‘AMACIMIZ TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASINI BARIŞÇIL TEMELLERE OTURTMAK’
Kılıçdaroğlu “Mart 2011’de Suriye’de iç karışıklıklarla başlayan, daha sonra ülke geneline yayılan ve dış müdahalelerin de etkisiyle derinleşen iç savaş, kısa sürede küresel ölçekte büyük bir insanî felakete dönüştü. Türkiye, bölgemizdeki bu yangını söndürebilecek kapasiteye sahip, güçlü ve itibarlı bir bölge ülkesi iken, uygulanan yanlış Suriye politikası nedeniyle komşumuzdaki yangının büyümesine sebep oldu. Ve bu yangın hiç tereddütsüz doğrudan Türkiye'yi de etkiledi. İşte bu konferans, bölgemizdeki yangını söndürme istek ve niyetimizin, Türkiye ve Suriye halkları arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemin, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızın ve her şeyden önemlisi, Türkiye’nin dış politikasının yeniden barışçıl temeller üzerinde yükselmesine yönelik özlemimizin bir çabasıdır” dedi.
‘CHP 2011’DEN BU YANA ULUSLARARASI ALANDA ÇABA GÖSTERİYOR’
CHP’nin Türkiye-Suriye ilişkilerini onarmayı amaçladığına işaret eden Kılıçdaroğlu “CHP olarak bu konferansla, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri onarmak için, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana attığımız adımlara bir yenisini ekliyoruz. Suriye’de akan kan dursun, bölgemizde barış rüzgarları essin diye, Suriye yönetimiyle Eylül 2011’de, Suriye muhalefetiyle ise Aralık 2012’de temas ederek diyalog ortamı kurmaya çalıştık. Nisan 2012’de TBMM’de bir genel görüşme önerisi vererek Suriye konusunda bütün siyasi partilerin barıştan yana ortak bir tutum almaları için çaba gösterdik. Yine Nisan 2012’de İstanbul’da bir "Arap Baharı konferansı" toplayarak bölgemizin barışa, eşitliğe ve özgürlüğe olan özlemini dile getirdik. Ağustos 2012’de Suriye’deki savaşa son vermek için Türkiye öncülüğünde bir uluslararası konferans toplanmasını önerdik, iktidar tarafından reddedilen önerimizin bir benzeri Cenevre Süreci olarak bugün işlemektedir. Şubat 2013’te Sosyalist Enternasyonal bünyesinde bir Suriye Çalışma Grubu kurulmasını sağladık. Mart 2013’te dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a Suriye konusunda çözüm için önerilerimizi içeren bir mektup gönderdik” dedi ve devam etti:
‘OBİT’İN DÜNYAYA YAYILACAK BARIŞIN ÖNÜCÜS OLACAĞINA EMİNİZ’
“2016’da ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar sorununa sosyal demokrat bir perspektifle çözüm önerileri üreten bir kitap yayımladık, aynı konuda Mart 2019’da da iki adet rapor yayımladık;
‘ORTADOĞU’DAKİ MEZHEPÇİ BAKIŞIN TÜRKİYE TARİHİNDE EŞİ BENZERİ YOK’
Kılıçdaroğlu “Eylül 2018’de İdlib konusunda altı maddelik bir çağrı yaparak yaklaşan tehlikeye karşı bütün sorumluları uyardık. Bu çabalarımızın tek bir amacı vardı: Doğunun ve batının buluştuğu, kültürlerin bin yıllardır birbirleriyle kucaklaştığı coğrafyamızda akan kanı durdurmak ve bölge halklarının geleceğe eşitlik ve kardeşlik içinde umutla bakmalarını sağlamak. İzlenen dış politikanın Türkiye’nin çıkarlarına endekslenmiş bir dış politika olmadığını, 90 yıllık dış politikamızın kısa bir süreç içinde perişan edildiğini ve bütün birikimlerimizin çöp sepetine atıldığını, Ortadoğu’ya mezhep eksenli bakılmasının Türkiye’nin tarihinde görülmemiş olduğunu vurguladık” dedi.
