Suriye'de el Kaide emirliğinin (HTŞ) kontrolü altındaki İdlib vilayetinde Eylül 2018 tarihli İdlib mutabakatının bir türlü uygulanamamış olmasının yarattığı gerilim had safhada. HTŞ'nin yüzde 90'ünü elinde tuttuğu İdlib'den Halep ve Hmeymim'de rutin olarak sürdürdüğü saldırılarının ardından Suriye ordusu Soçi mutabakatında yer alan M4-M5 otoyollarını kontrol altına almak üzere operasyonlarını yoğunlaştırdı. Suriye ordusunun hızlı ilerleyişi karşısında TSK'nın bölgeye yönelik takviye güçleri kavşak noktasındaki Serakib'e yığılmış görünürken, gerilim dorukta.
Gelişmeleri Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.
‘AKP’nin ajandasında bir ÖSO koridoru kurma hedefi var’
Mehmet Ali Güller'e göre İdlib'de yaşanan krizin temel nedeni, Erdoğan hükümetinin iki ayrı ajandasının bulunması. Erdoğan'ın İdlib'den çıkmak zorunda kalması durumunda Afrin'de de tutunamayacağını bildiği için devam etmek istediği görüşünü dile getiren Güller, bu yüzden Soçi mutabakatında yapılması gerekenlerin yerine getirilmediğini söyledi. Rusya Federasyonu'nun ise Erdoğan hükümetini ABD cephesine itmemek için takvime uyulmamasına ses çıkarmadığını belirten Güller, Erdoğan hükümetinin ise ABD'nin YPG için yaratmaya çalıştığı koridoru engellerken kendisi için ÖSO için koridor yaratmaya çalıştığını kaydetti:
“Bu krizin temel nedeni şu. AKP hükümeti İdlib’den çıkmak zorunda kalırsa arkasından Afrin’de de tutunamayacağını, oradan da çıkması gerektiğini gördüğü için İdlib’de bulunmaya devam etmek istiyor. Bu nedenle de 10-15 Ekim 2018’de yapılması gereken işler yerine getirilmedi. Fakat o takvime uyulmamasına rağmen Rusya da Türkiye’yi Amerikan cephesine itmemek için Soçi mutabakatı fiilen kağıt üzerinde o takvime uyulmasa da uyuluyormuş gibi yapıldı, devam etti. Bu durum İdlib’i Türk-Rus ilişkilerinde bir düğüm noktası haline getirdi. Ne zaman Türkiye ile Rusya arasında herhangi bir konuda Libya veya Suriye’de olabilir, ne zaman bir sıkıntı olsa Rusya, Suriye ordusuna operasyon için yeşil ışık yakarak Erdoğan’a mesaj vermiş oldu. Geride kalan 1.5 yılın İdlib konusunda özeti bu. Fakat temel mesele niye o takvime uyulmadı? Çünkü AKP, Afrin’den de çıkmak zorunda kalacağı için İdlib’den çıkmak istemiyor. Türkiye ve AKP’nin iki farklı ajandası var. Türkiye’nin ajandasında Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru kurmasını ulusal çıkarına aykırı buluyordu. AKP’nin ajandasında ise o bölgede bir ÖSO koridoru kurma hedefi var. Dolayısıyla AKP hükümeti geride kalan yıllar içerisinde Türkiye’nin ulusal çıkarı olan terör koridorunu engellemeyi bir koz olarak kullanıp ajandasındaki kendi gündemini gerçekleştirmeye çalıştı. Öyle olduğu için de terör koridorunu dağıtırken orayı bir ÖSO koridoru olarak inşa etmeye yönelik kalmaya devam etti. Birinde aktör PYD, diğerinde ise ÖSO."
