Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleşen oylamada kabul edildi. Oylamaya katılan toplam 509 milletvekilinin 325’i Libya’ya asker gönderme tezkeresine onay verdi. Böylelikle Türk askerinin 1 yıl için Libya'ya asker gönderilmesinin önü açılmış oldu. Söz konusu görevlendirmenin amacının, milli çıkarlara yönelik her türlü tehdide karşı önlem almak, Libya'daki gayrimeşru grupların Türkiye'nin menfaatlerine yönelik saldırılarını bertaraf etmek, kitlesel göç gibi risklere karşı önlem almak ve Libya halkına insani yardımların ulaşmasını sağlamak olduğu açıklandı.
Türkiye’nin bu kararını, 1993-1995 yılları arasında Libya'da Trablus Büyükelçisi olarak görev yapan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve ekonomi uzmanı Şevket Apuhan Sputnik'e değerlendirdi. Emekli diplomat Özülker “Anladığım kadarıyla, tezkerenin çok yüksek bir oyla destekleneceğine ilişkin beklentiler gerçekleşmedi. Bu da bir takım tereddütlerin mevcut olduğu ortada. Ancak konunun asıl önemli kısmı, bu kararın Türk dış politikasına nasıl etki edeceği boyutudur. Gördüğüm kadarıyla, bu işin savaş noktasına taşınması arzu edilmiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le 8 Ocak’ta bir görüşme gerçekleşecek. Türkiye’nin bu tezkerenin varlığını da kullanarak Başkan Putin’le bir müzakereye oturacağını düşünüyorum. Benim şahsi kanaatim, Türkiye ile Rusya arasında Libya’da ateşkes mutabakatı sağlanabilirse, Amerika’nın da buna destek verebileceği yönünde. Böylece mesele daha ileri boyutlara taşınmadan durdurulabilir” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye, barışçıl bir çözüm dahilinde rol oynayabilir’
Libya’da ateşkes için uzun süredir diplomatik çabaların ortaya konulduğunu hatırlatan Özülker “Malum, Şubat ayında Berlin’de Libya’da ateşkes sağlanması için görüşmelerin yapılması bekleniyor. Daha önce de, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fayez Al Sarraj ve Halife Hafter ile görüşme yaparak ilk maddesi ateşkes sağlanması olan 5 maddelik bir mutabakata varmıştı. Ancak bu mutabakat hayata geçirilememişti. Yaklaşık 2.5 ay sonra çatışmalar başladı. Bugüne kadar taraflar 6 kez bir araya getirildi. Bence Doğu Akdeniz’de kendi açısından bıçak kemiğe dayanan Türkiye bu aşamada, herhangi bir barışçıl çözümü kabul edip bu çözümde rol oynayabilir. 8 Ocak’ta Putin’le mutabakat sağlanırsa, bir çözüme gidilebilir .Bu da hem Berlin görüşmeleri için hem de ilerideki politikalar açısından yol haritasına ışık tutacak bir gelişme olur. Ben hem Rusya’nın hem ABD’nin barışçıl çözüme ‘evet’ diyeceğini düşünüyorum. Hafter, askeri eğitimini Rusya’da almış bir isim ve Rusya’nın onun üzerinde mutlak etkisi var. Hafter ayrıca, Amerikan vatandaşı ve CIA’in marifetiyle Hafter’i yıllar boyunca kullandığına şüphe yok. Bu yüzden Türkiye, Rusya ve ABD’yi sürece dahil etmeli. Dünya 2020 yılında çok sıcak gelişmelere gebe. Her yerde savaş var. Her yerde ateş var. Her yerde insanlar ızdırap içindeler. Buna bir de Libya katılmamalı” dedi.
‘Türkiye, münhasır ekonomik bölge anlaşmasını korumayı öncelik vermelidir ve bunu yapacaktır’
Libya’da ateşkes sağlanmasının en kuvvetli ihtimal olduğunu söyleyen Özülker “Ateşkesle bu durumun sonlanması ihtimaller içindedir. Ama herhalde bir numaraya oturturum. Çünkü Türkiye’nin buradan oraya bir askeri müdahale yapması demek muharip unsurları oraya sevk etmesi demek. O iç savaşa Türkiye’nin doğrudan doğruya dahil olması ve o iç savaşı Hafter’e karşı yürütmesi yani başka bir deyişle taraf olarak bu işin üstesinden gelmeye çalışması anlamını taşıyor. Bu tabiatı ile kabulü kolay olmayan bir durum. Çünkü iç savaşa taraf olmak çok riskli. Çok net olalım. Eğer ileride Hafter, orada Trablus’u da kapsayacak şekilde hakim duruma geçerse, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge anlaşması düşer ve ülkenin menfaatleri ortadan kalkmış olur. Türkiye’nin bugün düşünmesi gereken öncelikle şey de bölgede pek çok ülkenin münhasır ekonomik bölge ilanına noktasında çoktan anlaşmalar yapmış olmasıdır” diye ekledi.
