Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Afyonkarahisar'da düzenlenen 'Adalet Akademisi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı ve Meslek İçi Eğitim Semineri'n katıldı.
Yargıtayın kararları ve içtihatlarıyla ülkede hukuk uygulamasına yön veren yüksek mahkemelerden biri olduğunu vurgulayan Gül, Başsavcılık teşkilatının da 150 yıllık birikimin ve geleneğin taşıyıcısı olarak bu kurumun önemli parçasını oluşturduğunu aktardı.
Gül, Yargıtayın hukuki denetimde önemli bir görev üstlendiğine işaret ederek, "200 binin üzerinde dosyanın geçtiğimiz yıl Yargıtay savcılarının elinden geçerek hukuki mütalaaya dönüştüğünü ve içtihat birliğinin sağlanması için önemli katkıları olduğunu bir kez daha gördük" diye konuştu.
'Ceza adaleti sistemini kendi amacına hasretmek zorundayız'
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'nin temel amaçlarından birinin ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması olduğuna dikkati çeken Gül, bu amacın ise geniş çerçevede oluşturulduğunu vurguladı.
"Suçla ve suçlulukla mücadele ederken masum insanları incitmemek gerekir. Bir tek suçun bile cezasız kalmasına rıza gösteremeyiz. Ancak bir tek masumun bilen haksız şekilde suçlanmasına gereksiz işlemlerin muhatabı olmasına da asla tahammül edemeyiz. Bunun için ceza adaleti sistemini kendi amacına hasretmek zorundayız. Araçsallaştırılmasına asla müsaade etmemeliyiz. Adalet mekanizmasını araç olarak kullanan FETÖ'nün sistemde yarattığı tahribatı uzun uzun anlatacak değilim. Bu husustaki en büyük sonuçları, tahribatı bilenler siz savcılarsınız. Bu ülkede demokrasi ve hukuku ortadan kaldırmak, seçilmiş Cumhurbaşkanına, hükümete ve demokratik kurumlara ve millete kasteden bu hain örgütle mücadelenin bir boyutunun, bunların çarpık ahlak ve hukuk anlayışıyla hesaplaşmak olduğuna inanıyorum. Hukuku paspas gibi çiğneyenlere cevap olarak hakkı ve hukuku yücelttiğimizde başarıya bir adım daha yaklaşmış olacağız."
'Hain terör örgütü ile mücadelenin taşıyıcı kolonlarından birisi Türk yargısıdır'
En büyük adaletin hukuk dairesi içersinde hukukun gereğinin yerine getirilmesi olduğunu vurgulayan Gül, "Bu hain terör örgütü ile mücadelenin taşıyıcı kolonlarından birisi Türk yargısıdır, cesur savcılarıdır ve yürekli hakimleridir. Bu gerçeğin hatırda tutulması, bu mücadelenin neferlerinin yıpratılmaması ve itibarsızlaştırılmaması vicdan sahiplerinden beklentimiz. Vicdan sahibi olmayanlardan zaten böyle bir hassasiyet beklemiyoruz" ifadesini kullandı.
Gül, yargının tek sahibinin millet ve yegane ideolojisinin de adaletin kendisi olduğuna dikkati çekerek, bundan en ufak sapma halinde yakınmalara kulak vermenin ve gidişatı gözden geçirmenin önemli bir vazife olarak görüldüğünü anlattı.
'Yargı, hakem vasfıyla ihtilafları bitirmelidir'
Yargı Reformu Stratejisi'nin temel vizyonunun güven veren ve erişebilir bir adalet sistemi olduğunun altını çizen Gül, şöyle devam etti:
"Yargı, hakem vasfıyla ihtilafları bitirmelidir, derinleştirmemelidir. Son söz makamı olarak tartışmaları dindirmelidir. Yeni tartışmaları alevlendirmemelidir. Doğru ve adil kararların, tasarrufların toplum tarafından doğru anlaşılması bunun için sağlıklı bilgilendirme kanallarının kurulması da bu bakımdan büyük önemdedir. Güven veren adalet, suçla mücadelede cezanın etkili ama kuvvetli yan etkileri bulunan bir ilaç olduğunu bilmektir. Bu ilacın gerekliliğine, ancak sadece kanun koyucu ve iradesine uygun biçimde uygulama yükümlülüğü altında bulunan hukukçu karar verecektir. Diğer yandan ceza hukuku başvurulacak bir son çare adres haline gelmelidir."
'Adalet bir sayı, skor işi değildir'
Gül, 2018'deki adli dosyalara ilişkin bilgi vererek, savcılık birimlerinin önüne 9 milyon 250 bin dosyanın geldiğini, faili tespit edilememiş dosyalar bir kenara bırakıldığında ortalama görülme süresinin 158 gün olarak ortaya çıktığını hatırlattı.
'Savcı açığımızı büyük bir ölçüde kapattık'
Son yıllarda hakim ve savcı sayısının önemli ölçüde arttığına dikkati çeken Gül, şu değerlendirmede bulundu:
"Halen ideal ortalamanın gerisinde bulunmamakla birlikte savcı açığımızı büyük bir ölçüde kapattık. Bunun bir sonucu olan yaklaşık 10 yıldır asgari cezalarda bulunmayan iddia makamı yani savcılar, bu eylül ayından itibaren asliye ceza mahkemelerinde, görevinde ve yerinde bulunacaklardır. Yeni adli yılla birlikte artık asliye ceza mahkemelerinde muhakeme ayağı, savunma ayağı var, ama yargılamada üçüncü ayağı, iddia makamı olmayan bir mahkeme eksik olur. Mahkeme dediğiniz savcıdır, hakimdir, avukattır ama yaklaşık 10 yıldır zorunlu sebeplerle savcı kürsüde değildi. İşte bu eylül ayında inşallah asliye cezalarda da savcı yerini alacak. Bu da adaletin tecellisi bakımından çok önemli bir gelişme olacaktır. Vatandaşlarımız için, adaletin tecellisi için 2020 yılında, reformların adım adım uygulandığı bu yılda, önemli adımlardan birisi olacaktır."