CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e yönelik ifadelerini eleştiren Kılıçdaroğlu, "Saygı Öztürk saygın bir gazetecidir. Bir olayı haber yaptı, olayın haber olması üzerine İçişleri Bakanı o koltuğa yakışmayacak bir ifadeyle Saygı Öztürk'ü suçladı. Saygı Öztürk Türkiye'nin duayen bir gazetecisidir. Yazdığı her haber doğrudur, yanlışsa çıkıp özür dileyecek bir kültüre sahip bir arkadaştır. Saygı Öztürk tüm haberlerinin arkasında durmuştur. İçişleri Bakanı’nın, Saygı Öztürk’ten özür dilemesi lazım. Saygı Öztürk şunu diyor: 'Eğer haberimle namusa el uzatırsam o eli kendim keserim, o kalemi kendim kırarım'" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, MİT görvlisinin kimliğini ifşa ettikleri gerekçesiyle 4 aydır tutuklu bulunan 6 gazetecinin yarın yapılacak duruşmasını hatırlatarak, "Yarın adalet var mı göreceğiz. Hakim gerçek anlamda bir hakim mi yoksa Saray’dan işaret bekleyen bir hakim mi?" ifadesini kullandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
- Bugün 23 Haziran. 23 Haziran nedir diyeceksiniz? İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin yıl dönümü. İBB Başkanı bir yıllık icraatlarının hesabını veriyor vatandaşlara. 'Martın sonu bahardır' diyerek yola çıktık. Dilimizde baharın coşkusu, yüreğimizde insan sevgisi vardı. İstanbullulara hizmet etmek için yola çıktı. Ekrem İmamoğlu siyaseti halka adanmışlık olarak gören bir başkanımızdı, tıpkı diğer belediye başkanları gibi.
'Her firavunun bir Musa'sı vardır, bu sefer Musa İstanbullardı'
Dünyada örneği olmayan kararlara imza atarak seçimi geçersiz saydılar. Bütün dünya bu adaletsizliği izledi. İstanbullular bu adaletsizliğe ses çıkarmayacak sandılar. Bütün İstanbullular bilendi, tüm dünya İstanbul seçimine kitlendi. Kazanan demokrasiydi, yenilenler ise bir avuç yargıç ve ona karar vermesini söyleyenlerdi. Ben bunları çete olarak tanımlamıştım. Hep birlikte tarih yazdık; her firavunun bir Musa'sı vardır, bu sefer Musa İstanbullardı. Şimdi çalışma zamanı, şimdi bu kadim şehri ayağa kaldırma zamanı.
'Yargıya olan güven yerlerde'
- Yargıyı baskılarsanız, savcıyı savcı olmaktan çıkarırsanız, bunları Saray'ın kölesi haline getirirseniz yargı yargı olmaktan çıkar. Bugün Türkiye’de herkesin bildiği bir gerçek var, yargıya olan güven yerlerdedir. Yargıyı, hakimleri kontrol altına aldılar, sıra avukatlara geldi.
- Gün gelecek siz de avukata ihtiyaç duyacaksınız. Avukatlık mesleği sıradan bir meslek değildir. Adaleti dağıttığına vicdanen kanaat getirecek hakimler olacak. Biz baroların yürüyüşünü saygıyla karşılıyoruz.
- İşsizler yürüyor, gençler yürüyor. Biz de adalet yürüyüşü yaptık. Dünyaya mesaj verdik. Adalet arıyoruz diye. Adaletin ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Bilmeyenler kendini Firavun yerine koyanlardır. Onlarda vicdan yoktur, onlarda ahlak da yoktur.
'Beni derinden sarsan olay Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nın takındığı farklı tutum'
- Kim konuşuyor ve O’nu rahatsız ediyorsa tek bir şey yapıyorlar, onu ezin. Halkı baskılayamazsınız. Barolar da hak arıyorlar, onlar da yürüyecek. Anayasa gayet açık, silahsız ve saldırısız olduğu sürece hepsinin yürüme hakkı. Silahları mı var? Bir yere mi saldırdılar? Dünya böyle bir örnek görmedi, Türkiye de böyle bir örnek görmedi. Sonunda girişimler oldu, şimdi Baro Başkanları yürüyorlar.
- Beni derinden sarsan olay ise Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nın bu olaya karşı takındığı farklı tutumdur. Adalet, savunma... En başta o savunacak.
- Adalet Bakanı açıklama yapmış, teklif yok diyor. Doğru teklif yok. ‘Hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz, ortada henüz bizim bile vakıf olduğumuz bir teklif yok’ diyor. Sayın Bakan rejim değişti haberin yok mu? Bunlar Adalet Bakanlığı'nda hazırlanmıyor mu? Sana niye sorsunlar ki ayrıca, bir paralel yapılanma olduğunun farkında değil misin? Bir Hazine Bakanı var iki yerde. Bir Türkiye Cumhuriyeti var, bir de Saray var.