GÖRÜŞ

‘Türkiye’nin NATO’nun planını veto etmesi yetmez, pakta karşı alternatif ittifaklarda da yer alınmalı’

Türkiye ile NATO’nun en uzun soluklu çatışma konularından biri haline gelen PYD ve YPG, tarafları bir kez daha karşı karşıya getirdi. Dr. Mehmet Perinçek “NATO’nun Doğu Avrupa planı yalnızca Rusya’yı değil Türkiye’yi de kuşatmaya yönelik. Ankara veto hamlesiyle kalmayıp alternatif ittifaklar içerisinde yer alarak güç dengesi sağlamalı” diyor.
Sitede oku

Türkiye’nin ‘PKK’nın Suriye kolu olarak’ gördüğü ve NATO tarafından ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret ettiği PYD ve YPG, Ankara’yla üyesi olduğu paktı bir kez daha karşı karşıya getirdi. Alman basınında yer alan haberlere göre Türkiye, NATO’nun doğu Avrupa’da Rusya’yı hedef alan planına onay vermek için YPG ve PYD’nin ‘terör örgütü’ olarak tanınması şartı koydu. Ancak Türkiye ile NATO arasındaki bu çatışma yeni değil. 2019’un son çeyreğinde de benzer bir çatışma yaşanmış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem NATO’nun hazırladığı Baltık Planı için "YPG terör örgütü kabul edilmezse, veto ederiz” açıklaması yapmıştı. Tekrar eden ve tarafların bir türlü mutabakatla sonuçlandıramadığı bu temel anlaşmazlık neye işaret ediyor? Konuyu siyaset uzmanı Dr. Mehmet Perinçek, Sputnik’e değerlendirdi. 

‘NATO’nun Doğu Avrupa planı yalnızca Rusya’yı değil Türkiye’yi de kuşatmaya yönelik’

Türkiye’nin NATO’nun söz konusu planlarını veto etmesinin önemine işaret eden Dr. Perinçek’e göre, plan doğrudan Rusya’yı hedef alır gibi gözükse de aslında Türkiye de hedef tahtasında: 

“ABD bir taraftan Doğu Avrupa ve Karadeniz’de Rusya’yı kuşatırken Türkiye’yi de kuşatmaktadır. Bu bakımdan Türkiye’nin vetosu, sadece PKK/PYD kartını kullanmaktan ibaret değil ayrıca kendisinin Doğu Avrupa ve Karadeniz üzerinden kuşatılmasına karşı atılmış bir adımdır. Burada konu sadece Rusya değildir ve bu karar aslında Türkiye’yle Rusya’nın çıkarlarının bölgede uyuştuğunu ve örtüştüğünü göstermektedir. Önümüzdeki süreçte de Türkiye’nin NATO, Atlantik içerisinde kalarak kendisini tam anlamıyla savunması mümkün olmayacaktır. Zira NATO’dan tehdit alan Türkiye, güvenliğini NATO üyeliğini sürdürerek sağlayamayacaktır.”

Türkiye’yle NATO arasında ciddi bir kamplaşma var, mesele tek boyutlu değil’ 

Türkiye ile NATO arasındaki kamplaşmanın çok boyutlu bir mesele olduğuna vurgu yapan Dr. Perinçek “Taraflar arasında ciddi bir kamplaşma söz konusu. Bir yandan ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri, PKK/PYD’yi müttefik olarak görüyorlar. Yine Doğu Akdeniz’de ABD öncülüğünde bir cephe var. Bu cephe, Türkiye’nin Libya’daki varlığından da rahatsız, hatta Fransa daha dün Türkiye’yi NATO’ya şikayet etti” hatırlatmasında bulundu. 

Dr. Perinçek Ankara ile NATO arasındaki çıkar çatışmasının on yıllar süren bir geçmişiolduğunun da altını çizerek “Bunun yanında 15 Temmuz Fetullahçı/Amerikancı darbe yine NATO tarafından, NATO’nun İncirlik Üssü tarafından desteklendi. NATO’nun tatbikatlarında, eğitimlerinde Tayyip Erdoğan’la Atatürk hedef tahtasında ‘düşman tarafta’ gösterildi. NATO eğitimlerinde yine parçalanmış Türkiye haritalarını gördük. Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle Gladyo’nun Türkiye içerisinde örgütlenmesi eş zamanlıdır. 12 Eylül, 12 Mart darbeleri, Kahramanmaraş, 1 Mayıs katliamları, Sivas katliamları, Ergenekon/Balyoz operasyonları.. Bunların hepsi Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle içinde örgütlenmiş olan Gladyo teşkilatının operasyonlarıdır. Tarihte de Türkiye’yle NATO karşı karşıyaydı ama bugün bu çok daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Dolayısıyla birincisi NATO, Türkiye için tehdittir diye devam etti.

‘NATO cazibesini tamamen kaybetti’ 

Paktın içerisindeki çözülmelerin de altını çizen Perinçek “Ayrıca NATO artık cazibesini kaybetmiştir, kendi içinde bir çözülme yaşanmaktadır. Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte ABD bile NATO’dan çıkmayı dile getirir hale gelmiştir. Fransası, Almanyası, Avrupa ordusunukonuşur durumdadır. Hatta Macron yaptığı açıklamalarda NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemektedir. Almanya’yla ABD Kuzey Akım-2 projesinden birbirlerine girmişlerdir. Bir tanesi Rusya’yı tehdit olarak görürken, öbürü Kuzey Akım-2 projesinin Rusya’yla ortaktır. Bütün bunların hepsine bakıldığında NATO da kendi içinde bir çözülme yaşamakta ve ortak tehdit algısını kaybetmektedir. Batı, Atlantik dayanışmasının bir masal olduğu net bir şekilde gözükmüştür. Kendi içerisinde çözülen pakt artık cazibesini kaybetmiştir. Bu, pandemi sürecinde bir kez daha çok net bir biçimde ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye’nin yapması gereken bu tehdidi dengelemek’

Türkiye’nin NATO’nun planını veto etmekle kalmayıp alternatif ittifaklar içerisinde yer alarak güç dengesi sağlaması gerektiğine işaret eden Perinçek “Türkiye’nin bu tehdidi dengelemesi gerekiyor. Karşıdaki güç büyük olduğu için Türkiye de uluslararası ittifaklar manzumesi yaratarak Batı’dan, Atlantik’ten gelen tehdidi bir şekilde orantılamalı. Bu yüzden Ankara için Rusya, Çin, İran gibi Avrasya cephesi tek seçenek olarak duruyor. ABD’nin her adımı ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirmeye yöneliktir, bir bütüncül stratejisi vardır. Bu şartlarda Türkiye’nin de aynı anda hem ‘müttefik’ hem ‘düşman’ tarafta olması söz konusu olamaz. Türkiye hem Libya’da hem Karadeniz’de hem Doğu Akdeniz’de hem Suriye’de hem Kafkasya’da siyasetlerini, stratejilerini belirlerken ABD’nin kendisine düşman olan bu bütüncül stratejisine karşı, bir bütüncül stratejiyle karşılık vermeli” diye ekledi.

Yorum yaz