Birincisi, Belçika ve Almanya tarafından sunulan ve insani yardım için Türkiye-Suriye dışındaki diğer sınır kapılarının da kullanılmasını öngören bir seçenek. İkincisi, Rusya tarafından ortaya konulan ve bölgedeki koşulların değişmesi nedeniyle sadece Türkiye-Suriye sınır kapılarının kullanılmasını makul gören bir seçenek.
Peki bu kararlardan hangisi, Suriye ve bölgedeki şu anki koşullara göre daha uygun?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yardımlarla ilgili temelde bakılması gereken husus, bu yardımlara kimlerin muhtaç olduğudur. Suriye’de bu yardımlara en çok kimlerin muhtaç olduğuna baktığımız zaman, İdlib bölgesi öncelikli olarak karşımıza çıkıyor. İdlib’deki durum son derece travmatik. Radikaller bu durumu çok kuvvetli bir aygıta dönüştürebilir. İnsani yardımların oradaki muhtaçlara ulaşılması, oradaki zaten kötü seviyede olan durumun en azından daha kötüye gitmesine engel olan temel enstrümanlardan biri. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar İdlib’de 2,8 milyon insana bu yardımlar ulaştırılmış durumda.
Biliyorsunuz, Suıriye’ye insani yardımların sevkiyatları için dört tane sınır kapısı kullanılıyor. Bunlardan ikisi Türkiye-Suriye sınırında, bir tanesi Irak-Suriye sınırında bulunan Haseke bölgesindeki “Yarubiyah” sınır kapısı ve bir tanesi de Ürdün-Suriye sınırındaki “Remse” sınır kapısı.
“Yarubiyah” sınır kapısına baktığımız zaman, bu sınır kapısının şu anda YPG-PKK tarafından kontrol edildiği alanlara açıldığını görüyoruz. Dolayısıyla o kapı kullanılmaya devam ederse YPG-PKK, bu yardımlar üzerinde ortaya koymuş olduğu etkiyle bu yardımları bence istismar edecek. Yani Birleşmiş Milletler’in göndereceği yardımlar, YPG-PKK’nın lehine kullanılmaya çalışılacak. Dolayısıyla “Yarubiyah” sınır kapısı kullanılmak isteniyorsa bir kere böyle bir riskin bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyor.
Bugün son şans. BM Güvenlik Kurulu üyelerinin ortak bir denklem üzerinde anlaşmaları gerekiyor. Bugün bir karar çıkmazsa yardımların durması riski var. 2014’ten beri işleyen süreç, eğer uzatılmazsa tıkanır. BM Güvenlik Kurulu şu ana kadar ortak bir denklem üzerinde anlaşamadı. Eğer bugün bir karar çıkmazsa İdlib, hem açlığa hem yokluğa hem soğuğa hem de terör örgütlerinin insafına terk edilmiş olacak. Yani bu yardımların sağlamış olduğu asgari seviyedeki fayda da ortadan kalkacak. Böyle olunca travma ve istismar daha da derinleşecek. Bu anlamda insanlık adına son derece önemli bir kararın arifesindeyiz."