EKSEN

'Trump, harekatı fırsata çevirip IŞİD'i Türkiye'ye yıkıp, yaptırım sopasıyla Ankara'yı YPG ile masaya oturtmak istiyor'

Mehmet Ali Güller, Trump’ın Erdoğan'a devlet adamından çok iş adamı mektubu yolladığını belirtirken, bunun 'kabul edilemez' olduğunu vurgulayıp, verilen tepkiyi yetersiz buldu. Güller'e göre Trump Suriye harekatını IŞİD sorununu Türkiye'ye yıkmak ve yeniden seçilmek için kullanıyor, yaptırım tehdidiyle Türkiye'yi YPG ile masaya oturmaya zorluyor.
Sitede oku

Trump'ın Erdoğan'a yazdığı mektup sızdırıldı
Türkiye'nin Suriye harekatı uluslararası toplumta fırtınalar yaratmaya devam ederken, gündeme bomba gibi bir mektup düştü. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da Kongre liderleriyle düzenlediği 'Türkiye' konulu toplantıda üyelere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik 9 Ekim'de yazıp gönderdiği mektubu dağıttı. Mektubun Amerikan medyasına sızması gecikmedi. Trump'ın diplomatik kurullara tamamen aykırı bir biçimde ve hakaretlerle bezeli mektubunu Beyaz Saray da doğrularken, dikkatler Türkiye'ye gönderdiği Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo öncülüğündeki ekibinin Erdoğan ile görüşmesine çevrildi. ABD'li yetkililer Amerikan heyetinin Ankara'ya yaptırım sopasını sallayarak ateşkese zorlayacakları temasını işledi. Ve akşam saatlerinde mektubun Türkiye kamoyunda yarattığı infiale rağmen gerçekleşen görüşmeden 'ateşkes' çıktı.

Gelişmeleri Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

‘TRUMP KONGRE’DE ÇOK SIKIŞTIRILIYOR’

Mehmet Ali Güller, Trump’ın yazdığı mektubun bir Amerikalı devlet adamından ziyade bir 'işadamı' mektubu olduğunu belirtirken, Türkiye açısından ise 'kabul edilemez' olduğunun altını çizerek hiç beklemeden çoktan yanıt verilmiş olunması gerektiğini vurguladı. Diplomatik bir evrakın yırtılıp atılmasının mümkün olamayacağını, mektuba 'sahada yanıt verildiği', yani operasyona 9 Ekim'de girişildiği izahatlarının da tatmin edici olmaktan uzak olduğunu belirten Güller, Cumhurbaşkanlığı açıklamasında mektubun Pence'in Erdoğan'la görüşmesini 'sabote etmek' amaçlı olduğu açıklamasının ise doğru olamayacağını çünkü zaten Amerikan başkanı tarafından bizzat sunulduğunu anımsatarak dile getirdi:

Trump'tan Beyaz Saray'daki 'olaylı' Suriye toplantısına ilişkin açıklama: 'Asabi Nancy sinirden deliye döndü'

“Bir kere bu mektup bir devlet adamı değil bir işadamı mektubu. Amerikan devleti açısından böyle bir değerlendirme yapabiliriz. Türkiye açısından değerlendirirsek de bu mektup kabul edilemez. Bunun 9 gündür yanıtsız bırakılmış olması Türk milleti tarafından kabul edilemez. Bu mektuba çoktan bir cevap verilmesi gerekirdi. Bu mektupla ilgili Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından gün boyu tepkilerden dolayı 3 açıklama geldi. Birincisi, biz buna tepki göstermiştik, yırttık çöpe attık dediler. Öncelikle böyle bir şey mümkün değil, bu diplomatik bir evrak. Diplomatik bir evrakı öyle yırtıp çöpe atamazsın, bu tuhaf bir açıklama. Arşivlemek gerekiyor. İkincisi, biz buna en güzel cevabı Barış Harekatı’nı başlatarak verdik, 9 Ekim’de geldik biz de saat 16’da operasyonu başlatarak bu mektuba cevap verdik dediler. Bu da doğru değil, çünkü 6 Ekim tarihli Trump’ın meşhur telefon görüşmesinden sonra bizzat danışmanına yazdırdığı açıklama var. Orada Trump çok açık bir şekilde, ‘Biz Erdoğan ile telefonda görüştük, çok yakında Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine operasyonu çok yakında başlayacak’ diyor bu mektuptan 3 gün önce. Dolayısıyla operasyon bu mektuba yanıttı argümanı da doğru değil. Trump’ın kendi açıklaması vardı, 3 gün önceden Türkiye’nin bir harekât yapacağı biliniyordu. Üçüncü olarak da Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektubun sızdırıldığını ve bugünkü Pence-Erdoğan görüşmesinin sabote edilmesi için bunun yapıldığını söylüyorlar, ama bu da doğru gözükmüyor. Kendisinin dağıttığı anlaşılıyor, peki o zaman niye bu mektup ortaya çıktı. Bunu anlamanın yolu, dün Amerika’daki Temsilciler Meclisi’ndeki bizzat Trump ile karşı karşıya gelen Kongre yetkilileriyle yapılan sert tartışmalara dönmek gerekiyor.

