EKSEN

'İran'da ABD’nin ağır yaptırımlarının yol açtığı protestolar sistemin krizinin işareti'

Gülriz Şen'e göre, İran'da ağır ABD yaptırımlarının yol açtığı protestolar sistemin krizinin işareti. Şubat seçimi öncesi Ruhani'yi yıpratma çabalarına da dikkat çeken Şen, Amerikan karşıtlığı üzerinden halkın karnının doymayacağını belirtip, sürekli dış güçlerin suçlanmasının sistem için meşruiyet sorunu yarattığına dikkat çekti.
Sitede oku

Dünyanın en önemli petrol yataklarına sahip olsa da ABD yaptırımlarının hedefi olduğu için belini doğrultmakta zorlanan İran'da hükümetin sübvanse ettiği benzine yönelik zamları yeni bir kitle hareketlenmesinin yolunu açtı. Zam kararı başkent Tahran başta olmak üzere hemen hemen tüm kentlerde sert protestolarla karşılanırken, hükümetin kaçakçılığı önleme teması ve dar gelirlilere yönelik önlem açıklamaları ateşi düşürmüyor.

Hasan Ruhani liderliğindeki ılımlı kanat iyiden iyiye zora düşerken, dini lider Hamaney 'ülkesini sevmeyen vatan hainleri' söylemi üzerinden sertlik yanlısı tutumu gündeme taşıdı. Ekonomik temelli protestolar sürgündeki muhalefetin de çabaları eşliğinde İran içerisinde sistem sorgulamasına dönüşüyor görünmekte.

Gelişmeleri, İran üzerine çalışan TOBB Üniversitesi'nden Dr. Gülriz Şen ile konuştuk.

'Önceki protestolarda yaptırımlar yoktu'

Dr. Gülriz Şen, İran’da 2017-2018 dönemindeki protestolarda da ekonominin çok yolunda gitmediğini belirtirken, ancak o dönemde henüz ABD yaptırımlarının bulunmadığını anımsattı. Bugün ise ABD'nin yaptırımları neticesinde İran'ın petrol ihracatının büyük ölçüde düştüğünü ve gelirlerinin yüzde 50'ye yakın oranda azaldığını belirten Şen, bu durumun yansıdığı İran halkının da sabrının tükendiği ve çareyi sokakta bulduğunu dile getirdi:

“İran’da beşinci gününe giren protestolar büyük açıdan 2017-18 protestolarla benzerlik gösteriyor. O dönem protestolar patlak verdiğinde ekonomide durum yine çok iyi değildi ama en azından Amerikan yaptırımları yoktu. Nükleer anlaşmadan çıkmamıştı Amerika Birleşik Devletleri. Şu an durum ekonomik açıdan çok daha kötüleşmeye başladı. Özellikle geçtiğimiz seneden bu yana Amerikan yaptırımlarının tekrar devreye girmesiyle birlikte İran’ın petrol ihracatı büyük ölçüde düştü, petrol gelirleri yüzde 50’ye yakın azalmış oldu. Ekonomi büyük bir darboğaza girdi. Daha önce inşa edilmiş olan makroekonomik istikrar büyük ölçüde yerle bir oldu, enflasyon yüzde 10 seviyesinden yüzde 40’a çıktı. Aslında İran halkı uzun süredir hem ekonomideki kötü yönetim hem de Amerikan yaptırımlarının yükü altında eziliyordu, orta sınıfın gelirlerinin eridiğini görüyorduk."

'Sübvansiyonlar milli gelirin yüzde 10'unu buluyor'

Şen küçük ölçekli olsa ve basına yansımasa da İran'da dar gelirli kesimler ve işçi sınıfının maaş alamama sıkıntıları eşliğinde protestolarının 2018 yılı boyunca devam ettiğini vurguladı. Ruhani hükümetinin 15 Kasım zam kararını bu tepkileri hesaba katarak almış olması gerektiğini anımsatan Şen, sübvansiyonlar meselesinin İran'da devlet-toplum ilişkilerinin önemli bir parçası olduğunu vurguladı. Şen, İran'da sübvansiyonların milli gelirin yüzde 10'unu bulduğunu belirtirken, petrol satışlarının düştüğü ortamda zamların da kaçınılmaz hale geldiğinin altını çizdi:

