Her yıl milyonlarca turist Hemingway, Picasso, ve Modigliani’ye ilham veren Montmatre’nin dar sokaklarını dolaşıyor. Akşamları gürültülü olan bu sokaklarda, bistrolarda chanson çalınırken, hediyelik eşya satıcıları ısrarla mal satmaya çalışıyor.
Ancak, Sacre Coeur Katedrali’ni beş yüz metre geçtikten hemen sonra Montmantre’nin konforlu evlerinin yerini eski püskü beton yüksek binalar alıyor. Fransızca romantik şarkıların eşliğinde Arapça konuşmalar. Gotik kiliselerin kubbeleri yerine, minareler.
Barbes ve arkasında bulunan Saint Denis bölgeleri, Fransız islamcılığının en canlı örnekleri olarak duruyor. Yetkililere sürekli sorun çıkaran bu bölgede, 13 Kasım 2015’te Paris’te yaşanan ve 130 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir dizi terör saldırısından sonra, İslamcı avı başladı.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 'devlet içinde devlet' sorununu bir seferde çözme kararı aldı. Fransız Müslüman Konseyi üyeleriyle yaptığı görüşmede, Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası'nı sertleştirmekle tehdit etti.
Macron görüşmede, “Hükümet her türlü siyasi İslam’a, dinler arası nefret söylemlerine, cumhuriyetle bağlarımızı koparmaya çalışan her şeye karşı sert önlemler alacaktır. Çünkü bunlar, ulusal birliğimizi tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.
Fransız lider, bunu durup dururken dile getirmedi. Önümüzdeki ilkbaharda, ülkesinde yerel seçimler yapılacak ve sonuçları iktidarının geleceğini belirleyecek. Şu anda göçmenler dışında nüfus artışı en hızlı olan seçmen grubu (ülke nüfusunun yüzde onundan daha fazla) Müslümanlardır ve onların da kendi adayları bulunuyor. Bu adaylar, okul ve devlet kurumlarında türban takılması, iş yerlerinde namaz kılabilme imkanı gibi her inanan için önemli olan sorunları çözme sözü veriyor. Bu konu, her fırsatta laikliğini önemle vurgulayan Fransa’da yıllardır tartışılıyor.
Macron, her ne kadar türban konusundaki tartışmalardan uzak durmaya çalışsa da Müslümanların tepkilerine hedef olmaktan kurtulamadı. Macron, dini cemaatlerin ülke dışından finanse edilmesini yasaklayan yasalarda değişiklik yapacaklarını belirterek, bunu Müslüman toplulukların özerkliğini sağlama ve onları Arap devletlerinin etkisinden koruma şeklinde açıkladı.
Ancak, Fransız Müslümanlar bu durumda dernek ve kurumlarının finansmandan yoksun kalacağını biliyorlar. Şu anda camilerin çoğu Basra Körfezi ve Kuzey Afrika ülkeleri tarafından finanse ediliyor.
Sputnik’e konuşan Fransa Müslüman Örgütleri Birliği temsilcisi Gazi Vehpi, “Birisi caminin inşası için dışarıdan para alınmasını yasaklamak istiyorsa, o halde parayı kendisi versin” diyerek bu kararı eleştirdi.
Vehbi’ye göre, son yıllarda Fransa diplomatik kanallar aracılığıyla Arap ülkelerinden cami inşaatlarını finanse etmelerini durdurmaları veya şeffaf yollardan yapmalarını istedi. Bu nedenle, finans miktarı azaldı veya başka şekiller aldı. Örneğin, camiler bazı inananların yaptıkları büyük bağışlarla inşa ediliyor.
Arap ülkelerinin para yerine personel gönderdiğini, örneğin Paris Büyük Camii’nde çok sayıda Cezayirli imam bulunduğunu belirten Vehpi, “Sorun parayla ilgilidir. İmama dört bin euro ödenmesi gerekiyor. Ancak, devlet ödenen her bin eurodan vergi alıyor. Bu yüzden cami personeli bu paranın yarısı olan iki bin euro alıyor” dedi.
Ancak yetkililer bu durumu imamdan imama fark olduğu şeklinde açıklayarak, dışarıdan gelen vaizin cemaate İslami vaaz mi yoksa İslam dışı fikirler mi verdiğinin bilinmediğini belirtiyor.
'Cumhurbaşkanı yasaları çiğniyor'
Aşırıcılıkla mücadele adına Elysees, İslam toplumunun haklarını kısıtlamayı amaçlıyor. Ancak, radikalizme karşı olan sıradan Müslümanlar, ülkede zaten hızla büyüyen İslamofobinin güçlenmesinden korkuyor.
Macron, Paris’te imamlara dini yasaların sertleştirilmesinin nedenlerini anlatırken, Fransa’nın güneybatısındaki Bayonne kasabasında camiyi yakmaya çalışan 84 yaşındaki bir adam iki kişiyi tabancayla yaraladı. Yaşlı adamın dört yıl önce Müslüman karşıtı tutumuyla bilinen Ulusal Cephe’den seçimlere katılması da dikkat çekiyor.
Bu siyasi gücün destekçi sayısı her geçen gün artıyor. Son anketlere göre, Fransız halkının yüzde 37’si Ulusal Cephe’yi dini aşırılıkçılığa karşı koyabilecek ana güç olarak görüyor. Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, ısrarla Müslümanların yabancı fonlardan finanse edilmesinden yoksun bırakılmalarını istiyor. Buna karşılık vatandaşların sadece beşte biri Macron’un liderliğindeki LREM partisini bu konuda destekliyor.
Gündemi siyasi rakiplerinin elinden almaya karar veren iktidar partisi, Müslümanlara yapılan saldırılar konusundaki utangaç tavrından vazgeçiyor. Ekim ayının ortalarında Fransa İçişleri Bakanı, sokakta kılınan namaz ve sakal uzatmayı ‘radikalizmin açık belirtileri’ olarak nitelendirdi.
Müslümanları kızdıran bu açıklamadan sonra, Macron’un kendisi de şimdiki hamlesiyle Fransız İslam topluluğuna tokat atmış oldu.
Paris Büyük Camii eski imamı Haled Benşeyh konuyla ilgili olarak, “Macron, bu yasa değişiklikleriyle cumhuriyetimizin laik yapısına vurgu yapılmak istendiğini söylüyor. Ancak, laiklik dini toplulukların işlerine müdahale etmeme anlamına geliyor. Pratikte bunun tam tersi oluyor” ifadelerini kullandı.
Sarı Yelekler yerine siyah sakallar
Müslümanlar, bu durum karşısında kitlesel protestolar başlatmakla tehdit ediyor. Paris’in Serge-Pontoise banliyösünde Müslümanlar, yerel üniversitenin öğrencilerin ‘radikalizme eğilimli’ Arapça isimlerinin denetlenmesi kararını sokaklara çıkarak protesto etti.
Almanya’dan sonra Avrupa’da en fazla Müslüman barındıran ikinci ülke olan Fransa’da çok aktif ve muhafazakar gruplar bulunuyor.
Bu nedenle yetkililer en çok onların başlatacakları eylemlerden çekiniyor.