Latin kökenli ünlü ABD’li oyuncu Eva Longoria, ABD siyaseti, ayrımcılık ve ‘Time’s Up’ hareketi hakkındaki görüşlerini İngiliz Guardian gazetesine anlattı.
Donald Trump’ın 2016 yılında ABD Başkanı seçilmesiyle depresyona girdiğini anlatan Longoria, “Kafamı kuma gömdüm. Yaklaşık iki yıl ara verdim. Ama pes edemezsin. Bu nedenle yönetimin görünümünü değiştirecek insanların seçilmesine yardımcı olmaya katıldım” dedi.
'Yaşam boyu sürecek bir mücadele'
ABD yönetiminin gerçekliği yani ‘renkli insanları ve kadınları’ yansıtacak çeşitlilikte olması gerektiğini söyleyen Longoria, bu hedefe katkıda bulunmaya çalıştığını, bunun ‘yaşam boyu sürecek bir mücadele’ olduğunu belirtti.
Kongre üyeliği için aday olup olmayacağı sorulan Eva Longoria, ‘sıradan vatandaşların gücüne’ dikkat çekti; “İnsanlar değişim yaratmak için politikacı olmak gerektiğini düşünüyor. Bu bir efsane. Herhangi biri olabilirsiniz. Endişeli bir anne olup, kayda değer bir değişim yaratabilirsin.”
‘Latinler için korkunç bir zaman’
Longoria, ABD sınırındaki göçmenlerin koşullarıyla özel olarak ilgilendiğini belirtirken, hiçbir göçmen çocuğun ailesinden ayrılmaması için çalıştığını da dile getirdi.
Oyunculuğun yanı sıra yönetmenlik de yapan Eva Longoria, 2020’de gösterime girecek iki Hollywood filminde yönetmen koltuğuna ilk Latin olacak.
'Time’s Up büyük başarı elde etti'
Eva Longoria, sektördeki eşitsizliğe ve cinsel tacize karşı başlatılan, kurucuları arasında yer aldığı ‘Time’s Up’ hareketi hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
Küresel bir tartışma başlatması açısından hareketin ‘büyük bir başarı’ elde ettiğini belirten Longoria, FBI ve McDonald’s gibi kurumlara karşı açılan cinsel taciz ve ayrımcılık davalarının bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.
Ancak Hollywood’un ilk tercih olarak hâlâ önyargılı bir şekilde erkek oyunculara yöneldiğini vurgulayan Longoria, “Kadınları ya da renkli insanları bilinçsizce görmezden gelmek yerine ben gayet bilinçli olarak önce onları işe alıyorum” diye konuştu.