EKSEN

'ABD, Libya'ya Türkiye üzerinden yeniden müdahil olmak isteyebilir'

Zeynep Gürcanlı'ya göre, Libya’da diğer ülkelerin aksine Türkiye'nin milli ordusuyla çatışmaya müdahil olması çok riskli. ABD'nin Libya'ya Türkiye üzerinden müdahil olmak isteyebileceği görüşündeki Gürcanlı, Berlin'deki konferanstan Kasım 2018'de Türkiye'nin dışlandığı Palermo'daki türden bir skandal ortaya çıkması kaygısını dile getirdi.
Sitede oku

Libya diplomasisi Almanya'nın başkenti Berlin'e taşınıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 19 Ocak Pazar günü düzenlenecek Libya Konferansı için devlet ve hükümet başkanları seviyesinde davette bulundu. Libya'nın batısındaki başkent Trablus'ta etkili Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Fayiz es-Serrac ve Tobruk'taki Temsilciler Meclisi'nin desteklediği Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter'in katılacağı konferans öncesi uluslararası dengeler tartışılıyor. Türkiye, Sarrac hükümetine açık askeri destek sunarken, BM çerçevesinde çok taraflı çözüm ve ateşkes hedefleri ön plana çıkıyor.

Libya üzerinde uluslararası güçlerin durumu ve Türkiye'nin rolünü Sözcü Gazetesi Ankara temsilcisi ve yazarı Zeynep Gürcanlı ile konuştuk.

‘ABD Türkiye aracılığıyla Libya’ya yeniden müdahil olma niyetinde’

Zeynep Gürcanlı'ya göre, Libya iç savaşında Avrupa, Rusya ve Türkiye'nin aksine çok fazla müdahil görünmeyen ABD Ankara üzerinden 'oyuna müdahil' olabilir. ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield'in geçen hafta Sarrac ile yaptığı görüşmeye atıf yapan Gürcanlı, Kaddafi'nin öldürülmesi sonrasında el Kaidecilerin büyükelçilerini öldürdüğü Amerikalıların da süreci yakından izlediklerine dikkat çekti. Gürcanlı, ABD'nin tıpkı Suriye'de olduğu gibi Soğuk Savaş'ta giremediği birkaç ülkeden birisi olan Libya'ya Türkiye aracılığıyla müdahil olmak arzusu taşıyabileceğini söyledi:  

“Amerikalılar Soğuk Savaş döneminde giremedikleri birkaç ülke vardır. Biri Irak, biri Kaddafi Libyası, bir diğeri de İran’dı. Irak’ta malum iki Körfez savaşı, şimdi Amerikan askerleri oradalar. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Amerikan büyükelçiliğinin başına gelenleri ve bir büyükelçinin ölmesine varacak kadar büyük olayları gördük. Amerikalılar çok fazla müdahil olamadılar. Şimdi yine Türkiye aracılığıyla Libya’ya yeniden müdahil olabilir miyiz diye bir hava var Amerikan hükümetinde. Benim gördüğüm bu. Çünkü Amerika’nın Suriye’ye ilk girişi de Türkiye ile eğit donat programlarıyla birlikte olmuştu. Ondan sonra Türkiye’yi terk ettiler, başka bir cepheye geçtiler. Şimdi hala Suriye’de askerleri var Amerika’nın. Oraya da girememişlerdi Soğuk Savaş’ta. Libya’da da yoklar ama yarın Türk askeri, yardıma ihtiyacımız var dediği anda biz geliyoruz dediler mi artık Amerikalılar da içeride olurlar Trablus’ta. Hakikaten Libya’da doğal zenginlik açısından önemli bir ülke. Washington yönetiminin bunu da Ruslara bırakmak es geçmek istemeyeceğini tahmin ediyorum. Nitekim Trump’ın bu yönde açıklamaları var"

'Libya'ya herkes vekil güçler ve diplomatlarla giderken Türkiye milli ordusuyla gidiyor'

Gürcanlı, Libya'da çıkarları bulunan pek çok ülkenin bir şekilde varlık göstermesine karşılık sadece Türkiye'nin milli ordusuyla işin içinde olmasına dikkat çekti. Gürcanlı'ya göre Ankara'nın desteklediği Sarrac yönetiminin yenilmesi hailnde ortaya açıkça taraf tutan Türkiye açısından oldukça riskli bir durum çıkacak:

"Türkiye Libya’da tek. Herkes orada ama milli ordusuyla bir tek Türkiye orada olacak. Bunun bir kere ayırdına varmamız gerekiyor. Orada Fransızların da bir şekilde vekil güçleri var. Cumhurbaşkanı’nın kendisi açıkladı. Rusların Wagnerleri var. Herkes bir yere destek veriyor. Mısırlılar birtakım insanlar göndermiş, Birleşik Arap Emirlikleri parasal olarak paralı askerlerle orada. Ama biz milli ordumuzla gidiyoruz, bu bir ayrıcalık diğerleriyle karşılaştırınca. Elbette Türkiye de olmalı ama milli orduyla girdiğiniz anda işin rengi değişiyor. Oranın çıkarlarını korumanın ötesinde bizim tarihimiz de var. Çok kolay anti propagandaya dönüşebilecek bir de ortak var Libya ile. Nitekim dönüşmüş olmalı ki Hafter bunu kullanmış olmalı ki Türkiye tezkereyi geçirir geçirmez Sirte’deki aşiretler belki daha önce tarafsız duruyorlardı, bir anda Hafter’in tarafına geçtiler. Bunun gerekçesi de Osmanlı geri geliyor yönündeki propagandaydı. Şu anda şöyle bir şey var, Türkiye bir şekilde Serrac hükümetinin hamisi konumuna geldi asker göndererek, bu bir gerçek. Asker göndermenin bedeli ağır tabii ki. Hafter üzerinde bir uzlaşma olursa Libya’da, Türkiye’nin çok uzun yıllar orada herhangi bir şekilde etkinliğinden bahsetmek pek mümkün olamayacak. Türkiye Serrac aracılığıyla masada yer kapmak belki de ileride Libya politikasında bir yer edinmek istiyor. Bu riskli bir iş, herkes bunu vekil güçlerle ve diplomatlarla yaparken biz Mehmetçik ile yapma çabası içine girdik. Hakikaten bu Türkiye açısından rahatsız edici bir durum.”

‘Hafter, sadece Rusya'ya yazdığı mektupla Türkiye'yi muhatap almadığını gösterdi'

Gürcanlı, Erdoğan yönetiminin ana muhalefetteki Kemal Kılıçdaroğlu'nun Libya'da taraf tutmak yerine diplomasinin işletilerek arabuluculuğa soyunulması taleplerini aşağıladıktan sonra Rusya'nın öncülüğünde 'arabuluculuğa' soyunmasını eleştirdi. Ankara'nın uyguladığı tutarsız politilarla Hafter'in meşruiyet kazanmasına yardımcı olduğunu dile getiren Gürcanlı, buna karşılık Libyalı komutanın ortak anlaşmayı kabul edemeyeceklerini bile sadece Rusya'ya ilettiğini anımsattı:

"Bir de çok gelgitler yaşandı Libya politikası konusunda. CHP lideri Kılıçdaroğlu arabulucu olalım, diplomatik olarak çözmeye çalışalım dedikçe Cumhurbaşkanı tarafından uluslararası ilişkiler bilmemekle suçlandı bir televizyon kanalında. İki gün sonra Cumhurbaşkanı bizzat arabulucu oldu Putin ile birlikte. Bu hakikaten büyük bir çelişkiydi. Yine Cumhurbaşkanı, 'darbeciyle ne konuşacağız' dedi, Türkiye Cumhuriyeti’nin iki bakanı, MİT Müsteşarı o ne konuşacağız dediği darbeciyle aynı masaya oturdu. Bir şekilde meşrulaştırmış, tanımış oldu Türk tarafı. Türk tarafı tanırken Hafter, Türkleri tanımadı. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Hafter ateşkes anlaşması için süre istediğini ve bunu kabul edemeyeceğini bir mektupla bildirdi Moskova’ya. Moskova’daki masanın iki ucunda bir Ruslar bir Türkler varken, bu mektup sadece Ruslara hitaben yazılmıştı, Türkler orada hiç görülmedi. Bu çok önemli bir ayrıntı bence. Hafter tarafı ‘Ben Türkiye’yi muhatap almıyorum’u bir mektup ile son derece net bir şekilde ifade etmiş oldu.”

‘Korkum Berlin’de ikinci bir Palermo olması’

Gürcanlı, Libya'daki iç savaşı sona erdirmek üzere 2018’de gerçekleşen Palermo Konferansı’nı da anımsatırken, Türkiye'nin alenen dışlanmasıyla Ankara için skandala dönüşen bu konferansın Berlin'de de tekrarlanması kaygılarına dikkat dikkat çekti. Gürcanlı, "Berlin’i kazasız belasız atlatmayı umuyorum açıkçası. Türkiye açısından kazasız skandalsız atlatırsak ne kadar iyi olur bakışı içindeyim, tek beklentim bu" dedi. Zeynep Gürcanlı, Berlin konferansından Libya'da ateşkes ve barış süreci çıkartılacağı konusunda da temkinli:

