Dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist arasında gösterilen Prof. Daron Acemoğlu, Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Acemoğlu, ilk olarak ocak ayında çıkacak olan Dar Koridor kitabına dair bilgiler verdi ve devamında “2020’de Türkiye ekonomisi için ne öngörüyorsunuz?" sorusunu yanıtladı.
“Biz şu anda Türkiye’de tutukluk ve belirsizlik durumundayız. Türk ekonomisinin belirli problemleri var. Şirketlerin bilançolarında problemler devam ediyor, şirketlerin borç durumları çok kötü. Bu yüzden bankaların durumları da çok kötü" diyen Acemoğlu, şöyle devam etti:
"Ama bir düzey daha aşağıya inersek Türkiye’nin en büyük problemi verimliliktir. 12 senedir Türkiye’de verimlilik artışı yok. Yani hiçbir şekilde ne yaptığımızı daha iyi hale getiriyoruz ne daha iyi teknoloji kullanıyoruz ne de doğru düzgün yatırımda bulunabiliyoruz. Bunun bir düzey daha altına inersek sosyal ve politik problemler var.”
Sosyal ve politik alanlardaki gelişmelerin yapılmaması, aynı zamanda bunların ekonomik reformlara tercüme edilmemesi durumunda verimlilik probleminin çözülemeyeceğini belirten Acemoğlu, sivil toplumun önemine de dikkat çekti:
'Sivil toplumumuz çok zayıf'
“Bizim toplumumuzun baktığı şey, devletin onayı. Devletten iş istiyor, fırsat istiyor. Gidip de milletvekiline, bakana, başbakana “Sen benim için çalışıyorsun, ben senin altında değilim” diyecek cesareti yok kimsenin. Sivil toplumumuz çok zayıf. Partiler dışında, devlet dışında bir organizasyon yok, medya özgür değil, özgüven sahibi değil. Kim baştaysa onun borozanını çalıyor.”
Acemoğlu, T24 yazarı Şirin Payzın'a yaptığı açıklamada da 'ekonomik krizin bitmediğini' söyledi:
"Krizin en büyük problemi Türkiye'deki şirketlerin, dolayısıyla bankaların bilançolarındaki problemler. Bunlar temizlenmedi, daha kötü de olabilir. Çünkü inşaat sektörü Türkiye için de bankalar için de çok önemli ve inşaat sektöründeki durum hiç iyi değil. Bu problemleri 1-2 yıl daha yaşayacağımızı düşünüyorum."
Acemoğlu, devamında "Türkiye son 17 sene içinde hızlı büyüdü. Ama bu büyümenin niteliğine bakarsanız, özellikle 2006'dan sonraki büyüme, devlet eliyle inşaat sektörüne bağlı, Türkiye'deki kredinin patlamasına bağlı eşitsizliği artıran bir büyüme var. Bu yüzden sürekli bir probleme giriyoruz. Probleme girmemiz komplo teorilerinden değil, seçtiğimiz büyüme stratejisinden kaynaklı. Kapsayıcı olmayan bir büyüme stratejimiz var" ifadesini kullandı.
Türkiye ekonomisindeki en büyük problemin 'üretkenlik' olduğunu söyleyen Acemoğlu, "Türkiye'nin üretken bir şekilde büyümesi lazım. Son 10 yıldır üretkenliğin artışı sıfır. Üretkenlik olmadan büyümeye çalışıyoruz bu da olmaz. Yapay çözümlerle olmaz" dedi.
Babacan'ın kuracağı parti hakkında yorum yapmadı
Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın yeni kuracağı partide görev alıp almayacağı konusunda yorum yapmayan Acemoğlu, "Türkiye'nin daha değişik organize olması lazım. Bu hem sosyal olarak ve siyasi olarak doğru" dedi.
Yeni kitapta 'özgürlük' vurgusu
Ocak ayında çıkacak 'Dar Koridor' kitabında özgürlüğün önemine vurgu yapıldığını belirten Acemoğlu,"Güçlü devlet birçok toplumda var ama problem şu ki güçlü devlet olduğu zaman onu kontrol etmek de çok zor. 'Dar Koridor' dediğimiz bir fikir hem güçlü ve nitelikli bir devlet olması hem de bu devletin gücüne rağmen toplumun denetiminde olması. 'Dar Koridor' bu iki güç odağının dengeli bir hale gelmesiyle kurulan bir fikir. Hem devlet nitelikli olacak hem de toplum devleti denetleyebilecek araçlara ve özgüvene sahip olacak" dedi.
Dünya genelinde bir mutsuzluk ve tatminsizlik olduğunu söyleyen Acemoğlu, şunları kaydetti:
"Brezilya'da o kurumlara olan güven yolsuzluklarla çöktü, ABD ve İngiltere'de globalizasyondan ve teknolojiden ortaya çıkan eşitsizlik, bazı insanların çok zengin olmasıyla çöktü. Meksika'da ise yolsuzluk ve devlet kurumlarının çalışmamasıyla çöktü. Bu güvenin çöküşü insanları tatminsiz hale geliyor ve kurumlara güvenmediğinde sokaklar da çok daha gerçek ve alternatif bir hale geliyor.
Bu güvenin ortadan kalkma nedenini de en basitiyle kurumlarımızın dünyanın değişen teknolojisine ayak uyduramaması olduğunu söyleyebiliriz. Son 30 yıldaki teknolojik gelişmeler ve küreselleşme tamamen her şeyi değiştirmeye başladı. Ne kurumlar ne refah devleti buna adapte olabildi. Fırsatlar çok eşitsiz bir şekilde dağılmaya başladı. Bazı insanlar sistemden daha fazla yararlandı bazıları unutuldu. Bu da bir tepki ortaya çıkardı. Bu Tepkiyi Türkiye'de de Avrupa'da da gördük. Gelişmekte olan ülkelerde görüyoruz."