"Yine dar gelirli kesimin işçi sınıfının protestoları 2018 boyunca devam etti. Bunlar küçük protestolardı, basına çok yansımadı. Ama aslına bakılırsa 2017 protestoları kısa sürede bastırıldı gibi gözükse de özellikle ücretlerini alamayan işçilerin fabrikalardaki protestoları devam ediyordu. Ruhani hükümetinin 15 Kasım’da açıkladığı bu karar aslında bu tarz tepkileri düşünerek almaları gereken bir karardı gibime geliyor. Çünkü sübvansiyonlar meselesi İran’da devlet-toplum ilişkilerinin çok önemli bir parçası olageldi devrim sonrası dönemde. Devlet, gıda, akaryakıt, ilaç gibi tüketim ürünlerinde dar gelirli kesime yardımcı olmak için sübvansiyon uyguluyordu. Öte yandan bu sübvansiyonlar milli gelirin yüzde 10’una tekabül ettiği için bütçe üzerinde büyük yük oluşturmaya başlamıştı. Petrol satışları da düştüğü vakit, biraz hükümet buna mecbur kaldı gibi gözüküyor."

'Sadece Ruhani hükümetinin kararı değil ama mecliste tartışılmadı bile'

Şen, sübvansiyonlardaki kesintilerin sadece Ruhani hükümetinin kararı olmadığını da aktardı. Kararın yasama, yargı ve yürütme erklerinin başkanlarının toplandığı konseye ait olduğunu belirten Şen, 2010'dakine benzer biçimde dar gelirlilere aktarım yapmak üzere alınan bu kararın daha önce mecliste tartışılmamış olmasının da bir sorun olduğunu ekledi:

"Öte yandan bunun arka planıyla ilgili farklı argümanları da duyuyoruz. Ruhani hükümeti neden bu kararı bu şeklide aldı. Aslında tam olarak Ruhani hükümeti de almıyor bunu, yasama, yargı ve yürütme erklerinin başkanlarının toplandığı bir konsey kararı neticesinde bu sübvansiyonlardaki kesintiler karşımıza çıktı. Ancak burada şöyle bir durum var. Bu karar daha öncesinde iç kamuoyunda ya da mecliste dahi tartışılmadı, bu önemli bir karar ve bir anda alınmış bir karar oldu. Pek çok teknokrat ve ekonomi uzmanı aslında sübvansiyonların günün birinde kaldırılması gerektiğini, ekonomik kalkınma için bunun şart olduğunu söylüyordu. Ama bunun zamanlaması, ani şekilde yapılması pek çok kişide soru işareti yarattı. 2010 yılında Ahmedinejad da benzer bir hamleyi yapmıştı. Bu karar 2009 protestoların akabinde gerçekleşmişti. Zaten halk sokaktan el çektirilmişti büyük bir baskı neticesinde. 2010’da neredeyse 4 katına kadar yapılan zamlar neticesinde çok büyük protestolar olmamıştı. Bu daha çok dar gelirli kesime nakdi yardımlarla telafi edilmeye çalışılmıştı; orta sınıfın gelirlerine ya da harcamalarına yansırken, dar gelirli kesime devlet bu konuda yardımcı olmaya çalışmıştı. Bu kararın aslında iki boyutu var. Bir yandan benzine getirilen zam ve kota. Kota ölçüsünde zam oranlarının değişmesi. Öte yandan hükümetin yine dar gelirli kesime bu kesintilerden elde edilecek gelirle yapacağı nakdi yardımlar, 2010’a benzer bir şekilde. Ama bu yardımları doğru dürüst halka anlatmadan, bir şekilde bu politikaya başlayınca ve zam kararı duyulunca İran halkının sabrı da tükendiği için ekonomik zorluklar neticesinde öfkenin yeniden sokağa taştığını görüyoruz.

'Kararın zamanlaması meclis seçimleri öncesinde Ruhani'yi yıpratmak olabilir'

Şen, sübvansiyonların zamanlamasına da dikkat çekerken, bunların 2020 Şubat sonundaki meclis seçimleri öncesine denk geldiğinin altını çizdi. Şen'e göre Konsey'in aldığı karar Ruhani hükümetini seçim öncesinde yıpratmak olabilir, ancak ortaya 'rejim karşıtlığına' hızlı bir evrilme göstererek müesses nizama tehditkar bir tablo oluşturuyor:

