Yaklaşık 70 yıllık NATO üyesi bir ülke olarak önceliklerinin müttefiklerle birlikte hareket ederek terör tehdidini ortadan kaldırmak yönünde olduğunu belirten Akar, "Bu amaçla uzun görüşmeler gerçekleştirdik, ortak birtakım çalışmalar yaptık. Ancak birçok konuda anlaşma sağlanmasına rağmen nihai noktada mutabakat sağlanamadı ve maalesef Türkiye olarak terörle mücadelede yalnız bırakıldık" diye konuştu.
İngiltere'deki NATO Liderler Zirvesi'nde Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesi ile ilgili görüşlerini ortaya koyduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından konunun muhataplarına tekrar tekrar ifade edildiğini aktaran Akar, şunları söyledi:
'Türkiye NATO'ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürüyor'
Akar, 2024 yılına kadar da bu oranı yüzde 2’ye çıkarma taahhüdüne bağlı olduklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Yine Kore Savaşı'ndan Balkanlar'a, Somali'den Afganistan'a kadar askerlerimiz dünyanın her yerinde NATO görevlerinde, harekatlarında ve tatbikatlarında yer aldı, insani misyonlarda kilit rol oynadı. Bu anlamda Türkiye, NATO içinde tüm yükümlülüklerine bağlıdır. Hem mali katkılarımızla hem de kahraman askerlerimizin çabalarıyla bu yükümlülüğümüzün arkasında durmaktayız. Soğuk Savaş döneminde onlarca yıl ittifakın cephe hattında yer alan Türkiye, şimdi de sınırlarımızdaki terör örgütleri ile Avrupa arasında son duvar konumundadır. Bu, asla unutulmamalıdır."
'Barış Pınarı Harekatı'yla terör koridoru oluşturulmasının kesin olarak önüne geçildi'
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Barış Pınarı Harekatı'yla sınırlarımızda bir terör koridoru oluşturulmasının kesin olarak önüne geçilmiştir. Halen bölge halkının temel ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşamsal destek sağlanması faaliyetleri ile Türkiye'deki Suriyeli misafirlerimizin kendi topraklarına, evlerine güvenli ve gönüllü dönüşlerini sağlamak için bölgedeki çalışmalar, TSK'nin ve ilgili bakanlık, kurum, kuruluşlarımızın da katkılarıyla devam etmektedir." dedi.
Bunun en açık göstergesinin, yurt içi ve sınır ötesinde icra edilen harekatlardaki üstün başarılar olduğunu belirten Akar, "Barış Pınarı Harekatı'nın çok kısa sürede ilk hedefe ulaşmasında personelimizin fedakarlığının ve kahramanlığının yanı sıra sahip olduğumuz yerli ve milli teknolojilerin de önemli rolü vardır. Donanmamızın Doğu Akdeniz'de gösterdiği kararlı duruşun arkasında da bu teknik birikim bulunmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Askeri fabrikaların, tersanelerin, vakıf şirketleri ve özel sektör firmalarının kendi insan kaynağı ve mühendislik birikimiyle Türkiye'nin savunma sanayisi ihtiyaçlarının yüzde 70'ini karşıladığını, 2023'e kadar bu oranı yüzde 75 seviyesine çıkarmak için çalıştıklarını dile getiren Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Patriot istedik vermediler, S-400'ü değerlendirdik'
'Pakistan MİLGEM, sadece bir başlangıç'
Yerli ve milli savunma sanayisinde ulaşılan seviyede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderlik, teşvik ve desteğinin oluşturduğu yüksek motivasyonun altını çizen Akar, "Savunma sanayisine yeni bir soluk getirmek, askeri fabrika ve tersanelerimizin yeteneklerini uluslararası pazara taşımak maksadı ile geçtiğimiz yıl kurduğumuz Asfat AŞ ana yükleniciliğinde dost ve kardeş ülke Pakistan ile MİLGEM Proje Sözleşmesi imzalanmıştır." ifadesini kullandı.
"Pakistan, MİLGEM Projesi ile savunma sanayisi firmalarımız tarafından üretilen birçok milli harp teknolojisinin ihraç sürümleri Pakistan donanması tarafından da kullanılacaktır. Türk mühendislerinin birikimini dünya denizleri ile buluşturacak olan bu gelişme, Türk savunma sanayisi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu proje Türk savunma sanayisinin teknolojisiyle, tecrübesiyle, mühendislik altyapısıyla, bütçesiyle, bilgi paylaşım metodolojisi ve proje yönetim sistematiği ile dünyada geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermektedir. Ancak inancım odur ki savunma sanayimizin tek kalemde gerçekleştirdiği en büyük ihracat projesi olan Pakistan MİLGEM, sadece bir başlangıçtır."
Akar, söz konusu projenin kardeş Pakistan ile olan ezeli ve ebedi dostluğu daha da ileri taşıyacağını belirterek, "Stratejik etkileri açısından değerlendirildiğinde ise bölgesel ve küresel düzlemde müştereken ortaya koyacağımız en önemli ve anlamlı kilometre taşlarından birisi olacaktır. Bu yönüyle bir gemi inşa projesinden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Yaklaşık 6 yıl devam edecek proje süresince firmalarımızın, Pakistanlı dostlarımızla ortak iş yapma kültürlerini pekiştireceklerine ve yeni projelerle birlikteliğimizin sağlamlaştırılmasına vesile olacaklarına inanıyorum." diye konuştu.
Savunma sanayisi firmalarına düşen büyük göreve işaret eden Akar, "Sizler, ürettiklerinizle TSK'nin yüksek teknoloji ihtiyacını karşılamaya ve onu desteklemeye devam ederken aynı zamanda ülke ihracatına da büyük katkı sağlıyorsunuz. Bizler de yedi iklim üç kıtaya barışı, adaleti, huzur ve istikrarı götüren atalarımızdan aldığımız ilhamla Türkiye Cumhuriyeti'ni geleceğe güvenle taşımak ve gelecek nesillerimizi refah içinde yaşatmak için yılmadan, yorulmadan çalışmaya devam ediyoruz." görüşünü dile getirdi.
Projenin ilk sac kesiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapıldığını anımsatan Akar, ana yüklenici Asfat AŞ'nin, kuruluş kanunundan kaynaklanan dinamik ve esnek yapısını etkin bir şekilde kullanarak, projenin kilometre taşlarına uygun olarak devam etmesinde önemli rol üstlendiğini söyledi.
"Asfat, İstanbul Tersanesi Komutanlığının tecrübeli işçi ve yöneticilerinin üstün gayretleri ile yeni proje yönetim felsefesini birleştirerek bu projeyi de en düşük maliyet, en yüksek kalite ve en kısa zaman içerisinde kazasız, belasız bir şekilde tamamlayacaktır" diyen Akar, atılan imzaların "Savaş Sistemleri Alt Yüklenicilik Sözleşmeleri"nin Pakistan MİLGEM Projesi'nin kritik ve önemli fazlarından birisi olduğunu belirtti.