Suriye ordusunun, Rusya Federasyonu desteğiyle İdlib'deki El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) ve diğer cihatçı grupların saldırılarına karşı başlattığı operasyon sürerken, Türkiye'nin ne yapacağı merak konusu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Suriye ordusuna şubat sonuna kadar Türk gözlem noktalarının altına çekilmesi için verdiği ültimatomun ardından ABD temsilcisi James Jeffrey'yi ağırlayan Ankara, Washington'dan Suriye'deki varlığı için güçlü destek almış görünüyor. Erdoğan'ın Suriye'ye savaş açma tehdidi öncesinde de 'ortağı' olan MHP lideri Devlet Bahçeli 'Suriye'ye karşı yıkıcı bir savaşa' girişmekten söz etmişti. Moskova ise Suriye ordusunun operasyonlarını HTŞ'nin saldırılarına yanıt olarak ve Eylül 2018'deki Soçi mutabakatının koşullarını yerine getirmek üzere gerçekleştirdiğini vurguluyor.
Özellikle Jeffrey'nin ziyareti sonrasında Ankara'nın tutumunu Sözcü Gazeteci yazarı Zeynep Gürcanlı ile konuştuk.
Zeynep Gürcanlı'ya göre, Rusya’ Soçi mutabakatında yer alan M4-M5 Karayollarının güvenli hale getirme konusunda kararlı. Erdoğan'ın ise iç politikada elinin kolunun bağlı olduğu görüşündeki Gürcanlı, Türkiye’nin gözlem noktalarından geri çekilmesinin kamuoyunda yenilgi olarak algılanma ihtimalinin bu sıkışmışlığın nedeni olduğunu söyledi. Özellikle Bahçeli'nin Şam'ı işgal tehdidine varan çıkışının Erdoğan'a fazla manevra alanı bırakmadığını belirten Gürcanlı, gözlem noktaları konusunda geri adım beklemese de sınırda küçük bir cep oluşturulmasının da olasılık dahilinde görüyor:
"Başkanlık sistemine geçildikten sonra Türkiye’de yeni bir şey oldu iç politikada. Bu da artık AKP’nin tek başına iktidar olmaması, gizli bir ortağının olması yani MHP’nin olması. Çünkü MHP lideri grup toplantısında hem Rusya’ya hem Esad’a karşı çok sert bir tutum aldı. O kadar sert ifadeler kullandı ki gizli hükümet ortağı olduğu için de bu sözlerin üzerine Erdoğan’ın çok fazla manevra alanı kalmadı. Yapmak istiyorsa bile manevrayı Rusya’dan çok büyük tavizler alarak ancak iktidar ortağı ve diğerlerini ikna edebilmesi gerekiyor. Bu en önemli unsurlardan bir tanesi. İç politika bir anlamda Erdoğan’ın elini bağlamış durumda, Ankara’daki birinci unsur bu. İkincisi bir yandan Ruslarla görüşmeler sürüyor. Ama bir de söylenmiş bir şey var; ‘Biz o gözlem noktalarını terk etmeyeceğiz’. Şimdi AKP iktidarı herhangi bir gözlem noktasını rejim güçleri tarafından kuşatılmış bile olsa terk etmenin, geri çekilmenin kendi tabanında bir yenilgi olarak sunulacağının farkında. Bu yüzden o konuda bir geri adım atması pek mümkün görünmüyor. Gözlem noktalarından geri çekilmesi yenilgi olarak algılanacak. Hiçbir şeye karışmadan orada duracaklar. Bir de Türkiye sınırında küçük bir cep üzerinde uzlaşa sağlanabilir. Gördüğüm kadarıyla Moskova tarafı M4 ve M5 Karayollarının açılması konusunda kararlı. O yollar açılıp güvenlikleri sağlandıktan sonraki Türkiye sınırına kadar olan alan şimdilik uzlaşma konusu olabilir, bir cep olabilir. İlerleyen günlerde de daha diplomatik çözümle gözlem noktalarından geri çekilmesi söz konusu olabilir. Ankara’nın tek gördüğü çıkar yol bu gibi görünüyor."
'ABD de Türkiye de Suriye'de davetsiz iki güç'
Bu koşullarda Jeffrey'nin Ankara ziyaretini değerlendiren Gürcanlı, ziyaret sırasında Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien'dan gelen açıklamaya dikkat çekti. O'Brien'ın ABD'nin İdlib'e askeri müdahalesini dışladığını anımsatan Gürcanlı, diğer yandan ABD'nin İdlib konusunda Ankara'ya sözlü destek vermesinin arkasında iki sebep var. ABD ile Türkiye'nin Suriye'deki 'davetsiz varlıkları' olduğunu anımsatan Gürcanlı'ya göre, Türkiye'nin İdlib'den çıkmasının Washington'ın Suriye topraklarındaki varlığını sıkıntıya sokacak. Gürcanlı yine ikinci neden olarak Rusya'nın PYD ile kurduğu ilişki ve Suriye Kürtlerini Şam ile uzlaştırma çabalarının da Amerikalıları rahatsız etmesini gösterdi:
Gürcanlı, diğer yandan ABD için bir önemli faktörün de İran olduğunu anımsattı. ÖSO'cuların son çatışmalarda 3 Ocak'ta Bağdat'ta suikastla öldürdükleri Kasım Süleymani'yle birlikte çarpışmış bir İranlı komutanı öldürdüğünü belirten Gürcanlı, Tahran'ın da Türkiye'nin ABD tarafından kendisiyle karşı karşıya getirilmesi olasılığından tedirgin olduğunu vurguladı:
"Bir de yan bir konu olabilir, o da İran. Trump yönetiminin başından beri birinci hedefi dış politikada İran’ın etki alanını yok etmekti. Fakat İran, Trump’ın bütün bu yaptıklarına rağmen hala alanda, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra bile. Son derece de etkin. Basın çok yazmadı, İranlılar da çok sesini çıkarmadı. Ama geçtiğimiz 10 gün içinde bir İranlı, Devrim Muhafızları Komutanı, Süleymani ile beraber savaşmışlardan bir tanesi, ÖSO’cular tarafından öldürüldüğüne ilişkin haberler paylaşıldı. Fakat İran çok gürültü çıkarmadı, belli ki Türkiye’yi doğrudan karşısına almak istemiyor. Bir yandan da Suriye’nin daha uzak kesimindeki vekil güçleri yavaş yavaş İdlib’e kaydırmaya başladı. Son birkaç gün içinde Türkiye’nin desteklediği ÖSO’culara en sert saldırıların İran yanlısı milisler tarafından yapıldığına ilişkin bir bilgi var. Dolayısıyla İran da tüm gücüyle Esad’ın yanında yer alıyor. Fakat bunu vekil güçleri aracılığıyla yaparak Türkiye’yi doğrudan karşısına almak istemiyor. Çünkü doğrudan Türkiye ile İran’ın karşı karşıya gelmesi Türkiye’nin Amerikan cephesinde tamamen kaybedilmesi anlamına gelecek. Ciddi bir sıkıntı olacak Tahran yönetimi için, onu hesaplayarak hareket ediyorlar.”