"Benim burada gözlemlediğim şey zamanlama ile ilgili parlamento seçimlerine giden bir süreçte İran, 2020’de şubat ayının sonlarında. Bu kararın büyük ölçüde dini lider ve muhafazakarların büyük kısmı tarafından desteklenmesi biraz Ruhani hükümetini seçim öncesi yıpratmak olabilir diye düşünüyorum. İran’da 2017 protestoları öfkenin sadece hükümete yönelik olmakla kalmayacağını, bunun rejim karşıtlığına çok hızlı evrildiğini göstermişti. İran’da hükümet ve müesses nizam olası protestoları bastırabileceklerini düşündüler. Ancak sahadan şu an net bir bilgi alamıyoruz, internet dört gündür kesilmiş durumda. Ciddi bir baskılama söz konusu olacak gibi gözüküyor.”
'ABD'yi suçlamakta haklılar ama tüm gelişmeleri ABD’den okuyamayız'

Şen, ABD’nin yaptırımları ve nükleer anlaşmadan çekilmesinin İran’ın bu noktaya gelmesinde büyük payı bulunduğunu da vurguladı. Elbette muhalefetin de protestolardan faydalanmayı isteyeceğini belirten Şen, arkasında başka güçler bulunsa bile halkın taleplerinin gözden kaçırılmaması gerektiğine dikkati çekti. Şen'e göre İran'daki devrim 'mazlumlara sahip çıkma, yalın ayaklıların yanında durma, sosyal eşitsizlikleri gidererek sosyal adalet dağıtma' gibi amaçlarını gerçekleştirememiş durumda. Bunun en önemli sebebi de geniş yığınların 1990'lardan itibaren neoliberal reformlar ve dönüşümlerin altında ezilmesi:

“Burada İran devriminin mazlumlara sahip çıkma, yalın ayaklıların yanında durma, sosyal eşitsizlikleri giderme, sosyal adalet dağıtma gibi ulvi amaçlarının gerçekleşemediğini görüyoruz. Halkın öfkesinin bir nedeni, kendileri bu ağır yükün altında ezilirken, yaptırımlardan istifade eden nemalanan bir kesimin olması, İran’da yeni zenginlerin ortaya çıkmış olması ya da din vakıfların hiçbir şekilde vergi vermeden ekonomide büyük aktörler olarak devam etmeleri. Devrimin söz verdiği refah hizmetlerinin sadece belli bir zümreye tesis edilmesi, ancak halkın özellikle 90’lardan itibaren neoliberal reformların ve dönüşümlerin altında ezilmesi olarak görebiliriz. Yani İran’daki tüm gelişmeleri Amerika’nın konumu üzerinden okuyamayız. İran’daki sistemi de değerlendirmemiz gerekiyor. Bu sistem Amerikan karşıtlığını popülizm için sıklıkla kullanan bir sistem oldu. İran’da hükümetin şu an Amerika’yı suçlamakta haklı olduğu çok nokta var. Çünkü yaptırımların yükü ve petrol gelirlerindeki azalma neticesinde bu adımların atılması biraz zaruri oldu."

'Sürekli Amerikan karşıtlığı üzerinden halkı doyuramazsınız'

Şen, İran devletinin anti-Amerikan retoriği elden bırakmadığını belirtirken, 'sürekli Amerikan karşıtlığı üzerinden halkın doyurulamayacağının' da altını çizdi. İran'da devlet-toplum ilişkilerinin enflasyonun üzerine binen zamlardan derinden etkilendiğini belirten Şen, İranlıların petrol zengini bir ülke olarak doğuştan sahip oldukları hakkın ihlali gördükleri petrol üzerinden fırtına koparıyor olmalarının da sembolik önemine vurgu yaptı:

"Ancak protestocuların orada konumu şu; sürekli Amerikan karşıtlığı üzerinden halkı doyuramazsınız. Devletin başka ödevleri var. O nedenle sadece dış tehdide yapılan vurgu üzerinden bu sistem yürüyemez. Devlet toplum ilişkilerinde açıkçası bu nedenle büyük bir kriz çıkmış durumda. Halkın ekonomik kaygıları ya da zorlukları görmezden gelinmemeli, bu mesajı vermeye çalışıyorlar. Zira bir anda yapılan zamlar daha önce yapılan zamlara ve enflasyonun üzerine binmiş durumda. İranlılar petrol zengini bir ülkede yaşadıkları için her ne kadar en ucuz petrolü Ortadoğu’da İranlılar kullansa da büyük sübvansiyonlar neticesinde bu zammı kendi doğuştan sahip oldukları bir hakkın ihlali olarak da görüyorlar. O nedenle petrolün o noktada sembolik bir önemi var. Petrol de popülizmin bir parçası olmuştu İran’da, Ahmedinejad’ın seçim sloganlarını hatırlayacak olursak 2005 yılında, petrol gelirlerini halkın sofrasına getirmek vaadinde bulunmuştu. Daha sonra sübvansiyonları kaldırdığında en azından dar gelirli kesimin sofrasına bu gelirler gelsin diyerek onlara nakdi yardımda bulunmuştu. O nedenle İran’da gelişmelerin uluslararası bir boyutu var, bölgesel bir boyutu var, ancak iç dinamikleri ve ekonominin siyasete yansımalarını da göz ardı etmemek gerekiyor. Sokağa yansıyan öfke halkın meşru taleplerini de yansıtıyor. Bunun gösterilme biçimin ardında başka dinamikler olabilir, 2007’deki protestolar için de bu çok konuşulmuştu. Halkın mücahitleri örgütünün bu protestoculara sızdığı gibi. Rızâ Pehlevî'nin yayınlarla kendini gösterdiği ve İran için farklı bir gelecek önerdiği görüntüler karşımıza çıkıyor. Bunlar rejim açısından sorunlu.”

'Rejimi yıkmak isteyenler nasıl bir sistem kuracaklarına değinmiyor'

Şen, İran'ın sürgündeki muhalefetinin ise uydu yayınları ve sosyal medya üzerinden eleştiri oklarını rejime yöneltip yerine ne kuracaklarına dair fazla bir şey söylemediklerini anlattı. Şen, uzmanların özellikle şahlık dönemine özlemin de sokaklara yansıdığını aktarırken, İran'ın halk hareketleri açısından zengin doğasına atıf yaptı:

“Yeni İran kurulursa bu grupların gözünde nasıl bir sistem olacağına dair çok fazla tartışma yok. Bütün eleştiri oklarını rejime önletip öncelikle rejimin sona erdirilmesi gerektiğine dair argümanlar var. Rıza Pehlevi, demokratik bir İran, daha özgür bir İran sözü veriyor. 2017 protestolarında ilk defa İran’da Rıza Şah için de sloganlar atılmıştı, ruhun şad olsun, Rıza Şah diye. Bu uzmanları da şaşırtmıştı, hiçbir şekilde Rıza Şah’ı tanımayan, onun zamanında yaşamamış bu insanlar nasıl bu kadar büyük özlemle Pehlevilere bu tarz sloganlar atıyorlar diye. Bunda da özellikle uydu yayınlarının, yurtdışından yapılan yayınların etkisi olduğu görüyoruz. Eskiye yönelik özlem ve İran’ın daha farklı olduğu zamanlar vurgusu karşımıza çıkıyor. İran’da ne zaman protesto olursa bu her zaman bir heyecana yol açıyor. Çünkü halk hareketleri açısından çok zengin bir ülke. Halk hareketlerinin rejimi değiştirebildiği bir ülke. Elbette rejimin karşıtları da bu durumdan istifade etmeye çalışıyorlar."

'ABD İranlıları ikna etmez ama...'

Dr. Şen, ABD'nin İran halkına yönelik destek söylemlerinin İranlıları ikna etmesinin zor olduğunu belirtse de İran içinde de her şeyin anti-Amerikancılık üzerinden yürütülmesinin giderek zorlaşmakta olduğunu vurguladı. Şen özellikle de İran içindeki muhalefetin buna dikkat çekerek popülizm eleştirilerinde bulunduğunu anımsattı:

"Amerika Birleşik Devletleri’nin tavrına bakacak olursak, Pompeo’nun yaptığı açıklamalar, İran halkının yanındayız söylemi, İran halkı nezdinde ne kadar kabul görüyor, açıkçası emin değilim. İranlıların bir kısmı şu an mevcut ekonomik durum açısından Amerika Birleşik Devletleri’ni suçluyorlar. Amerikan yaptırımları, Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilmesi, bu gibi gelişmelerin ekonomideki kötü yönetimi ve İran’ın evvel ezeldir sahip olduğu kronik sorunları derinleştirdiğini düşünüyorlar rejim de bu konuda Amerika’ya tepki koyuyor. Halkımızı aç bırakan sizsiniz, şimdi halkımızın yanında olduğunuzu söylüyorsunuz, İranlılar onurludur, size inanmayacaklardır diyor. Burada muhaliflerin pozisyonu şu. Muhalifler de her şeyi anti Amerikancılık üzerinden yürütemeyeceklerini söylüyorlar sisteme. Sistemin ekonomik sorunlarını çözmek için daha farklı düzenlemelerin olması gerektiğini söylüyorlar. Sırf popülizm ile ülkenin yönetilemeyeceğini söylüyorlar, bu noktada anti Amerikancılığı reddediyorlar.
'Sürekli dış güçleri suçlamak sistem için meşruiyet sorunu yaratıyor'

