DÜNYA

Ahmet Hakan'dan Fatih Altaylı'ya: Demirtaş Türkiyeli bir duruş sergiliyordu

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Habertürk yazarı Fatih Altaylı'nın eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş üzerinden kendisine yönelttiği eleştirilere yanıt verdi. Hakan, "Demirtaş Türkiyeli bir duruş sergiliyordu" dedi.
Sitede oku

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile 7 Haziran 2015'te düzenlenen genel seçim sürecinde gerçekleştirdiği programa değindi.

14 Ocak 2020'de yayımlanan yazısında kendisine "Hürriyet yazarı arkadaşımız, CHP ve İmamoğlu'nu 'terör bağlantılı' göstermek için ince ince 'dostane' yorumlar yapıyor. CHP yöneticilerinin eşleri ve kadın CHP yöneticileri Demirtaş’ın metinlerinden oluşan bir tiyatro oyununu izlemeye gitmişler. Burada maksat belli. 'CHP terör ile arasına mesafe falan koymuyor' diyor ama bunu 'sinsi' bir çakallıkla, moda tabiriyle 'sübliminal' bir biçimde hallediyor. İyi de sayın yazar, sen de aynı Demirtaş’la bağlama çalıp, türkü söylüyordun. Demirtaş o gün neyse bugün de o. Değişen tek şey senin patronun ve senin görevin" eleştirisini yönelten Habertürk yazarı Fatih Altaylı'ya yanıt veren Hakan, şunları kaydetti:

"Selahattin Demirtaş, bizim ekranımızda saz çalıp türkü söylerken manzara-i umumiye aşağı yukarı şöyle bir şeydi:

Bir umut doğmuştu. Süper bir umut... Artık silahlar bırakılacaktı... Kan dökülmeyecekti... Analar ağlamayacaktı... Siyaset tüm sorunların çözüm adresi olacaktı... HDP, iktidarla işbirliği yapmakta ve silahların bırakılmasında aktif bir rol oynamaktaydı... Orta Anadolu’nun en muhafazakâr kentlerinde bile iyimser bir bekleyiş vardı... Selahattin Demirtaş çıktığı televizyon programlarında Türkiyeli bir duruş sergiliyordu... ‘Şen olasın Ürgüp dumanın tütmez/Kıratım acemi konağı tutmaz’ diye orta Anadolu türküsü söylüyordu...

İşte bu ahval ve şerait içinde 7 Haziran seçimine gidildi.

Barışa susamış bu millet, Kürt siyasi hareketine ömrü hayatında görmediği oranda bir destek verdi:

Oy: Yüzde 13’ü aşıyordu.

Milletvekili sayısı: 80’i buluyordu.

Sonra bir şey oldu. Tuhaf bir şey...

PKK, birden cinayetler işlemeye başladı.

Bombalar patlattı, katliamlar yaptı.

Dağdaki baronlar, ‘Demirtaş hikâye, asıl olan biziz’ mesajı sarkıttı.

Tabii gözler hemen...

O zamana kadar ’Gelecekte Türkiye’nin lideri olacak’ diye birçoğumuzun hakkında bin bir umut beslediği Selahattin Demirtaş’a çevrildi.

Zannettik ki Selahattin Demirtaş...

Muazzam bir iş yapacak ve yumruklarını sıkıp dağdakilere...

Hop!’ diyecek.

‘Artık kan yok’ diyecek.

Katliam varsa yollarımız ayrılır’ diyecek.

Bomba varsa ben yokum’ diyecek.

Fakat heyhat!

Selahattin Demirtaş, bunların hiçbirini söylemedi, söyleyemedi.

Ve tarihin kendisine ikram ettiği, ’geleceğin lideri olma’ şansını elinin tersiyle itti.

Dağlara karşı meydan okuması, tabii ki zordu. PKK’ya kafatutması, tabii ki yürek isterdi. Bir anda kestirip atması, tabii ki acayip riskliydi. Bölgenin kendine özgü koşullarını hiçe sayması, tabii ki tehlikeliydi.

İyi ama liderlik işte tam da böylesine zorlu anlarda ortaya çıkmaz mı?

Zorlu koşullarda yürek isteyen çıkışlar yaparsan... En riskli anlarda riski göze alan meydan okumalarda bulunursan... Tehlike belirdiği halde gözünü kırpmadan tehlikeyi hiçe sayarsan...

Lider olursun.

Selahattin Demirtaş işte bu şekilde lider olma fırsatını kaçırdı maalesef.

Lider olma fırsatını kaçırdığı gibi...

Hendek olaylarında, Kobani olaylarında falan çok ama çok kötü bir sınav verdi. Dağa meydan okuyacağına, dağa teslim oldu.

Bu hikâye keşke böyle bitmeseydi.

Ve Selahattin Demirtaş, ekranlarda ‘Şu karşı yaylada göç katar katar/Bir güzel sevdası serimde tüter/Bu ayrılık bana ölümden beter/Geçti dost kervanı eyleme beni’ diye türküler söylemeye devam etseydi.

 

Yorum yaz