Gündem Dışına bu hafta Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi Irmak Zileli konuk oldu.
Yazdığı metinleri kendi hayatı ve politik çevresinden de izler taşıyabilen Zileli, “Hemen her metnin otobiyografik olduğunu düşünüyorum. Meselesi, derdi, yazarın iç dünyası, ruh hali sızar metinlere” diye konuştu.
‘Kendimize olan öz saygımız, annemiz üstünden bize aktarılıyor’
Bir kadının annelik evresini gözlem altına aldığı ‘Gözlerini Kaçırma’ romanına ilişkin de konuşan Zileli, şunları söyledi:
“İlk bağ kurduğumuz annemiz olduğundan anneyle olan ilişkimiz bütün dünya ile olan ilişkimizi etkiliyor, en çok da kendimizle olan ilişkimizi etkiliyor. Kendimize olan öz saygımız, annemiz üstünden bize aktarılıyor. Burada sağlıklı kurulamayan ilişki, oldukça zorlayıcı bir hayat demek oluyor. Çünkü bağımsız bir karakter geliştirmemizin köklerinde de aslında annemizle sağlam bir ilişki kurmak var.”
‘Coşkunun giderek kabuğa dönüşmesi’
“Bayramlar ve bayramları nasıl kutladığımız bizim ülkece politik anlamda yaşadığımız dönüşüme ayna tutuyor” diyen Zileli, şöyle devam etti:
“İlk bayramlarda yaşanan coşkunun giderek bir kabuğa dönüşmesi, politik anlamda da Cumhuriyet fikrinin, Cumhuriyet devrimlerinin bir kabuğa dönüşmesiyle çok eş ilerliyor. Bayramlar aslında Cumhuriyeti nasıl algıladığımız, devrimleri nasıl algıladığımız, nasıl içselleştirdiğimiz ya da içselleştiremediğimizle ilgili birer gösterge.”
Zileli, son romanı ‘Son Bakış’a ilişkin olarak, “Korku, aslında romanımın kalbindeki mesele, dert. Bir insan ‘anahtarlarımı kaybettim’ demeye neden korkar? Korku, aslında bize çocukluğumuzdan beri öğretilmiş, içselleştirilmiş olabilir. Korku, iktidarlar tarafından da içselleştirilebilir” dedi.