Griffin’e göre Washington rakiplerini sayısal olarak geride bırakamayacağını bildiğinden, önceliği teknolojinin gelişimine verdi. ABD bunun yardımıyla bireysel özgürlük, özel mülkiyet hakkı, serbest ticaret ve açık pazar, devletin şeffalığı ve hesap verebilirliği, hukukun üstünlüğü ve halk egemenliği gibi ilkeleri hayata geçirebildi. Griffin bu ilkeleri, her kuşağın uğruna “para ve kan”- maddi değerler ve insan yaşamı - gibi bedeller ödediği ayrıcalıklar olarak nitelendirdi.
ABD’nin mümkün olan her yerde, bedeli kanla değil parayla ödediğini belirten Griffin, Soğuk Savaş sırasındaki politikanın bu ilkeye dayandığını kaydetti.
Sekiz Beyaz Saray yönetiminin bu konsepte bağlı kaldığına vurgu yapan Griffin “Başkan Ronald Reagan, kendisinden önceki yedi başkana rehberlik eden politikayı uygulayınca Soğuk Savaş’ı kazandı. Mihail Gorbaçov kaybetti çünkü Sovyetler Birliği ona ayak uyduramadı” ifadelerine yer verdi.
Griffin, ABD’nin teknolojik üstünlük sağlamak için stratejik havacılık, kıtalararası balistik füzeler ve nükleer denizaltılardan oluşan nükleer üçlüye yatırım yaptığını, ancak, bugün bu silahların Washington’a büyük güçlerle rekabette avantaj sağlamadığını, çünkü Rusya ve Çin’in askeri gelişim alanında ilerlemeyi sürdürdüğünü belirtti.
Griffin yasızını şu sözlerle noktaladı: “Kazanmak, yarışı ebediyen kazandığını zanederken, kaybedenlerin geri çekilerek hatalarını gözden geçirmesi, güç devşirmesi ve tekrar kazanmak için yeniden hamle yapması dışında mükemmeldir. İşte bu yüzden ABD bugünün büyük güçler rekabetinin bazı yönlerinde geride kaldı.”