‘MEKTUBU AMERİKA’NIN İÇ POLİTİKASINA YÖNELİK OLARAK KULLANDI’

Güller, mektubun ortaya çıkmasının arkasında Trump'ın Türkiye ve Suriye'den çekilme konularında Kongre tarafından sıkıştırılmasının yattığı görüşünde. Trump’ın Erdoğan'a yönelik mektubunu ABD’deki politik sorunlarına yönelik kullandığını belirten Güller, ABD Başkanı'nın Türkiye'nin Suriye harekatını fırsata çevirdiği ve başta IŞİD olmak üzere bazı sorunları Türkiye’ye bıraktığını vurguladı:

Türkiye-ABD anlaşmasının detayları açıklandı

“Dün Amerikan Kongresi’nde iki farklı tasarı ele alındı. İlk tasarı Türkiye yaptırımlarıyla ilgiliydi. 300 küsur oyla onaylanan tasarı da Trump’ın Suriye’den asker çekme kararına karşı alınan bir tasarıydı. Dolayısıyla Trump çok sıkıştırılıyor Kongre’de. Diğer yandan, Pelosi ile yaptığı tartışma, demokratların toplantıyı terk etmesi, bütün bunlar Trump’ı sıkıştırıyor. Trump şimdi Amerikan Kongresi’nde çarpıştığı kuvvetlere şu mesajı veriyor: ‘Aslında Erdoğan’a yeşil ışık değil durum, bakın ne kadar sert davranıyorum’ deyip 9 Ekim tarihli mektubunu gösterdiği anlaşılıyor. Bu mektubun şu anki verilerle anladığımız öyküsünün bu olduğu görülüyor. Hakikaten çünkü Trump çok sıkışmış durumda. Bir yandan bakıyorsunuz, Türkiye’yi hedef alan Amerika’daki trollere karşı Twitter’dan kendisi düzeltme yapıyor. Bir görüntü bunu Amerikan televizyonu kullanıyordu, Trump kalkıyor Amerikan Devlet Başkanı sıfatıyla bu bir yalan görüntüdür, başka bir şeye aittir bu görüntü deyip Türkiye’nin Barış Harekatı’nı karalamaya çalışanlara karşı kendi Twitter hesabından cevap veriyor. Amerikan’ın desteklediği örgüt YPG’nin bir anda IŞİD’den daha kötü olduğunu savunuyor. Türkiye’nin de hoşuna gidecek argümanlar söylüyor, bir yandan da Amerikan Kongresi’nden gelen karşı hamlelere karşı da Erdoğan’a ya da Türkiye’ye karşı açıklamalar yapmış oluyor. İşte tam da bu nedenle 9 gündür tweetlere Erdoğan cephesinden sert bir cevap gelmedi. Tıpkı 9 Ekim tarihli bu tweete cevap gelmemesi. Çünkü ortada var olan bir somut durum var. Amerikan devleti içerisindeki bir kanadın YPG’yi desteklemeyi sürdürmek ve Suriye’de kalmayı sürdürmek şeklindeki kararına rağmen Trump üçüncü kez Suriye’den asker çekmeye çalışıyor. İlk ikisinde bundan geri adım atmak zorunda kalmıştı, şimdi Türkiye’nin Barış Harekatı’nı bir fırsata çevirerek bu işten tamamen sıyrılmaya çalışıyor. Bu nedenle Erdoğan ile kısmi bir uzlaşıya vardı, 6 Ekim’deki telefon görüşmesi buydu. Bu kısmi uzlaşmayı yaparken de Türkiye’nin kucağına da bazı sorunlarını bırakmış oldu, bunların başında da IŞİD meselesi geliyor. Mektup kısaca Amerika’da iç politik çelişmelerle ilgili.”

