Dr. Altınoluk: Kadına şiddet sadece fiziksel değil

‘Eleştirel Erkeklikler İncelemeleri İnisiyatifi’ oluşumunu kuran akademisyenler kadına şiddetin aktörü olarak gözüken erkeklikleri incelemeye başladı. Bu oluşumun içinde bulunan Dr. Duygu Altınoluk, Başlangıç Noktası programında kadına şiddetin sadece fiziksel olmadığını dile getirdi.
Sitede oku

AYM: Şiddet gören kadının işyerini değiştirmemek hak ihlali
Her gün kadınlara yönelik şiddetin içler acısı örnekleri basına yansıyor. Bu şiddeti yaratan erkekler üst limitlerden ceza almıyor, iyi hal gibi sebeplerden dolayı cezalarında indirime gidiyor ve hatta zaman zaman serbest bırakılıyorlar. Bu da kadına yönelik şiddetin üstüne bir tuğla daha koyuyor.

Bundan yıllar önce kadına şiddeti ve cinsiyetler arası eşitsizliği araştırmak için hayata geçirilen Eleştirel Erkeklikler İncelemeleri İnisiyatifi, farklı disiplinlerdeki akademisyenlerin bir araya gelmesiyle bu alanda çözüm arayışlarına gitti. Geçtiğimiz yıllarda bir sempozyum düzenleyen bu oluşum 12-14 Eylül tarihleri arasında İkinci Uluslararası Erkeklikler Sempozyumu’nu düzenliyor. Bu oluşumdaki akademisyenlerden biri olan Dr. Duygu Altınoluk, Başlangıç Noktası programında kadınların yaşadığı zorlukları ve bunların olası çözümlerini anlattı:

‘KADINA ŞİDDET HER ALANDA VAR’

“Eleştirel Erkeklikler İncelemeleri İnisiyatifi adı altında birçok disiplinden akademisyenle bir oluşum kurduk. Amacımız eleştirel erkeklik incelemelerinin dünyadaki görünürlüğünü ortaya çıkarmaktı. Kadına şiddetin aktörü olarak erkekleri ve erkeklikleri incelemeyi hedefledik. Bugünlerde daha önce ilkini yaptığımız sempozyumun yenisini düzenliyoruz.

Erkeklikleri duyarak ve tanıklıklara bakarak Türkiye’de neler olduğunu anlatıyor dünyada olanları görüyoruz. Bu tanıklıklardan yola çıkarak bir dönüşüm yaratabilir miyiz diye bakıyoruz. Kadınlara şiddet değişik alanlarda var: Psikolojik, sosyal, ekonomik. Bunların her birinin araştırılması lazım.

'Namus için pişman mı olunur' demişti: Eşini 46 yerinden bıçaklayıp can çekişmesini izlemiş
Erkeklikler kelimesinin çoğul olmasının sebebi, erkeklik tek ve yekpare değil. Bir kişinin erkekliğe bakışıyla toplumda uygulama biçimiyle bir diğerininki farklı tezahür edebilir. Yetiştirilme tarzı, yetişilen yer, okul okunan kitaplar bunları farklılaştırabiliyor. Kültürden kültüre toplumdan topluma değişebiliyor.

‘DÖNÜŞÜMLER BİR ANDA OLMAZ’

Kafka’nın dönüşüm romanındaki gibi bir sabah uyandığımızda yatağımızda böcek olmayacağız. Kimse bir günde erkekliğini dönüştüremeyecek. Sorgulayacaklar ve sorgulama süreci bile dönüşümün başlangıcı olabilir. Bir babanın çocuğu üstünde otorite kurmayı bırakmasından bir akademisyenin kadın arkadaşının sözünü kesmeden konuşma pratiğine kadar uzanan bir diziyi kapsıyor. Erkeklerin bulunduğu konfor alanlarından çıkmaları gerekiyor. Adam gibi kelimesini kötü niyetle söylemiyorum denmesi bile kötü bir yere gidebilir. Kadına fiziksel şiddette kadına kötü niyetle vurmadım diyen erkekler çıkabilir. Dönüşüm dili de içinde barındıran bir süreç. Adam gibi konuşalım eşittir doğru dürüst konuşalım anlamına geliyor bazılarının bakış açılarında.

‘CEZALAR GERÇEKTEN UYGULANMALI’

Gerçekten bir cezai yaptırım ve uzaklaştırma indirimsiz ve iyi halsiz uygulanıyorsa, bunların kadına yönelik şiddeti indirecek unsurlar olduğunu düşünüyorum. Ama bir kadına vurmanın cezası 10 yılsa bunda indirim olmaması gerekiyor. Hukuk sisteminin işlemesi gerekiyor.

Erkek şiddeti: Ağustos ayında 49 kadın öldürüldü
Kadına şiddet verileri Dünya Sağlık Örgütü verileri ve bizden giden veriler. Türkiye’de kadına şiddet bu verilere göre daha düşük görünüyor. Bunlara göre Türkiye, Almanya ve İsveç aynı bantta yer alıyor. Burada şöyle bir çıkarım yapmamız bekleniyor: O zaman kadına yönelik şiddeti konuşmayı bırakalım ve geri mi çekilelim? Türkiye bu işi çözdü artık ondan mı bu rakamlar görece olarak düşük?

Bu kadar nicel söylemenin şöyle bir tehlikesi var: Haberlere düşmeyen pek çok şey var. İstendiği kadar düşük olsun bunlar, bizim konuşmamız gereken bir şey var. Türkiye’de kadın akademisyen sayısı Avrupa’dan daha fazla. Bu sayı fazla diye sevinmemiz mi gerekiyor? Bu akademinin içinde yer alırken kendimizi erkek dünyasına ispat etme zorunda olma sorunumuz var. Bunu konuşmamız gerekir. Bir şeyin oranı az diye konuşmayı bırakmamız gerekmiyor.

Birçok kişi kendi konformist alanından çıkmak istemediği için bunları konuşmak istemiyor. Emine Bulut cinayetinde üç gün konuştular ama sonra kendi sosyal hayatlarına döndüler. Ben oğlumu yetiştirirken ona neler söylemeliyim, öğrencilerime ders anlatırken nasıl bir farkındalık sağlıyorum diye bakmamız lazım.”

Yorum yaz