Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “İyi bir haber, küçük bir bant üzerindeki mikro-iğneler ile, koronovirüsün hücreye tutunmasını sağlayan kısmını, savunma sistemine tanıtıp, koruyucu antikor geliştirmeyi amaçlayan aşı, hayvanlarda antikor cevabı oluşturdu, şimdi sıra bu cevap hastalıktan koruyacak mı ona bakmada” diye yazdı.
Rusya Sağlık Bakanlığı Ulusal Rehabilitasyon Tıbbi Araştırma Merkezi’nin araştırma görevlisi Yekaterina Makarova, Sputnik’e açıklamasında, hayvanlar üzerindeki testlerin, her bir klinik araştırmanın ilk ayağı ve aşı veya ilaç geliştirme sürecinin ön çalışma aşaması olduğunu hatırlatarak, “Genelde deneysel modeller olarak fare veya tavşanlar kullanılır. Çalışma ortalama olarak standart koşullarda birkaç aydan bir yıla kadar sürebiliyor. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerin amacı, molekülün etkinliğinin ve güvenliğinin birincil değerlendirmesi” dedi.
Kovid-19’a karşı aşı geliştirmedeki zorluğun, patojenle temas ettiğinde bağışıklık tepkisinin çok zayıf olması, bağışıklığın ise sabit olmamasından kaynaklandığını anlatan Makarova, “Bu her türlü solunum enfeksiyonuna özgü bir şey. Türk araştırmacılarının, aşının hayvanlarda antikor cevabının oluşması konusunda başarı elde etmesi, işe yarar bir aşının geliştirileceği yönünde umut veriyor. Ama henüz aşının aynı şekilde insanlarda çalışıp çalışmayacağı, iyi bir bağışıklık cevabı oluşturup oluşturmayacağı, oluşturacaksa ne kadar süreceği belli değil” ifadesini kullandı.
Genelde klinik araştırmaların birkaç yıl sürebildiğini, ama elbette mevcut koşullarda sürelerin azami ölçüde azaltılacağını dile getiren Makarova, “Birkaç büyük ilaç firması, Kovid-19 araştırmalarını finanse ediyor. Bugüne kadar solunumla ilgili koronavirüse karşı aşı geliştirmedeki rekor 20 aydı. 2003’te yayılan SARS’a karşı aşının geliştirilmesi o kadar sürmüştü. Kovid-19’a karşı geliştirilen aşı bu rekoru kırdı, birkaç ülke birden aşı geliştirdiklerini duyurdu ve bu sadece 6 ay içerisinde oldu. Bu, Çinli genetik uzmanları sayesinde mümkün oldu, onlar çok hızlı bir şekilde yeni koronavirüsün genom şifresini çözdü ve 10 Ocak’ta bu bilgiyi açık bir şekilde yayınladı” dedi.
Diğer yandan aşı çıktığında pandeminin sona erebileceğine dikkat çeken Makarova, ama Kovid-19’un yeni salgınlara da yol açabileceği ihtimalini kimsenin dışlamadığını kaydederek, “Kuzey yarımküredeki hava ısınınca ve solunum enfeksiyonları mevsimi geçince güney yarımkürede son bahar, yani hastalıklar mevsimi başlayacak. Koronavirüs de oraya taşınabilir. Sonra kuzey yarım kürede sonbahar gelince tekrar dönebilir. Bu yüzden Türk aşısı kesinlikle güncelliğini kaybetmeyecek” ifadesini kullandı.
Türk uzmanların tüm geliştirilen aşıların etkinliğini inceleyerek yan etki riskini değerlendirmesi gerekeceğini dile getiren Makarova, “Aşının ne kadar etkili olduğu ise ancak birkaç yıl sonra, toplu şekilde aşılama yapıldıktan sonra değerlendirilebilir. Sonra da genel olarak hasta sayısında azalma olup olmadığına bakmak gerekecek” diye ekledi.