Kılıçdaroğlu “Şu hususun altını kuvvetle çizmek isterim. Biz uluslararası hukuktan yanayız. Silahlı müdahaleler bakımından uluslararası meşruiyetin tek kaynağı hâlâ BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarıdır. Uluslararası hukuka ve sağduyulu bir dış politikaya saygı göstererek hareket etmek zorundayız. 2011 yılından bu yana yaşadıklarımız ve bugün geldiğimiz nokta, CHP’nin konuya ilişkin tutumunun ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, doğru bildiğimiz yolda, yürümeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Suriye’deki savaşın sona ermekte olduğuna ilişkin kanaat her geçen gün güçlenirken, Ankara ve Şam’ın önlerinde yanıt bekleyen sorular bulunduğunu ve barışa doğru atılması gereken adımların olduğunu unutmamalıyız” diyen Kılıçdaroğlu barışa giden aşamaları ağağıdaki başlıklarda sıraladı:
-Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu ve Suriye’nin geleceğine ancak Suriye halkının karar verebileceğini hiç unutmamalıyız,
-ABD ve Rusya’nın çıkarları arasında savrulmamak için, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık, egemenlik ve iyi komşuluk ilişkileri ilkelerine dayanan, bütünlüklü ve uyumlu tek bir Suriye politikası izlemeliyiz,
-Suriye yönetimi başta olmak üzere, uluslararası hukuka ve ilişkilere dayalı, meşruluğu olan bütün aktörlerle, tıpkı burada olduğu gibi konuşarak diplomasiyi etkin kılmalıyız,
-Bugüne kadar, uluslararası hukuk ve meşruiyete aykırı bütün hamlelerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz,
- Suriye yeniden güvenli ülke olduktan sonra ülkemizdeki sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerini teşvik etmeli ve bu amaca uygun politikalar geliştirmeliyiz.
AĞBABA: İZLENEN YANLIŞ POLİTİKALAR, SURİYE’YLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMA İSTEĞİMİZİ AZALTAMAZ’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, yaklaşık 9 yıldır Suriye’de süren savaşa çözüm getirmek için toplanıldığına işaret ederek “Biz bu konferansı Atatürk’ün ‘‘Yurtta Barış Cihanda Barış’ anlayışıyla düzenliyoruz. AKP’nin mezhebi yapılar üzerinden yürüttüğü dış politika çıkmaza sürükledi. ‘Komşularla sıfır sorun’ gibi dış politika yapmaya çalışanlar, Suriye'de egemenlik kurmak isteyen ülkelerin çıkarlarına sıkıştırdı. Milyonlarca insan evlerinden olurdu. oysa başka devletlerin toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyan bir iktidar tarafından yönetilseydi böyle olmayacaktı. Ancak izlenen yanlış politikaların yıkımı Suriye'yle barış içinde yaşama isteğimizi azaltamaz. Suriye’nin kimin tarafından yönetileceğine yalnızca suriye halkının zarar vereceğini inanıyoruz. bunun tüm bölgenin barışı için gerekli olduğunu savunuyoruz” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU: SAVAŞI KABULLENMEYEN SURİYELİLERE KIZAMAYIZ
İBB Başkanı İmamoğlu ise “2011’de kaos başladığında Suriye nüfusunun önemli bir bölümü göç etmek, vatanlarından ayrılmak zorunda kaldı. İç savaşta yaşanan insanlık dramı ve şiddet o denli yürek parçalayıcı hale geldi ki, ülke tüm dünyanın ilgi odağı haline geldi. Gelinen noktada, çoğunluk kiminle savaştığını bile bilmiyor. Yanı başımızdaki dost ülkeden gelen milyonları yalnızca ülkemize almadık, ayrıca onları burda tek başlarına bıraktık. Buraya gelenleri suçlamak doğru değil. Onlar savaşı kabullenmedikleri için bizimle yaşıyor” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU: İSTANBUL’DAKİ KAYITLI, KAYITSIZ SURİYELİ SAYISI 1 MİLYONU AŞMIŞ DURUMDA
İMAMOĞLU: AMACIMIZ SURİYELİLERİN ÜLKELERİNE EN İYİ ŞARTLARDA DÖNMESİ
Mevcut sosyal politikaların yetersiz olduğunu söyleyen İmamoğlu “Çocuk evlilikleri ve aile travmalarına sahadaki çalışmalarda tanıklık ediyoruz. Psikolojik ve manevi desteğe muhtaç acil vakalar gelişiyor. Problem insani açıdan çok derin ve kapsamlıdır. Mültecilerin sorunlarının iyileşmesi için yabancı ülkelerle ve organizasyonlarla çalışmanın gereğinin farkındayız. Bu çalışmalara başladık. Uluslararası arenada ortak akılda buluşma çabalarımız artarak sürüyor. Bu sorunu tek başımıza çözmemiz beklenemez. Sorunun nihai çözüme ulaşmasına ve insanların en iyi şartlarda ülkelerine dönmesi konusunda çalışmalar yapmalıyız, yapacağız” diye ekledi.