“İsrail ordusu tarihinde ilk kez son dönemde Türkiye’yi düşman ve tehdit olarak niteledi. Böyle bir rapor hazırlayıp hükümete sundu. İsrail ile de işler hiç iyi değil. Daha önce gerginlik olsa bile hiç tehdit olarak ifade edilmemişti. Ama Erdoğan’ın Türkiye’si bir tehdit olabilir diye İsrail ordusunun hükümete sunduğu rapora girmiş durumda. Masada yer almak için Türkiye Berlin Konferansı’na. Cumhurbaşkanı hep söyler; masada eğer siz yoksanız menüde olursunuz diye. Bunu birkaç yerde ifade etti. Sanırım orada masada olmak için gidiyor. Daha önce de sadece bu değil, Palermo toplantısı olmuştu geçen sene. Oraya da oldukça yüksek katılımla gitmişti Türkiye. Terk etmeleri çok ilginçti. Benim korkum Berlin’de ikinci bir Palermo olması. Çünkü Palermo’da yaşanan Türkiye açısından skandal olarak nitelenebilecek bir şeydi. Bir otelde bir kongre merkezinde bir toplantı yapılıyor. Ruslar, Amerikalılar, Avrupa Birliği, birliğin bireysel ülkeleri var, Araplar, Serrac hükümeti var. Hafter de gelecek deniyor. Fakat Hafter bir şart koşuyor, ben Türklerle aynı masaya oturmam diyor. Bunun üzerine toplantı tatil edildi deniyor, yan salonda Türkiye’yi dışlayan bütün bu saydığım ülkelerle toplantı yapılıyor. Türkiye de tesadüfen öğreniyor toplantıyı, kendinin dışlandığını ve bunu protesto ederek geliyor. Bu hakikaten acıklı bir durum. Bütün o ülkeler ki istenmiyor diye Hafter’in tarafında durup Türkiye’yi dışlamayı göze alıyorlar. O zaman tavır koyamamış olmanın getirdiği sıkıntıyla şimdi biz bu dışlanmışlığı yaşıyoruz açıkçası. Berlin’i kazasız belasız atlatmayı umuyorum açıkçası. Türkiye açısından kazasız skandalsız atlatırsak ne kadar iyi olur bakışı içindeyim, tek beklentim bu. Onun dışında bir ateşkesti, bir barış süreciydi bana biraz zor geliyor. Kaldı ki Hafter de Trablus’a yönelik yığınağını arttırdığına ilişkin alandan haberler geliyor."

'Türkiye'nin tutumuna Cezayir ve Tunus da destek vermemesi Ankara'nın işini zorlaştırır'

Gürcanlı, Türkiye'nin Libya için Kuzey Afrika'nın öne çıkan ülkeleri Tunus ve Cezayir'de de zemin bulamadığını belirtti. Tunus'ta İhvan'ın Tunus kanadı Ennahda'dan meclis başkanı Gannuşi'nin İhvan hareketi için Türkiye'yi ziyaret edip Erdoğan'la görüşmesi büyük tepki çekmişken, Gürcanlı, asker gönderme kararı almış Ankara yüzünden TSK açısından riskli durumların ortaya çıktığına dikkat çekti. Gürcanlı, Cezayir ve Tunus gibi bölge ülkelerinin Türkiye ile hareket etmek istemeyerek tarafsız kalmalarının 2000 kilometre ötedeki Libya için TSK'nın işini zorlaştıracağını vurguladı:

"Gannuşi biraz gelmek durumunda kaldı gibi anlıyorum. Tunus’ta beklediğini bulamadı Cumhurbaşkanı ilk gezisinde. Ne beklediği Mehmetçik açısından çok önemli. Bir çıkış stratejisiydi. Biz oraya Mehmetçik’i gönderiyoruz, çok güzel ama bir sıkıntı anında o Mehmetçik’i oradan nasıl çıkaracaksınız? Arada 2 bin km fark var. Öyle hemen bir helikopter gönderelim alalım, uçaklarla destek yapalım kolay işler değil. Bir çıkış alanına ihtiyaç vardı. Bunun için Tunus ya da Cezayir düşünüldü, ikisi de komşu ülke. Hele ki Tunus, Türkiye açısından çok daha kolay olacaktı. Fakat Tunus’ta tarafsız kalmak istiyoruz cevabıyla karşılaştı Erdoğan. Ardından belki Gannuşi üzerinden bir şey yapılabilir mi diye eski günlerdeki yakın ilişkilere bağlanarak Gannuşi Ankara’ya davet edildi ve görüşme yaptırıldı. Fakat bu da ters tepti. Öyle ki sadece Tunus’ta değil Gannuşi’nin kendi partisinde bile bir tepki oldu bu yapılan ziyarete. Gannuşi, Türkiye’nin bekasını bir nevi Tunus’ta kendi partisinin bekasının önüne geçirmekle suçlandı kendi partilileri tarafından. Pek bir ışık göremiyorum Türkiye açısından. Cezayir de Türkiye’ye hiç yeşil ışık yakmadı bu anlamında. Ne limanlarını kullandırtmak ne hava sahasını açmak… Gemi Trablus’a yanaşabilir ama Trablus limanı kapandığı andan itibaren içerideki Türk askerleri oradan nasıl çıkarılır, bu konuda kafamda soru işaretleri var. Bir yandan bir macera olarak görüyorum Türk askerini Libya’ya göndermeyi. Suriye’ye de gönderdik ama Suriye sınırımızda çok yakın. Bir sıkıntı anında müdahale etme imkanı var. Orası çok uzakta, nasıl edeceksiniz? O pek düşünülmüş mü, hesaplanmış mı çok emin değilim.”

Yorum yaz