Ailenin avukatı Rukiye Leyla Süren, "Düştüğü yerde kan izi yok. Telefonla bir insan intihar etmez. Şule Çet ile çok ortak noktası var. Örneğin; pencerede parmak izleri yok. Hiç tutunmadan o dar pencereden Aysun kendini nasıl aşağı atacak? Bütün bu soruları sormak lazım" dedi.
17 metre yükseklikten düşen Aysun Yıldırım’ın yaşamını yitirmesi kayıtlara önce ‘şüpheli ölüm’ olarak geçti. Savcılık soruşturmasında 'intihar' denilerek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen dosya 25 Eylül 2018’de takipsizlik kararı sonrası kapatıldı. Yıldırım ailesinin itirazları üzerine dosyayı inceleyen avukat Rukiye Leyla Süren dosyadaki eksikliklere dikkat çekti. Dosyada, Aysun Yıldırım’ın atladığı iddia edilen pencerede Yıldırım'a ait parmak izine rastlanmamıştı. Ayrıca tanıkların HTS kayıtları da dosyada yoktu. Avukat Süren’in itirazıyla takipsizlik kararı kaldırıldı. Yapılan DNA incelemesinde ise Aysun Yıldırım'ın üç tırnağında çalıştığı iş yerinin müşterisi olan, terk ettiği erkek arkadaşı O.T'ye ait DNA bulgularına rastlandı. Avukat Rukiye Leyla Süren'in savcılığa yaptığı başvurunun ardından yurt dışına çıkış yasağı konulan O.T hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Anne Yıldırım: Gerçekler su yüzüne çıktı
'Acımızla, yüreğimiz yan yana dosyanın peşine düştük'
Kızının hayatını kaybettiği günü hiç unutamadığını ifade eden acılı anne Hüsniye Yıldırım, şunları söyledi:
"28 Şubat 2018 yavrumun katledildiği gün. Bize telefon geldi. Hastaneye vardığımda benim kızım kırmızı alandaydı. Doktorlar 'başınız sağ olsun' dedikten sonrasını ben hatırlamıyorum. Biz kızımızı defnettikten sonra acımızla, yüreğimiz yana yana dosyasının peşine düştük. Acım söndü mü sönmedi. Yüreğim yanıyor ama büyük bir hukuk mücadelesi verdik. Bir taraftan yeni deliller çıkıyor. Son 1 aydır yüreğimize bir nebze de olsa su serpildi. Çünkü DNA incelendi ve rapor çıktı. Kızımın üç tırnağında DNA'ya ulaşıldı. O şahsı tanımıyorum. Sadece fotoğrafını gördüm. Yetkililere çağrım; adaletin yerini bulması. Hak edenlerin hak ettiği cezayı bulmalarını istiyorum. Hak ettikleri cezayı çeksinler. İndirimlerden de yararlanmasınlar. Çünkü bir cana kıymıştır. Bu canla beraber kaç kişi mezara giriyor. Bunu da göz önünde bulundursunlar."
Avukat Süren: Dosyayı incelediğinizde, intihar vakası olmadığını görürsünüz
'Eksik bir inceleme ile intihar denilerek kapatıldığını gördüm'
Avukat Rukiye Leyla Süren, "Aile iki yıldır bir hukuk mücadelesi veriyor. Bunun ilk dönemlerini yalnız başına bu mücadeleyi vermişler. Bütün itirazlar yapılmasına rağmen hem savcılık hem mahkeme olayı intihar olarak kapatmış. Aile başka bir seçenek kalmamıştı. Bunun üzerine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'na başvurdular. Dosyayı incelediğimde şunu gördüm. Öncelikle etkin bir soruşturma yapılmadığını gördüm. Bir ceza dosyasında maktul ortadayken hangi soruşturmalar yapılması gerekiyorsa bu soruşturmaların maalesef yapılmadığını, eksik bir inceleme ile 'intihar' denilerek kapatıldığını gördüm" şeklinde konuştu.
'Terk ettiği erkek arkadaşının DNA örnekleri eşleşti'
Dosyayı inceledikten sonra öncelikle Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu söyleyen avukat Süren, şöyle devam etti:
"Dosyanın içine daha çok girdiğimizde örneğin Aysun'un cep telefonun delil listesinde olmadığını, savcılığın listesinde olmamasına rağmen maalesef karakol tarafından aileye kırık bir şekilde , sivri bir cisimle kırılmış bir şekilde iade edildiğini fark ettik. Yeni delil sebebiyle tekrar dilekçe vererek tekrar dosyanın açılmasını talep ettik. Adalet Bakanlığı da bu konuya sessiz kalmayarak dosyayı yeniden açtı, yeni bir savcı atandı. Son birkaç aydır yapılan incelemelerle, HTS ve baz istasyon kayıtları geldi. En sonunda da Aysun'un üç tırnağının içinde bizim ve ailenin şikayetçi olduğu terk ettiği erkek arkadaşının DNA örnekleri eşleşti."