'ABD'nin kurmaya çalıştığı tarzda ÖSO bölgesinin özerklik nüveleri atıldı'
Güller, Erdoğan hükümetinin egemen bir devleti topraklarında otonom bir yapı kurmaya çalışarak ABD'nin YPG üzerinden yaptığının benzerini yapmaya çalıştığını söyledi. Erdoğan'ın iki yıl içinde Afrin'e vali, Azez'e kaymakam atadığını, Türk ve ÖSO bayrakları dalgalandırdığını söyleyen Güller, bunların adım adım 'özerklik nüveleri' olduğunu belirtti. Güller, Erdoğan hükümeti ile Kremlin'in de birbirini kollayarak zaman kazanmaya ve iyi giden Türk-Rus ilişkilerini bozmamaya çalıştıkları değerlendirmesini yaptı:
"Temel mesele Suriye’nin, egemen bir devletin topraklarında otonom bir yapı kurmaya çalışmak ortaklığı var. Henüz adına özerklik denmedi ama geride kalan iki yıl içerisinde Afrin’e vadi atandı, Azez’e kaymakam atandı, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle üniversite kuruldu, Türk ve ÖSO bayrakları dalgalandırıldı. Bunlar zaten adım adım özerkliğin nüveleriydi. Zaten fiili bir durum yaratıldı. Şimdi Türkiye bunu yapmak istediği için yani orada bir ÖSO koridoru, bir ÖSO nüfuz alanı, özerk bölge oluşturmak istediği için Afrin’de tutunmaya devam etmek istiyor. Bunun için de İdlib’den çıkmaması gerekiyor. Bu nedenle de Rusya ya da Suriye devletine göre terörist olan ama AKP hükümetinin terörist görmedi son kalan unsurların sıkıştığı İdlib’de uzunca bir sürece karşılıklı oyalamaca devam ediyor. Bu oyalamacanın tek aktörü AKP hükümeti değil Kremlin de bu oyalamacanın aktörüydü. Her iki taraf da birbirini kollayarak zaman kazanmaya, buradan çıkacak bir krizle iyi giden Türk-Rus ilişkilerini bozmamaya çalışıyordu. Fakat son tahlilde neo-Abdülhamitçilik meselesi ilelebet sürdürebilir olmadığı için geldi bir noktada sıkışmış oldu. Şimdi öyle bir kriz anı yaşanıyor.”
‘Türkiye, Şam ile işbirliği yapmazsa İdlib sorunu çözülse bile karşısına başka sorunlar çıkacak’
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve SETA yetkililerinin ABD ve AB'ye Suriye'ye alenen müdahale çağrıları yapmalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bağımsız düşünülemeyeceğini söyleyen Güller, geçmişte de ABD'nin Suriye'ye müdahale etmeye çağrılmış olunduğunu anımsattı. Bu çağrıların 'pazarlıklarda koz olarak' konulduğu argümanlarının yükseltileceğini ancak durumu daha ileri boyuta taşıyacak krizin Türkiye'nin de Rusya'nın da Suriye'nin de çıkarına olmayacağını belirten Güller, Ankara'nın Şam ile uzlaşma yoluna gitmesi gerektiğinin altını çizdi. Güller, aksi halde şu anki kriz atlatılsa da kısa vadeli olacağını ve gerilimin arttırılmasının üç Astana ülkesine de bir kazanım sağlamayacağı görüşünde:
“Şöyle de bir algı oluşmasın: Erdoğan değil ama çevresi bu işleri yapıyormuş gibi. Bu açıklamaları Erdoğan’dan bağımsız yapılmış değil. Bu açıklamaların tamamını da geçmiş dönemler içerisinde belli periyotlarla Erdoğan’ın kendisi de yaptı. NATO’yu bölgeye çağırdığı dönem de var, uluslararası güçleri çağırdığı dönem de var, Amerika’yı çağırdığı dönem de var. Hatta Amerika’nın füze saldırısı olduğu zaman da ‘yetmez ama evet’, ‘bu füze yetmez, devam edin’ demişti özetle. Wall Street Journal’dan tutun da değişik zamanlarda Amerikan gazetelerine yazdığı ve Suriye konusunda Amerika’yı daha müdahil olması gerektiği çağrıları yaptığı açıklamaları var. Dolayısıyla SETA yöneticilerinin ya da Fahrettin Altun’un Amerika’yı Avrupa Birliği’nin İdlib konusunda bölgeye müdahil olmaya çağıran açıklamaları bir Erdoğan’dan bağımsız değil, iki Erdoğan’a rağmen değil bir bütünün parçası. Hatta bunlar biraz da Rusya ile şimdi başlamış olan yürütülecek pazarlıklarda koz olarak da, birinin daha üstten söyleyip birinin daha alttan söyleyerek pazarlığı sürdürdüğü argümanlar olarak yürütülecek. Çünkü bunun bir daha ileri boyuta varacak krize götürülmesi Türkiye’nin de çıkarına değil, Rusya’nın da değil, Suriye’nin zaten değil. Dolayısıyla her üç ülkenin de çıkarına olmayan bu meseleyi Amerika’nın bundan yararlanma zemini oluşturmadan hızla bölgenin yararına çözmek gerek.