‘ABD YAPTIRIMLARLA TÜRKİYE’Yİ YPG İLE MASAYA OTURTMAYA ZORLAMA DÜŞÜNCESİNDE’

Güller, ABD’nin yaptırımlarla Ankara’yı YPG ile masaya oturtmaya ikna etme niyetinde olduğunu dile getirdi. Ankara’nın Şam ile anlaşmaya varması gerektiğini söyleyen Güller’e göre ÖSO'dan gelebilecek provokasyonlara rağmen Türkiye hızla yeni bir Adana Mutabakatı noktasına gidecek:

Çavuşoğlu: Bu bir ateşkes değildir, YPG'nin güvenli bölgeden çıkması için harekata ara veriyoruz

“Şöyle bir hesabı var Trump’ın. Bu kısmi bir uzlaşmaya varırken ve Barış Harekatı’nın yapılmasına karşı bir geri adım atarken Trump aynı zamanda şu hesabı yaptılar. Türkiye öyle 480 km’ye 32 km büyüklüğünde bir güvenli bölge değil ama belli bölgelerden cepler kurar, IŞİD sorumluluğunu da yıkarız üstlerine ve bunun altına inmeye yani YPG’yi oralara çekip güvenliklerini sağlarız. İkinci aşamada çeşitli yaptırımlarla biz Türkiye’yi YPG ile masaya oturtmaya zorlarız. Planları bu, bunu Twitter’da açıkça söylüyor. Şöyle bir çıkmaz oldu, yeni durum da bu, Trump’ın hesaplarını bozan bir gelişme olarak Rusya çok devreye girdi ve hızla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin baskısı altındaki PYD’yi Şam ile görüşmeye zorladı. Bir nevi garantör olarak bu görüşmeleri başlattı. Kuşkusuz henüz bir ağ ortada yok, anlaşma diyebileceğimiz bir metin yok. Taahhütname denilebilecek bir belge var fakat bu 4 maddelik belgenin bile olması yeni bir sürece işaret ediyor. Bu belki Trump’ın ‘biz 32 km’nin altında YPG’yi güvenli bölge oluşturarak Türkiye’nin güvenli bölgesine karşı bir koz olarak kullanıp bunu Türkiye ile pazarlığın bir parçası yaparız’ şeklindeki Beyaz Sarayı planının karşısına Moskova’nın böyle bir çıkartması oldu. Şimdi Suriye ordusu bu vesileyle bu taahhütnameyi alarak hızla Türkiye’nin kurmayı planladığı güvenli bölge alanlarına başta Kobani vs. olmak üzere hızla oralara girerek kendi egemenliğini tesis etmeye başladı. Dolayısıyla tam bir satranç oyunu sahada yürüyor şu anda. Türkiye hızla Adana Mutabakatı noktasına gidecektir. ÖSO’nun tabii kısmi bir provokasyon ihtimali her zaman var, fakat Türkiye, Suriye ordusuyla bir çatışma olmayacağına göre, Rusya zaten böyle bir şeye müsaade etmeyeceğine göre er geç Türkiye bir Adana Mutabakatı, Şam ile anlaşma noktasına gitmelidir. Burada Türkiye’nin ayak sürüdüğü hala ortada. Bütün Türkiye neredeyse Ankara, Şam ile anlaşmalı diyor. Fakat bu henüz oluşmuş değil. Erdoğan biz zaten istihbarat düzeyinde görüşüyoruz dedi ama bunun Türkiye’nin istediği o görüşme olmadığı ortada. İstihbarat düzeyinde savaşan kuvvetler de birbirleriyle yapar, bu bir anlam ifade etmiyor. Fakat Türkiye bunu yapmak zorunda, bunu yapmadığı takdirde işler kısa vade de şu anda Türkiye’nin daha koz kazandığı gibi görünse de orta ve uzun vadede Türkiye’nin aleyhine gitmeye başlayabilir işler. Şu anda sahada da en az Türkiye’nin kazandığı kadar Suriye de kazanmış durumda, üstelik tek kurşun atmadılar.

'İDLİB SIRADA'

Güller'e göre AKP hükümetinin bazı cihatçı gruplarla ilişkisini Suriye düzleminde Erdoğan'ı Atlantik kampına itmeden alttan alarak dengeleyen Rusya da İdlib'de harekete geçebilir:

Pence: Türkiye ve ABD Suriye'de ateşkes için anlaştı, yeni yaptırım uygulanmayacak