‘Amerika’nın bölgede Türkiye’ye vadedebileceği bir şey yok'
Gürcanlı, petrol alanları dışında Suriye'nin kuzeydoğusundan büyük ölçüde çekilmiş olan ABD’nin Türkiye’ye vaad edebileceği bir şey olmadığı görüşünde:
“Ankara iki tarafa karşı da ciddi güvensizlik içinde. Amerikalılar ne vadedebilirler öbür tarafta? Zaten başından beri söyledikleri şeyi Türkiye istemiyor, ‘Sizi PYD ile barıştıralım, bir araya gelin’. Bunu zaten Türkiye istemiyor, bunun dışında vadedebilecekleri herhangi bir şey yok. Çünkü Amerikalılar büyük ölçüde çekildiler, sadece petrol alanlarını kontrol ediyorlar. YPG’yi kontrol ediyorlar. İsterlerse YPG, eminim Ankara ile masaya oturmak için çırpınacaktır. Ama Ankara’nın PKK’nın terör örgütü uzantısı olduğu söylemi nedeniyle bu söz konusu görünmüyor. Dolayısıyla Amerikalıların o bölgede Türkiye’ye vadedebilecekleri şeyler son derece sınırlı. Ama Türkiye olduğu sürece Amerikalılar ‘işgalci güç’ olmaktan çıkıyorlar Suriye’de. Bunun da devamını istiyorlar."
'Erdoğan sadece Şam ve Moskova değil cihatçıları da uyardı'
Gürcanlı, Erdoğan’ın grup toplantısında sadece Şam ve Moskova’ya değil İdlib’de silahsızlandırma sözü verdiği cihatçı gruplara da uyarılar olduğu ve bunun gözden kaçırıldığına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı'nın 'bağnaz, taşkın ve satılmış gruplar' ifadesini kullandığını belirten Gürcanlı, kast ettiğinin HTŞ olduğunun açık olduğunun altını çizdi:
"Ankara’da özellikle konuşulan bir başka mesele ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı konuşmada gözlerden kaçan bir uyarı var. Aslında Erdoğan Rusya ve Suriye’ye uyarı yaparken bir yandan da HTŞ’ye yani oradaki terör gruplarına ciddi şekilde uyarıda bulundu. Bir kere bağnaz, taşkın, satılmış gruplar dedi. Artık onlara da müsamaha gösterilmeyecek dedi. ‘Bağnaz’ın HTŞ olduğu çok açık, ‘taşkın’ dedikleri Türk ordusuyla hareket eden ama kontrolden çıkan gruplar. Orada Amerika veya başka istihbarat örgütleri için çalışan gruplar da var. Ankara için ciddi bir rahatsızlık var orada. Çünkü çok hızlı geri çekildi Türkiye’nin rejime karşı öne sürdüğü gruplar birtakım yerleşim yerlerinden, Serakib gibi. Türk askeri orada yalnız kaldı. İdlib’e çekildiler. Bir nevi sivillerin de işin içinde olacağı bir şehir savaşına doğru çekildiler. Bu da Ankara’yı çok rahatsız etti, çünkü Türk ordusu küçük adacıklar halinde duruyor Suriye rejiminin kontrol ettiği alanlarda. Grup konuşmasında sadece Suriye ve Rusya’ya değil İdlib’de Türkiye ile birlikte hareket eden ya da Türkiye’nin silahsızlandırma sözü verdiği gruplara da pek çok uyarı vardı.”
‘Türk askerinin güvenliği için fanatik cihatçı gruplardan endişe duyulmalı’
Gürcanlı, Türkiye’nin Suriye ordusundan değil bölgedeki cihatçı gruplarından endişe duyulması gerektiğini belirtti. İdlib’de Türkiye’nin teröristlere kalkan olmak gibi bir imajı olduğunu, Suriye'ye bir operasyona sıcak bakılmasının güç olduğunu dile getiren Gürcanlı, Rusya ile orta yol bulma zorunluluğunun ortaya çıktığı görüşünü dile getirdi. Erdoğan'ın daha önce de sert çıkışlar ve yapılamayacak hedefler koyduğunu da anımsatan Gürcanlı, Rusya ve Suriye'nin M4-M5'i açıcağı ve bir nevi ateşkesin önünün açılması ile 'kazan-kazan' görünümü yaratılabileceği görüşünü aktardı: