Thüringen'de pazar günkü eyalet parlamentosu seçimleri, Alman siyasetinin geçirdiği dönüşümü herkesin gözüne soktu.
Bu doğu eyaletindeki oyların dağılımı, Berlin'deki federal koalisyon hükümetinin ortakları üzerinde deprem etkisi yarattı.
1990'daki birleşmeden beri Thüringen'de en güçlü parti konumunda bulunan Başbakan Angela Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), 2014 seçimine kıyasla yüzde 33.5'ten 21'e gerileyerek yüzde 12 oranında oy kaybetti.
CDU'nun federal koalisyon hükümetindeki ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) de yüzde 12.4'ten 8.2'ye geriledi.
Eski Doğu Almanya'nın (DDR) iktidar partisi SED'in evrilip birleşmiş uzantısı Sol Parti, yüzde 3'lük artışla yüzde 31 oranında oyla birinci geldi.
Böylece yelpazenin sol ucunda addedilen parti, ilk kez bir eyalette sandıktan birinci çıktı.
AB şüphecisi olarak kurulup sağ popülistleştikten sonra aşırı sağa direksiyon kıran Almanya için Alternatif (AfD) de oylarını ikiye katladı.
Thüringen'de aşırı sağcı kanadın önde gelen ismi Björn Höcke'nin liderliğinde yarışan AfD, oylarını yüzde 12.8 oranında artırarak yüzde 23.4'e fırlattı.
AB ve İslam karşıtlığının yanısıra kadın ve eşcinsel haklarına karşı açıklamalarıyla da tanınan Björn Höcke, ‘seçmenlerin Berlin Duvarı’nın çöküşüyle kıyaslanabilecek bir değişim daha istediği' değerlendirmesini yaptı.
Höcke, 'AfD'nin uzun soluklu bir yürüyüş sonrasında tüm Almanya’da iktidarı ele geçireceğini' söyledi.
Thüringen'de Sol Parti ile AfD'nin toplam oy oranı, yüzde 50'yi geçti.
Bu arada liberal Hür Demokrat Parti (FDP) de oylarını yüzde 2.5'tan 5'e çıkararak barajı kıl payı geçti ve eyalet parlamentosuna girmeyi başardı.
Seçim zaferini ilan eden Sol Partili Eyalet Başbakanı Bodo Ramelow, 'tüm demokratların birbiriyle konuşabilecek durumda olması gerektiği' vurgusuyla hükümet kurabilmeleri için CDU'ya davette bulundu.
Ramelow, 8'i Türkiye kökenl, 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün işlediği suçların aydınlığa kavuşturulabilmesi için gösterilen ortak çabaları bu yolda örnek olarak gösterdi.
Thüringen'i, Sol Parti-SPD-Yeşiller koalisyonu yönetiyordu. SPD'nin Thüringen'deki her 3 oyundan birini kaybetmesinin üstüne Yeşiller'in oyu da yüzde 5.7'den 5.2'ye gerilediğinden, bu üçlü, koalisyonu hükümeti kuracak çoğunluğu kaybetti. İstikrarlı bir hükümet için CDU ile ortaklığa ihtiyaçları var. CDU bugüne dek Sol Parti ile ortaklığı reddediyordu. Ama bu partilerin ortak bir yönü var: Hepsinin AfD ile her türlü işbirliğini reddetmesi.
Eyalet seçiminin ardından Thüringen'de yayımlanan bir anket, CDU seçmenlerinin yüzde 70'inden fazlasının partilerinin Sol Parti liderliğinde koalisyon hükümetine katılmasını istediğini gösterdi.
CDU'nun Thüringen'deli lideri Mike Mohring de parti politikasını değiştirip eyalette Sol Parti ile koalisyon kurma kararının, Berlin'deki Başbakan Angela Merkel ya da CDU Genel Sekreteri Annegret Kramp-Karrenbauer'e (AKK) değili kendisine ait olduğunu söyledi.
Ama daha sonra Berlin'de Mohring'le birlikte basın toplantısı düzenleyen Merkel ile AKK, Sol Parti ile eyalet düzeyinde ortaklığa kapıyı açmadı.
"CDU liderliği, Sol Parti ya da AfD ile işbirliği yapmama kararına bağlılığını korumaktadır" diyen AKK, diğer yandan Avrupa Parlamentosu ve doğudaki 3 eyalette üst üste seçim hezimetlerinin ardından topun ağzında.
Üstelik sandıkta eriyip giden SPD de Andrea Nahles’in istifasından sonra yeni genel başkan seçme sürecinde debeleniyor.