebilir olarak kalkınması için her bir bölgenin kendine ait varlıklar üzerinden katma değer üretir hale gelmesi şart. Eğer bu yapılmazsa, zengin daha fazla zenginleşirken, fakir daha fakir kalır. Kalkınma sanki tamamen devletin görevi gibi düşünülüyor. Halbuki topluluklar kendi refahları için inisiyatif alıp, kendi varlıklarına sahip çıktıklarında devletten aldıkları destek anlamlı olur. Bölgenin dinamiklerinden bağımsız yatırımların bölgesel kalkınma sağlamadığını tarih bize gösterdi. Kültürü, doğal ve beşeri koşulları göz ardı etmeden bölge halkını da dahil eden girişimcilik gelecek vaat eder. Aksi takdirde sömürü düzeni baki kalır diye anlattı. 

‘Amacımız seneye bu projeyi UNDP’ye taşımak’

Geylan “Çeşitlilik bir modelin sürdürülebilir olması için önemli. Nasıl ki bir alışveriş merkezini ayakta tutan, oradaki dükkan çeşitliliği ise, bir mahalleyi, bir ülkeyi ayakta tutan da farklı bölgelerin kendi şartlarına uygun ekonomilerini geliştirmelerinden geçiyor. Böyle bir model, işsizlikten kadına şiddete kadar her tür toplumsal ve ekonomik sorunu çözmeye aday. Önümüzdeki yıl kurduğumuz bu toplumsal kalkınma modeli ve projeyi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na sunmayı umut ediyoruz diye ekledi.

Yorum yaz