Bugüne kadar dengede gitti İdlib. Rusya burada AKP hükümetinin bazı gruplarla ilişkisini sırf Erdoğan ile yeniden Atlantik kampına Amerika ile bir müttefiklik ilişkisine Suriye düzleminde itmemek için bazı şeyleri alttan aldı, sabretti. Fakat zaman zaman Suriye ordusuna yeşil ışık yakara İdlib’e küçük küçük operasyonlar da yaptırdı. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nı Rusya da fırsata çevirip burada hızla Suriye ordusuna yeşil ışık yakıp kendisi de hava kuvvetlerini kullanarak İdlib’de atağa geçmiş durumda. Biz böyle Kuzeydoğuya odaklandık ama orada da ciddi bir gelişme yaşanıyor. Suriye ordusunun bu işi toplamda kurşun atmadan egemenliğini yeniden tesis ettiği alan, Türkiye’nin kurşun atarak bir nüfus oluşturmaya çalıştığı bölgeden daha fazla oldu. Dolayısıyla 480 km boyunca aslında önümüzdeki günlerde birbiriyle iç içe geçmeye çalışan bir dişli gibi cepler oluşacak. Türk ordusu ile Suriye ordusunu birbirine yakınlaştıran gelişmeler olacak. Şimdi işte siyaset ve diplomasi çok daha önemli. Burada bir provokasyonun oluşmamasının zeminini sağlayacak şekilde bir Ankara-Şam işbirliği gerekiyor.”

‘ABD’NİN TAM KARŞISINDA OLAN ÇİN BİLE NİYE BU OPERASYONA KARŞI KONUMLANIYOR?’

Güller, Ankara'ya Suriye harekatı nedeniyle sadece Batı'dan değil Çin gibi ABD karşıtı duruştaki ülkelerden bile tepkiler yağdığını anımsatırken, bütün bunların arkasında dünyanın Türkiye'nin bu işe 'terörle mücadele' nedeniyle kalkıştığına inanmamanın bulunduğunu vurguladı. Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinden bahsederken, hakimiyet sağladığı bölgelere kaymakam atayıp, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle üniversiteler kurdurduğunu, hükümet ve ordu kurdurduğunu anımsatan Güller, bütün bunların da Türkiye'nin Suriye'nin topraklarını ele geçirmeye çalıştığı görüntüsüne yol açtığının altını çizdi:

Trump: Teşekkürler Recep Tayyip Erdoğan, milyonlarca hayat kurtarıldı

“Ankara’nın şunu görmesi lazım. Ankara, Amerika ve Avrupa’dan gelen açıklamalara bir değerlendirme bulabilir. Fakat Ankara şunu düşünecek; bütün bu değerlendirmelerin dışında Çin gibi, Amerika’nın tam karşısında olan bir kuvvet bile niye benim Barış Harekatı’ma karşı konumlanıyor? Bunu Ankara’nın düşünmesi lazım. Ankara’nın burada iyi götüremediği bazı şeyler var. Birincisi şu; dünyada şu anda hemen hemen hiçbir devlet Türkiye’nin bu işi salt terörle mücadele nedeniyle yaptığına inanmıyor. Çünkü sahadaki kimi uygulamalar bunu sağlıyor. Siz Azez’e kaymakam, El Bab’a emniyet müdürü atadığınızı ilan ettiğinizde Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Suriye topraklarında üniversite kurmaya kalktığınızda ister istemez bütün dünyaya ben Suriye’nin topraklarını ele geçirmeye çalışıyorum mesajı vermiş oluyorsunuz. Kalktınız bir düzenli orduya dönüştürmeye çalıştınız ÖSO’yu. Bir topraklarda, ülkede ikinci bir ordu kurduğunuz zaman bu ikinci bir devlet demektir. Siz Suriye’yi fiilen bölme pratiğine girmiş oluyorsunuz. Bunu dünyaya anlatamıyorsunuz, terörle mücadele dediğinizde, bu ne peki oluyor. Dolayısıyla Amerika’nın en karşısındaki ülke bile ikna olmuş değil. Türkiye bugün kamu diplomasisinin ne kadar önemli olduğu sorununu da görmüş oluyor. Geçmişte FETÖ ile işbirliği dönemlerinde kapattıkları toplumsal işbirliği başkanlığı gibi kurumlara Türkiye’nin ne kadar ihtiyaç duyduğu son günlerde ortaya çıkmış oluyor. Ankara’da İbrahim Kalın ile Fahrettin Altun ile yürütülemeyecek ya da sosyal medyada aktrollerle yürütülemeyecek bir iş bu. Çok profesyonelce yapılması gereken bir kamu diplomasisi işi var. Şu anda Ankara bunu yürütemiyor, bu yüzden de ne derdini anlatabiliyor ne de kendisine yönelik yapılmış psikolojik savaşlara doğru argümanlarla cevap verebiliyor.” 

Yorum yaz