Aile hekimleri, Türk sağlık sisteminin önemli bir parçasını oluşturuyor. Ne yazık ki son yıllarda yaşanan maddi yetersizlikler ve sayısı her geçen gün artan sözlü ve fiziksel şiddet olayları, aile hekimlerini görevlerini yapamaz hale getiriyor. Bu konuyu duyurmak için geçtiğimiz günlerde seslerini yükselten aile hekimleri, devlete bir an önce gerekli adımları atması için çağrıda bulundu.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’ndan Dr. Hacı Yusuf Eryazğan, özellikle kendi görev tanımları dışında bulunan işler yüzünden şiddet olaylarının arttığını vurguladı. Eryazğan, halk oyunları ekibine katılmak isteyenlerden satranç kulüplerine girmek isteyenlere kadar birçok kesimin aile hekimlerinin bakmadığı konularda rapor istediğini vurguladı:
‘Sağlıkta şiddetin artma sebeplerinden biri aile hekimlerinden her şey için istenen rapor’
“Son beş yıldır ülkedeki tüm sağlık çalışanları huzursuz. Sağlıkta şiddet aile hekimlerinin yanı sıra tüm sağlık çalışanlarının çok önemli bir sorunu. Sağlıkta şiddetin artma sebeplerinden biri de aile hekimlerinden her şey için istenen rapor. O kadar çılgın boyutlara vardı ki çocukların halk oyunu oynamasından satranç oynamalarına kadar her şey için bizden rapor isteniyor. Ülkemizde aile hekimliği sistemi koruyucu hekimlik açısından çok önemli. Ama biz tedavi edici hekimliğini de yürütmeye çalışıyoruz. Bizden istenen usulsüz istekler ve bunlara verdiğimiz yanıtlar şiddeti artırıyor.
Bir çalışma ve anket yaptık: Yaklaşık 15 bin hekimle yaptığımız ankette, katılanların yüzde 75’e yakını şiddete uğramış. Katılanların yüzde 73.6’sı sözel, 15.4’ü sözel ve fiziksel. Bu olaylara karşı alınan çözüm noktasında bir karar yok. Bakanlığın ifade ettikleri hayata geçirilmiyor. Bakanlık bu kişilerin polis karakolundan serbest bırakılmayacağını söyledi. Polis karakolundan serbest bırakılmayan kişiler savcılık tarafından serbest bırakılıyor. Şiddet hiçbir noktada kabul edilebilecek bir şey değil, sağlıkla bir araya gelmesi mümkün değil. Şiddetin olduğu ortamda sağlık hizmetinin sunulması bir sağlık çalışanı için zor oluyor. Bunu yaşayan arkadaşımız bir saat sonra hizmetin devamını nasıl sağlayacak?
Şiddetin temel nedenlerine girdiğimizde siyasi dilin çok önemli olduğunu görüyoruz. Siyasetçi ne konuşursa halk onu takip ediyor. Doktor efendi devri bitti, ben hekime iğne yaptırmam gibi vatandaşta algı oluşturacak cümleler çok etkili. Bizim poliklinikte çalıştığımız insanların bakış açısı çok değişiyor. Daha önceki hastanın saygısını artık görmüyoruz. Hekim itibarının kaybolması söz konusu.
Bu noktada şöyle bir sıkıntı da var: Bir bankadan hizmet alırken neler yapacağınız bellidir. Sağlık hizmeti sunumunda bizim yapamayacağımız şeyleri bakanlık net ortaya koymamış. Mesela antibiyotik talebi geliyor veya usulsüz yazılmış bir reçeteyi isteme durumu bizi çok zorluyor. Vatandaş hangi konuda ısrarcı olup olmadığını bilemiyor. Biz kendi ülkemizin menfaatlerini korurken orada devlet adına şiddete uğruyoruz.
‘Rapor istemek bir sağlık hizmeti değildir’
Dünyada birçok farklı aile hekimliği modeli var. Bizdeki hiçbirine benzemiyor. Sürekli içeriği değişiyor. 15 senedir halen biz hastanedeki hastalarımızın verilerini göremiyoruz. Biz hala hepatit 1 yapılan aşıyı sistemde göremiyoruz. Biz 4 bin nüfusa 40’a yakın görevle hizmet veriyoruz. Biz vekalet bırakmadan izne çıkamıyoruz. İzne çıkamadığımız için bunları kullanamıyoruz, hasta olup rapor alınca maaşımızdan kesinti oluyor. Şubat ayının başında 72 ilden katılımcı arkadaşlarla bir miting yapmayı düşünüyoruz. Bu sıkıntıları bakanlığa çeşitli toplantılarla anlattık, diyaloğa açığız ama artık bir STK olarak eylem yapmanın zamanının geldiğini düşünüyoruz.”