“Sizler olmasaydınız bizim sesimizi kimse uymayacaktı. Ben öldü denildiği anda tekrardan doğdum. Bitti dediğimiz anda her şeyin tekrardan başladığını gördük. Ben bugün ölmüştüm. Ben şans eseri yaşıyorum. Silah tutukluk yapmasa, maket bıçağını açmış olsa ölmüştüm. Her şey eli ayağına dolaştı. Bağıramadım bile. Çene kemiğim çatlak, dişlerim kırık. Tanıdık tanımadık birçok kişi yanımızda oldu, iyi ki de oldu yoksa tutuklanmayacaktı. İfadesini verip çıkacaktı, yarım bıraktığı işi gelip tamamlayacaktı. Savaşa gider gibi gelmiş. Ben işe gidiyorum o silahla bıçakla gelmiş, bir bomba eksikti üstünde. Kızım 20 yaşında, 10 yıldır bununla uğraşıyoruz. Karakol ya da sığınma evlerinde benim bütün kayıtlarım mevcut. Ölüyorum dediğim anda yaşamaya başladım.
‘Hayır dediğimiz zaman neden ölmek zorundayız?’
Kızım 20 Haziran’da lise sınavına girecek. Hira sürekli ağlıyordu. Ben ölebilirdim gerçeğiyle ağlıyor. Takım elbise giyenlerin cezasında indirime gidiliyor öyle olacaktı. Yargı bu şekilde olmamalı. Onlar cezaevine girip çıkan insanlar, bütün anayasayı ezbere biliyorlar. Ne dersek ne yaparsak nasıl indirim alırız hepsini çok iyi biliyorlar. Kadınların neden evet dediği kadar hayır deme hakkı yok, biz hayır dediğimiz zaman neden ölmek zorundayız? Hayır dememiz neden bize hak olarak verilmiyor? Çocuklarım hiç çocuk olamadı, bana hep pansuman yaptılar. Bir çocuğun annesi yoksa hiç kimsesi yoktur. Emine Bulut’un çocuğuna istediği desteği yapsınlar, o çocuk mutlu mudur? Annesinin öldürüldüğünü unutacak mıdır? Ben ölmüş olsaydım, az ceza almak için ifadesinde namus cinayetine yöneltip beni hafif kadın olarak gösterecekti. Kızım uçak mühendisliği okuyor ama polis olmak istedi. Belki vururum dedi, bizi korumak için.’’