'ABD durumdan yararlanmaya çalışıyor. Pek çok uzman gözlem noktalarının kuzeye çekilerek tampon bölge yaratılabileceğini söylemişti'
Güller, İdlib krizinde ABD'den yapılan açıklamaların 'hükümete çengel atmak' yoluyla 'fırsattan yararlanmak' anlamına geldiğini belirtti. Rusya'nın ise uzayıp giden Soçi sürecinde Türkiye'nin ABD cephesine kaymasını engellemeye çalıştığını dile getiren Güller, bu süreçte pek çok uzmanın Ankara'nın gözlem noktalarını kuzey ve batıya çekerek tampon bölge kurması gerektiğini dile getirdiklerini anımsattı:
"Amerika da neredeyse hükümete çengel atmış durumda bu fırsattan yararlanmak üzere. Türkiye’nin burada yapması gereken bütün bu meselelerin çözüleceği nokta Şam yönetimiyle direkt işbirliğine yönelmesi. Bunu yapmadığı müddetçe İdlib krizi bugün çözülse bile yarın başka bir nokta başka bir sorun çıkacak ve her zaman çatışma zemini beslenmiş ve Amerika’nın bundan yararlanabileceği bir zemin oluşmuş olacak. Dolayısıyla Türkiye burada hızla Şam ile işbirliği yoluna gitmeli. Fakat AKP hükümeti ÖSO koridoru inşa etmek gibi başka bir ajandaya sahip olduğu için doğrusu bunu yapması çok da olası değil. Rusya da aslında bunu biliyor. 1.5 yıldır Soçi mutabakatının uzuyor olmasının nedeni de bu. Rusya da bu zamanı uzatarak Türkiye’nin Amerikan cephesine kaymasını engellemeye, diğer yanda Suriye ordusunun küçük küçük operasyonlar yaparak kuzeye doğru egemenlik alanını geliştirmesini, bir süre sonra da Türkiye’nin mecbur kalıp nüfuz alanı oluşturmak istediği bölgelerde tutunamayacağı görerek bundan vazgeçmesini bekliyordu. Bu üçüncü ayakta sıkıntı çıktı. Türkiye bu gözlem noktalarından vazgeçmek istemiyor. Uzunca bir süredir Türkiye’nin ağustosta bazı gözlem noktaları Suriye operasyonu sonrası Suriye topraklarının egemenlik alanlarının içerisinde kalmaya başlamıştı. O tarihten bu yana pek çok önemli isim şunu söylüyordu. Bu gözlem noktalarını kuzey ve batıya doğru çekin böylece hem kaygı duyduğunuz sınıra bir yığınak olma meselesini engellemiş olursunuz, orada da bir tampon tutarsınız hem de bir çatışma riski ortadan kalkar demişti. Ama tersine AKP hükümeti o gözlemci noktalarını orada tutmaya ve bir çatışma zemininin doğmasından tutmaya devam ettiler. Bu da son tahlilde böyle bir krize yol açmış oldu.”
'Algı operasyonu yapacak medya gücü oldukça döne döne kimyasal saldırı komplosu yapılabilir'
İdlib'de krizin yükseldiği bir noktada bir kez daha kimyasal saldırı komplosu düzenlenebileceğini anımsatan Güller, "Emperyalizmin elindeki algı operasyonu yapacak medya gücü olduğu müddetçe bunlar döne döne yeniden yapılabilir" ikazında bulundu. Güller, ABD'nin Türkiye, Rusya ve İran'ı bir araya getiren Astana formatından ne kadar rahatsızlık duyduğunu anımsattı:
“Amerika da bundan yararlanmak istiyor. Aynı oyun tekrar oynanır, çünkü 8 yıldır süren Suriye’deki iç karışıklık meselesinde pek çok şey dene dene aynı şekilde bir daha gerçekleşti. Her zaman olur, iki yılda bir bunları yapabilirler. Emperyalizmin elindeki algı operasyonu yapacak medya gücü de olduğu müddetçe bunları döne döne yeniden yapabilir. Burada emperyalizmin bunu yapacağını gören ama bunu Türkiye’nin yutmaması için neler yapması gerektiğinin üzerinde duran bir perspektifle hareket etmeliyiz. Orada da önümüzdeki esas olan şu: Amerika raporlarıyla da resmi açıklamalarıyla da çokça ifade etti. En rahatsız olduğu konu Astana platformu. Amerika, Türkiye, İran ve Rusya’yı bir araya getiren Astana platformunun varlığından son derece rahatsız. Bu platformun dağılması kadar Amerika’yı memnun edecek bir iş yok. Dolayısıyla Türkiye’nin durup bu noktanın üzerinde hareket etmesi lazım; ‘Astana platformu nasıl sürdürülür?’. Dağıttığınız anda bunun maliyeti büyük."
