CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyaset gündemine ilişkin olarak YetkinReport'ta Murat Yetkin'e açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'vesayeti altında' olduğunu, onun izni ve onayı olmadan hiçbir karar alamadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
- "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi küçük bir partinin vesayetinde düşe kalka yoluna devam etmeye çalışıyor. Öyle bir noktaya gelindi ki, saray, vesayet sahibi bu küçük partiden izin almadan karar alamaz duruma geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün kararlarını MHP Genel Başkanı Bahçeli’den onay alarak, izin alarak açıklıyor. Zaten Bahçeli bunları kamuoyu önünde de söylüyor, benim iznim olmadan hiçbir karar alınamaz gibilerinden. Adeta erken seçime gitmekle tehdit ediyor.
'Küçük partinin tahakkümü'
- Bu sadece sarayda böyle değil, Parlamentoda da böyle. AK Parti, MHP’nin onayını almadan hiçbir karar alamıyor. MHP’nin onayı, izni olmayan bir karar zaten Meclis’e de gelmiyor. Bu hem sarayın hem de TBMM’nin bir küçük partinin tahakkümü altında olması demektir. Aynı vesayeti sadece saray ve TBMM’de değil, bürokraside de görüyoruz.
- MHP 2018 seçiminde yüzde 11.9 oy alan bir parti. Şu anda fiilen Türkiye yüzde 11.9 oy almış bir partinin vesayetiyle yönetiliyor. Bu tablo demokrasimizde derin kırılmalara, derin hasarlara yol açıyor. Ucube sistem dediğimiz 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' her alanda sorun yaratan bir sistem olarak karşımızda duruyor. Bu sistem, iktidarı yüzde 11.9 oy almış bir partiye mahkum hale getirdi.
'İktidardan gitmenin maliyetini en iyi Erdoğan biliyor'
- Erdoğan iktidarını korumak için vesayeti kabullenmek zorunda. Çünkü iktidardan gitmenin maliyetini en iyi Erdoğan biliyor. Bu vesayetin ve çıkar birliğinin sürdürülmesi pahasına ikilinin yerel seçimlerde İmralı’ya nasıl sığındıklarını da biliyoruz. Özetle, davul Erdoğan’ın boynunda, tokmak Bahçeli’nin elinde.
- Halkımız tüm bu gerçekleri biliyor… Daha önemli olanı ise halkımızın demokrasiden yana olan tavrının gün geçtikçe artması, demokrasi üzerindeki vesayetin Türkiye’ye hiçbir yarar getirmeyeceğinin bilincinde olması.”