MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sözcü gazetesi yazarıRahmi Turan’ın köşesinden iddia ettiği ancak sonrasında özür dilediği, 'Muharrem İnce Beştepe'de Erdoğan'la görüştü' tartışmasının zamanlamasının tesadüfi olmadığını söyledi.
"Kılıçdaroğlu bir projeyle geldi, başka bir projeyle de gideceği gözüküyor" diyen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Bunu zaman içinde ayrıntılarıyla görmek mümkün olacak. Yeni partilerin kurulma aşamasında, siyasetteki arayışların hızlandığı bir dönemde yaşananların tesadüf olmadığı kanaatindeyim. Kılıçdaroğlu bir projeyle geldi, başka bir projeyle de gideceği gözüküyor. Anlayacağınız, bu pilav daha çok su kaldırır. Kimin ne yaptığı, hangi ilişki ağları içine girdiği mutlaka belli olur, yakında belgelenir. Samanlıkta iğne de aransa mutlaka ortaya çıkar. Beştepe’de görüşme yalanına Sayın Cumhurbaşkanı’nın alet edilmesi de ayıptır. Türkiye’de siyasi bir skandal varmış gibi dünyaya jurnallemek rezalettir. Kılıçdaroğlu kumpas arıyorsa aynanın karşısına geçip kendisine bakmalıdır."
'Milliyetçilik, Kılıçdaroğlu’nun hasmıdır, gayri millilik hısmıdır'
Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Karataş'ın sorularını yanıtlayan Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun tank-palet fabrikasının satıldığına ilişkin açıklamalarına ve MHP'ye yönelik eleştirilerine şu yanıtı verdi:
"Kılıçdaroğlu’yla üvey kardeş bile değiliz. Çünkü terör örgütleriyle sırt sırta vermiş, PKK/YPG/FETÖ’ye sesini çıkaramayan birisiyle nasıl kardeş olacağız? Kılıçdaroğlu yalandan bıkmadı, ama millet ondan bıktı, usandı. 'Tank-palet fabrikası Katar ordusuna bedava verildi, peşkeş çekildi' diyor. Bize çamur atıyor, zan altında bırakıyor. Kuyruklu yalan, ağır bir bühtan! Bize milliyetçilik anlatıyor, kurusıkı atıyor. Milliyetçilik, Kılıçdaroğlu’nun hasmıdır, gayri millilik hısmıdır. Sürekli konuştuğu fabrikanın ismi Tank-Palet değildir. Düğmeyi başından yanlış ilikliyor. Sakarya Arifiye’de 1’inci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğü'nün, kurulduğu 1975’ten itibaren ürettiği veya bakım-onarımını yaptığı her neviden araç-gereç ve silahlar vasıtasıyla vatan savunmasında hayati bir rolü vardır. Bu fabrika motorlu fırtına obüslerini üretmiştir. Bu silahların terörle mücadelede Türkiye’ye nasıl stratejik üstünlük sağladığı bilinen bir gerçektir. Fırtına obüsleri namlusu olan ve tank gibi uzun mesafelere atış yapan bir özelliğe de sahiptir. Ayrıca TSK’ya bütün tırtıllı araçlar için muhtelif tip paletler de üretilmektedir.
Alman, Fransız, İngiliz sermayesi olsaydı Kılıçdaroğlu gene itiraz eder miydi?
Fırtına obüsleri üretimi yeterli miktarda yapılmış ve bir doygunluk sınırına ulaşmıştır. Türkiye yüzde yüz yerli ve milli bir tank projesini hayata geçirmeyi hedeflemiştir. Bugüne kadar ABD’den M-46, M-47, Almanya’dan Leopar tankları alıyorduk. Şimdi bizim işçimizin, bizim ustabaşımızın, bizim mühendisimizin, bizim olan bir projeyle tank yapması gündeme gelmiştir. Adı da Altay tankıdır. Fırtına obüsleri için oluşturulmuş bant sistemi üzerinde bu tanklar üretilecektir. Bundan niye rahatsız olalım? Tankı-topu yabancılardan mı alalım? Bu çerçevede açılan ihalede en uygun fiyatı veren Katar ortaklı ve yüzde 51’i Türk sermayeli şirkete ihale verilmiştir. Alman, Fransız, İngiliz sermayesi olsaydı Kılıçdaroğlu gene itiraz eder miydi? İsnat ve iftiralarıyla nereye varmak istiyor? Savunma sanayiinde millilik oranı yüzde 70’e ulaşmışken, sanıyorum Kılıçdaroğlu’nun uykuları kaçıyor! Hop oturup hop kalkıyor! ‘Katar’a satıldı’ diyor, ‘bedava verildi’ diyor, 25 yıllığına özel sektöre işletme hakkının devredildiğini ya bilmiyor ya da insafsızca çarpıtıyor, suyu bulandırmak için silah baronlarının sözcülüğünü yapıyor. Aklıma bir başka seçenek gelmiyor. İşletme hakkının devri başka bir şey, tümden satılması başka bir şey. Savunma sanayiinin gelişmesi için ülkemizin kaynakları verimli kullanılmasın mı? Özel sektör harekete geçirilmesin mi? Türk tankı Altay, seri üretim kullanıma başladıktan sonra hainleri çiğneyip ateşe vermesin mi?"