‘Astana platformu dağılmamalı, Türkiye Rusya ile işbirliğinden vazgeçmemeli’
Türkiye’nin Astana platformunda kalmasının önemine değinen Güller, Rusya ve İran ile arasının bozulmasının Türkiye’yi ‘değerli yalnızlık’tan yapayalnız pozisyona getireceğini dile getirdi. Erdoğan yönetiminin Rusya ile de işbirliğinden vazgeçmemesi gerektiğini söyleyen Güller, aksi halde Türkiye’nin başta Libya olmak üzere birçok konuda elindeki kozu kaybedeceği görüşünde:
"Bugünkü dış politika nesnelliği içerisinde Türkiye’nin Rusya ile işbirliği yapıyor olması dış politikasındaki en değerli kartların başında geliyor. Türkiye bundan vazgeçemez. Bundan vazgeçtiğiniz anda Libya’dan başlayarak pek çok meselede elinizdeki koz ortadan kalkar. Zaten Rusya ile işbirliği yapma dönemine gelene kadar dış politikada yaptığınız feci yanlışlarla zaten yalnızlaşmıştınız. Şimdi o yalnızlığın üzerine yeniden Rusya ve İran ile sorunlu bir hale gelirseniz, o değerli yalnızlık olmaktan da çıkar, yapayalnızlık dönemine dönüşür. Amerika’ya göre elbette güllük gülistanlık olacak ama burada mesele Amerika’nın burada vadettikleri güllük gülistanlık değil. Amerika ne vadediyor Türkiye’ye? Bizim geride kalan yıllar içerisinde Amerika ile işbirliğinin en yoğun olduğu dönemlerde önümüzdeki problem neydi? Amerika bizim güney komşularımızı bölmeye çalışıyordu? Bu durum Türkiye için neden güllük gülistanlık olsun, tersine buradaki denklem şuydu: Irak’ın bölünmesi Türkiye’nin bölünmesine yol açabilir, Suriye’nin bölünmesi Türkiye’nin bölünmesine yol açabilir. Dolayısıyla Amerika’nın komşularımızı bölmeye çalışması bizim için iyi bir şey değil tersine bizi de kötü etkileyen olumsuz bir şeydir. Geçmiş açılım dönemi de bunun bir parçası, o zaman bunu Kürtlerle yapmak istiyorlardı. Kürtlerle Türkiye’yi genişletmek diye sunmuştu AKP hükümeti. Dış politikada Irak’a doğru Barzani ile, Suriye’ye doğru Salih Müslim ile genişleyeceklerdi, iç politikada bunun yolu Öcalan ile açılım yapmaktı ama olmadı. Şimdi Kürtlerle olmayanı bu kez zor kullanarak silah gücüyle ve ÖSO’ya dayanarak Arap ve siyasal İslamcı unsurlarla bu kez denemiş olacaklar. Amerika da bundan şöyle yararlanmış olacak: ‘Sen gel burada 30 mil derinliğe kadar kendi tamponunu kur, altındaki PYD’yi kabul et’ diyecek. Son tahlilde Suriye bölünmüş olacak, bir PYD bölgesi olmuş olacak, AKP’ye de bir havuç gibi 30 mil derinliğinde bir tampon bölge vermiş olacaklar. Bu uzun vadede yine Türkiye açısından yine kabul edilemez şekilde kendisinin koruyabileceği bir derinlikte olmayacak kendi tamponu. PYD alanının, Amerikan bölgesinin genişlemesine neden olmuş olacak. Türkiye, Suriye ya da Rusya’nın hiçbir çıkarı olmuş olmayacak. Türkiye bu İdlib krizinde sağduyuyu elden bırakmadan Astana platformunun dağılmamasını esas alan diplomatik bir yol izleyebilmeli. Bu hükümet bunu nasıl becerebilir, Türkiye’nin esas problemi de bu.”