‘Türkiye, adımlarını etkin bir diplomasiyle desteklemezse oyun dışı kalır’
Apuhan’a göre ise, Türkiye’nin, Libya’daki olası bir iktidar değişimiyle oyun dışı kalmaması için etkin diplomasi yürütmesi şart. Sputnik’e yaptığı açıklamasında Apuhan “Türkiye'nin meclisten Libya'ya asker gönderme yetkisini alması, şüphesiz askerlerimizin Libya'ya gideceği anlamına gelmiyor. Gerekirse elbette silahlı kuvvetlerimiz Libya'ya da başka bir görev bölgesine de giderler; ancak bunun diplomatik adımlarının çok sağlam atılması gerekiyor. Hafter güçleri mağlup olursa Türkiye bir kazanç elde eder. Peki tam tersi olursa, Hafter'e karşı asker gönderen Türkiye'nin Libya'daki durumu ne olur? Bunlar çok iyi hesaplamalı. Mevcut durumda BM tarafından tanınan Libya hükümetiyle Akdeniz'de belirlediğimiz sınırlar Türkiye için hayati bir önem taşıyor. Ancak bu anlaşma bir bakıma da eksik bir anlaşma. Zira Libya ile yapılan görüşmelerin, Mısır ve Suriye ile yapılmasından imtina ediliyor. Oysa en az Libya'ya asker göndermek kadar önemli bir şey de diplomatik kanalların çevre ülkelerle açık tutulması. Eğer bu diplomasi etkin olarak işletilmezse, Libya'da da Mısır'da düştüğümüz duruma düşebilir, bir iktidar değişikliği ile oyun dışında kalabiliriz. Bütün bunlar bir bütün olarak ele alınabilmeli” diyor.
‘Batı nerede bir iktidar değiştirse, o denklemin kaybedeni Türkiye oldu’
Türkiye’nin adım atarken, Mısır ve Suriye gibi bölge ülkelerinin konumunu göz ardı etmemesi ve Rusya’yla diyalog kanallarını açık tutması gerektiğine değinen Apuhan “Türkiye'nin tutumu aslında baştan yanlış gelişti. Eğer doğru tutum arıyorsak, bu Kaddafi'ye sahip çıkmakla olurdu. Bunu yapmadık. Batı nerede bir iktidarı değiştirdiyse, orada kaybeden Türkiye oldu. Şimdi geldiğimiz noktada da Libya ile yapılan anlaşma doğru; ancak eksik. Suriye ve Mısır bu anlaşmanın neresinde? Akdeniz'de Rusya ile diplomasi kanallarımız açık mı? Sonuç olarak doğru adımları atmazsak bir anda bütün dünya ile karşı karşıya kalma gibi bir riskimiz de var. Bütün bunlar çok iyi hesaplanmalı. Mesela Libya'da Trablus hükümetini tanıyan BM'nin, Suriye'de de Esad'ı tanıdığı unutulmamalı” diye konuştu.
‘Rusya’nın desteği her anlamda sağlanmalı, bunun için mesai harcanmalı’
Apuhan, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve ABD ile karşı karşıya kalan Türkiye’nin Rusya’dan destek almasının önemini şu sözlerle aktardı:
“Türkiye zaten bölgede başta ABD ve onun güdümündeki Yunanistan'la karşı karşıya gelmiş durumda. Hafter bir ABD vatandaşı ve arkasında büyük bir destek var. Aslında bu anlaşma bir sebep değil; sonuç anlaşmasıdır. Türkiye'nin başarısız olduğu konu ise kendisine destek sağlamak. Sadece savaşarak bu büyük sorunları çözemezsiniz. Türkiye bir şekilde Akdeniz'de komşu olduğu ülkelerle görüşmelere başlamalı ve desteğini artırmalıdır. Akdeniz'de ABD ile karşı karşıya gelmişken, Rusya'nın desteği her anlamda sağlanmalı bunun için mesai harcanmalıdır. Yarın Hafter bu savaşın galibi olursa, kaybeden olmayacağımız bir şekilde strateji oluşturmalıyız. Mısır'da Mursi'nin gitmesi ile Suriye'de Esad'ın kalması ile kaybettik. Akdeniz'de bu mağlubiyeti yaşamak, kendi kıyılarımıza hapsolmamız anlamına gelir ki bu bir felakettir. Sonuç olarak bu teskere Türkiye'nin elini güçlendirmiştir. Ancak diplomatik olarak masada bulunması tercih edilmeli, Libya'ya asker göndermek en son seçeneğimiz olmalıdır.”