Rapora göre ulusal gazetelerin tümü ve 500 yerel gazete, önceden belirlenen anahtar kelimeler aracılığıyla tarandı. Bu kapsamda 240 binden fazla metin incelendi, 4 bin 839 köşe yazısı ve haberde ulusal, etnik ve dini grubun hedef alındığı görüldü. Gazetelerde 98 farklı grup hakkında 6 bin 517 adet nefret söylemi yer aldığı tespit edildi.
Yıl boyunca günde 18'den fazla metinde nefret söylemi üretildiği ifade edilen rapora göre, yazılı basında nefret söylemine en çok Yahudiler maruz kaldı. Yahudiler hakkında 1133 nefret söylemi kullanıldı. Ermenilere karşı 973, Suriyelilere karşı 918, Yunanlara karşı ise 672 nefret içeren ifade ve değerlendirme tespit edildi.
'SURİYELİLER POTANSİYEL SUÇLU OLARAK GÖSTERİLDİ'
Rapora göre, ayrımcı dil ve nefret söylemine maruz kalan gruplardan olan Suriyeli sığınmacılar, sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla anıldı, bu grup potansiyel suçlu olarak kodlandı.
Suriyeliler, güvenlik sorunları ve terörle özdeşleştirildi, ekonomik sıkıntıların ve işsizliğin sorumlusu ile Türkiye'nin demografik yapısına yönelik bir tehdit olarak unsuru olarak işaretlendi.
NEFRET SÖYLEMİ YEREL BASINDA DAHA FAZLA
Yazılı basındaki nefret söyleminin yüzde 40'ının ulusal basında, yüzde 60'ının ise yerel basında üretildiği saptandı.
Metinlerde bu söylemin yüzde 53'ünün 2 bin 577 içerikle köşe yazılarında dile getirildiği, yüzde 42'sinin 2 bin 45 içerikle haberlerde kullanıldığı belirlendi.
Nefret söylemi içeren haber örneklerine de yer verilen raporda, bu haberlerin belirli bir kimliği hedef almadan da yazılabileceği ifade edildi ve alternatif başlıklar önerildi.
Yerel bir gazetenin 43 Filistinlinin İsrail askerleri tarafından katledilmesini "Gazze'de Yahudi terörü" başlığıyla verdiği ifade edilen raporda, bu haberin "İsrail askerlerinin ateş açması sonucunca 43 Filistinli öldürüldü" başlığı altında verilebileceği dile getirildi.
'ÇÖZÜM ODAKLI GAZETECİLİĞİ SAVUNMAK ÖNEMLİ'
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de medyanın taraflı, ön yargılı ve ayırımcı bir dil kullandığı belirtilen raporda, bilgi vermeye, çözüm üretmeye ve toplumsal bir aradalığa katkı sağlamaya yönelik bir gazeteciliği savunmanın büyük önem taşıdığı vurgulandı.
Raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Haberlerde, özellikle manşetlerde ve başlıklarda kullanılan kışkırtıcı, ırkçı ve ayrımcı dil, düşmanlığı ve ayrımcı duyguları tetikleyen, kalıp yargıları güçlendiren bir araca dönüşüyor ve savunmasız gruplara yönelik ön yargıların yerleşmesine yol açıyor. Hedef alınan kişi ve gruplar tedirginleşiyor, sessizleşiyor ve demokrasinin olmazsa olmazı olan sosyal ve siyasal yaşama katılım haklarından feragat etmek zorunda kalıyorlar".