'Yeneroğlu'nun istifası AKP'deki çözülmenin bir yansıması'
Temelli'ye ilk olarak İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun AK Parti'den istifası soruldu. Yeneroğlu’nun alışılagelmiş AK Parti milletvekili profilinden farklı bir profil sergilediğini kaydeden Temelli, "Dolayısıyla istifası bu anlamda beklenebilir bir şey. Ama salt bunu o farklılıkla açıklamak da mümkün değil. Özellikle AKP’deki son dönem gelişmelere baktığımızda hem parti kurullarındaki hem AKP tabanındaki gelişmelere baktığımızda genel anlamda bir çözülmenin olduğu aşikar" dedi.
AK Parti’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan'ın parti kurma çalışması içinde olduğunu hatırlatan Temelli, "Son yapılan araştırmalara bakıyoruz çok ciddi bir destek kaybı var AKP’nin. En son gelen araştırmada yüzde 35’in altına gerilediği gözüküyor. Şimdi bütün bu gelişmeler ışığında değerlendirdiğinizde aslında genel bir çözülmenin de bir yansıması. Hem demokrat bir tavır sergilemesinden ve farklı bir profil sergilemesinden kaynaklanan bir istifa olarak okunabilir hem de genelde AKP’deki bu çözülmenin bir yansıması olarak görülebilir" diye konuştu. Temelli, AK Parti’den istifaların devam edeceğini de savunarak şunları söyledi:
'AKP adeta kendisini Cumhurbaşkanı'na ipotek etmiş durumda'
'AKP uzun bir zamandır çok ciddi bir başarısızlık öyküsüne sahip'
AK Parti’nin uzun bir zamandın çok ciddi bir başarısızlık öyküsüne sahip olduğunu savunan HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, "Hem içeriyi yönetemiyor siyaseten hem dışarıyı yönetemiyor. Dış politikada ortaya çıkan tablo son Suriye vakasıyla çok ciddi anlamda bir başarısızlık tablosu. Bu yönetememe halini sürdürmenin yegane aracı alarak da içerde güvenlikçi politikalar, dışarıda savaş politikası. Bununla yol almak mümkün değil" dedi. Kayyum rejiminin de aslında bir yönetememe halinin tezahüründen başka bir şey olmadığını kaydeden Temelli, 13’cü kayyumun Cizre’ye 29 Ekim’de atandığını söyledi. Temelli, bu durumu ise "Cumhuriyet rejiminin demokratikleştirilmesine karşı Cumhuriyet rejiminin otoriterleşmesinin sahnelenmesinden başka bir şey değil" sözleriyle değerlendirdi.
Tepkilerini göstermek için 3 gün TBMM’yi boykot edip Diyarbakır’a gittiklerini, halkla buluşup kayyum sürecine, savaş politikalarına itirazlarını yükselttiklerini anlatan Temelli, "Fakat üzgünüz Meclis ısrarla bu mesajları almak istemiyor. O tezkereci, kayyumcu, tecrit aklını koruyor. Bunları koruduğu, milliyetçi hamaset içinde tuttuğu sürece Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulmak çok mümkün değil" dedi.
'AKP'nin araştırması ciddiye alınacak bir araştırma değil'
"Bunun bir araştırma olmadığı zaten sonucundan belli. HDP’yi bir türlü anlamadılar, anlamak istemiyorlar. HDP tabanı, HDP seçmeni dediğimiz şey bizatihi HDP örgütüdür. Böyle bir partiyiz. Yapılan araştırmalar, AKP’ye çalışan firmalar bile şunu çok net söylüyor; HDP seçmeninin yüzde 99’u ortaklaşmış bir anlayışla siyaset yapıyor, bu giderek de genişliyor. Ciddiye alınacak bir araştırma değil.
'Suriye operasyonuna destek geriledi'
"Ama güvenilir araştırmalar şunu gösteriyor; Suriye operasyonuna destek yüzde 60’lara kadar gerilemiş durumda. Afrin operasyonunda bu oran çok daha yüksekti, yüzde 85’lerdeydi. Bizim dışımızda Afrin operasyonuna karşı çıkan neredeyse yokken, bugün sorgulanabiliyor. Kaldı ki ilk günkü destek eğrisi hızla aşağı doğru indi. Çünkü bunun bir meşruiyeti, haklılığı yok. Her şey çok çıplak ortaya çıktı"
'Biz asla bir diyet peşinde değiliz'
CHP’nin sınır ötesi operasyon yetkisine ilişkin son teskeredeki tavrının hatalı olduğunu ifade eden Sezai Temelli, "Eleştirdik, eleştirmeye devam ediyoruz. Fakat asla, 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da size oy verdik, bunun bir diyeti var, karşılığını istiyoruz, gibi bir anlayışımız yok. Biz, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerini kendi stratejimize uygun değerlendirdik. Türkiye’nin demokratikleşmesi için AKP-MHP ittifakının geriletilmesi gerekiyor, dedik. 31 Mart yerel seçimlerinden başlayarak demokratikleşme siyasetini hayata geçirmeyi önümüze hedef olarak koyduk ve AKP-MHP ittifakını ciddi anlamda gerilettik. Hatta hem muhalefet hem toplumsal muhalefet bu süreci sağlıklı bir şekilde sürdürebilseydi belki de bu yaşadıklarımızı yaşamazdık. Eleştirimiz bu yönde, ama CHP ısrarla belli alışkanlıklarını sürdürüyor. Hele ki tezkere gibi konularda 'içimiz yana yana' diyorlar. Siyasetin kabul etmeyeceği bir anlayışla hareket ediyorlar. Ama biz asla bir diyet peşinde değiliz" diye konuştu.
'Pişman değiliz, ortaya koyduğumuz stratejinin bir amacı vardı'
'Erken seçim düne göre çok daha fazla gündemdedir'
HDP Eş Başkanı Temelli, sorular üzerine Barış Pınarı Harekatı’nın AK Parti’ye desteği artırdığı ve bu nedenle de erken seçimin gündeme gelebileceği iddialarını da değerlendirdi. "Yalanların, kurguların kötü bir tarafı var, bir süre sonra bunu üretenleri de etkisi altına alıyor" diyen Temelli, söz konusu harekata desteğin olmadığının ve olamayacağının çok açık ortada olduğunu söyledi. Temelli, "Bu harekat adına ne denirse densin tüm dünyada nasıl tanımlandığı, nasıl tepki aldığı çok açık ve net. Türkiye açısından da bakılınca Türkiye halkı şunu soruyor: Biz neden bunu yaptık, bunun bize yararı ne? Bunu değerlendiriyor artık Türkiye. Hamaset, yoz milliyetçilik, ırkçı söylemlerin insanları bir süre konsolide ettiği bir dönem Türkiye yaşadı. Ama bu tükendi artık. Türkiye geldiği noktaya bakıyor, bununla yol alamadığını görüyor. Bu siyasetle gidilemeyeceğini görüyor" dedi. Temelli şöyle devam etti:
"Tezkere geçti fakat biliyor musunuz 17 yıldır tezkere geçiyor Meclis’ten. AKP geldiğinden beri bu Meclis’ten tezkere geçiyor ve her geçen tezkereden sonra Türkiye sorunları daha da büyüyor. Bunu artık insanlar değerlendiriyor. İşsizlik, yoksullar… Asgari ücretle çalışanlar, her gün erkek şiddetine mazur kalan kadınlar değerlendiriyor, çocuklar değerlendiriyor. Bu ülkede çocuk işçi sayısına baktığınızda korkunç bir boyutta. AKP içine düşmüş olduğu kendi krizini bununla aşmaya çalışıyor ki bu da çok mümkün değil. O nedenle erken seçim düne göre çok daha fazla gündemdedir. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak."
'Demokratik çözümü artık bu iktidardan beklemek mümkün değil'
"O da nedir, Suriye Demokratik Güçlerinin de Suriye’deki temsiliyetlerinde gerçekten masada yer alamsını sağlamak, gerçek anlamda çözümü hayata geçirmek. Türkiye’nin üstlenmesi gereken rol bu olması gerekirken Türkiye o masada SDG yer almasın diye, rejim yer almasın diye ya da başka unsurlar yer almasın diye çabalayan bir konumda. Aslında çözümsüzlüğü dayatıyor. Suriye’de siyasi çözüm önemlidir. Suriye’de siyasi çözüme bağlı olarak Türkiye’de de demokratik çözümün önünün açılacağına inanıyoruz. Tersi de geçerlidir. Türkiye demokratik bir çözüm var edebilseydi aslında Suriye’de siyasi çözümün önü çoktan açılırdı. Her ikisi de birbiriyle ilişkilidir.
Fakat Türkiye’de demokratik çözümü artık bu iktidardan beklemek mümkün değildir. O yüzden de bu iktidar sonrasında demokrasi ittifakı olarak ortaya koymuş olduğumuz demokratik anayasa olarak ortaya koyduğumuz şey aslında demokratik çözümü de barındırıyor. Bütün toplumu davet ediyoruz, bu iktidar dışındaki partileri davet ediyoruz. Peki neden bu iktidardan bunu beklemiyorsunuz diye sorarsanız, çünkü bu iktidar bizatihi kendisini çözümsüzlük üzerinden yeniden üretiyor. Adeta çözümsüzlüğü dayatarak yol almaya çalışıyor."
'İktidar büzüşmeye bağlı olarak daha sertlik, daha fazla savaş politikaları ile ayakta durmaya çalışıyor'
"Bir önemli mevzu da şu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bir kere başlı başına demokratik bir açılıma olanak vermiyor. Çünkü hangi alanda demokratik bir açılım yapsanız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini o alanda revize etmek zorundasınız. Çünkü öyle bir tekçi mantalitesi var ki eşyanın tabiatı da buna izin vermiyor. O nedenle Meclis’i göreve davet ediyoruz. Meclis inisiyatif almalı, belli yasaları değiştirmeli, orada atılacak adımlar Türkiye’de farklı tartışmaları gündeme getirebilir."
Parlamenter sisteme dönüş önerilerini de değerlendiren Temelli, “Anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Anayasa değişikliği aritmetiği yok. Anayasa değiştirmeden belli yasaları değiştirmek olabilir” diye konuştu.