Şen, Hamaney'in söylemlerinin bütün bu politikaların sadece Ruhani hükümeti değil İran devletine ait olduğunu ortaya koyduğunu da belirtirken, protestolardan dış güçleri sorumlu tutmasının da halkın gözünde bir 'meşruiyet sorunu' yaratacağını söyledi. Diğer yandan yapısal reformlara girişmenin sistem açısından zorluklarına ve daha önceki denenmişliklerine atıf yapan Şen, "Göz ardı ettikleri şey şu. Bu meseleler artık sistemin sorunları ve halk buradaki tek sorumluluğu hükümet üzerinden görmüyor. Sistem ile hesaplaşmak istiyor" vurgusu yaptı:

Hamaney: 'Askeri ve siyasi açıdan düşmanı püskürttük'
"Hamaney bu kararın ardından yaptığı açıklamada bu politikaya destek verdiğini söyledi. Zaten onun verdiği desteğin ardından parlamentoda bu karara karşı çıkan milletvekilleri hemen soru önerilerini geri çektiler ve sadece hükümetin değil devletin de bu politikanın ardında durduğunu görmüş oldular. Hamaney çok net bir şekilde konuştu, bu konulardan çok anlamasam da yasama, yürütme, yargı erkinin verdiği bu ortak karara inanıyorum, güveniyorum, onları destekliyorum dedi. Bu bir bakıma sorumluluğu onlara yıkmak şeklinde düşünülebilir. Bu kararda kendisinin payı olmadığını, kendisinin bu konuda fazla bilgi sahibi olmadığını ama onların bu konudaki görüşlerine güvendiğini ifade etti. Hemen ortaya çıkan protestolarda dış güçlerin rolünü vurguladı. Halkın meşru talep ve kaygılarını görmezden gelmek rejim ve toplum arasındaki ilişkileri daha da zedeleyecek. İran’da devlet ve toplum arasındaki köprü olan sübvansiyonların kademeli değil de bir anda büyük zamlarla ters düz edilmesi ilişkilerdeki ekonomik bağı da kopartmaya başlıyor. Bu çok sorunlu, özellikle halkın daha fazla ekonomik yardıma ihtiyaç duyduğu dönemde. İran’ın sorunları sadece ekonomik yardım dağıtarak çözülecek sorunlar değil. Serbest işleyen bir ekonomisi yok, yaptırımlar ekonomiyi sarsıyor. Ama hükümetin ekonomideki özgürlük alanını Devrim Muhafızları ve dini vakıfların varlığı kısıtlıyor. İran’da bu tarz yapısal reformları atmak her zaman çok tehlikeli adımlar oldu. Bunu Hatemi de denedi, Rafsancani de denedi, Ruhani de deniyor. Ama zamanlamasını kendisi mi seçiyor, yoksa birtakım siyasi süreçlerde elini zayıflatmak için rakipleri mi bunu belirliyor, emin değilim. Aklıma yine 2017 protestoları geliyor, Meşhed’de başlamıştı. En son protestolar da yine Meşhed’de başladı, dini liderin doğum yeri, çok geleneksel ve muhafazakar bir şehir. O protestolarda aslında muhafazakarlar halkı Ruhani hükümetine karşı ayaklanmak için kışkırtmıştı. Ancak birden protestolar sistem karşıtlığına evrilmişti. Göz ardı ettikleri şey şu. Bu meseleler artık sistemin sorunları ve halk buradaki tek sorumluluğu hükümet üzerinden görmüyor. Sistem ile hesaplaşmak istiyor. Bu bağlamda geri adım atmayacağını söyledi hükümet. Zannediyorum hükümet dün itibariyle nakdi yardımları dağıtmaya başladı. Belki bu bazı kesimleri teskin edebilir ama birikmiş öfkeyi, özellikle baskıyla karşılaşınca nasıl yönetebilirler, ondan emin değilim. O nedenle İran açısından zor bir dönem gibi gözüküyor.” 

Yorum yaz