Bundan yıllar önce kadına şiddeti ve cinsiyetler arası eşitsizliği araştırmak için hayata geçirilen Eleştirel Erkeklikler İncelemeleri İnisiyatifi, farklı disiplinlerdeki akademisyenlerin bir araya gelmesiyle bu alanda çözüm arayışlarına gitti. Geçtiğimiz yıllarda bir sempozyum düzenleyen bu oluşum 12-14 Eylül tarihleri arasında İkinci Uluslararası Erkeklikler Sempozyumu’nu düzenliyor. Bu oluşumdaki akademisyenlerden biri olan Dr. Duygu Altınoluk, Başlangıç Noktası programında kadınların yaşadığı zorlukları ve bunların olası çözümlerini anlattı:
‘KADINA ŞİDDET HER ALANDA VAR’
“Eleştirel Erkeklikler İncelemeleri İnisiyatifi adı altında birçok disiplinden akademisyenle bir oluşum kurduk. Amacımız eleştirel erkeklik incelemelerinin dünyadaki görünürlüğünü ortaya çıkarmaktı. Kadına şiddetin aktörü olarak erkekleri ve erkeklikleri incelemeyi hedefledik. Bugünlerde daha önce ilkini yaptığımız sempozyumun yenisini düzenliyoruz.
Erkeklikleri duyarak ve tanıklıklara bakarak Türkiye’de neler olduğunu anlatıyor dünyada olanları görüyoruz. Bu tanıklıklardan yola çıkarak bir dönüşüm yaratabilir miyiz diye bakıyoruz. Kadınlara şiddet değişik alanlarda var: Psikolojik, sosyal, ekonomik. Bunların her birinin araştırılması lazım.
‘DÖNÜŞÜMLER BİR ANDA OLMAZ’
Kafka’nın dönüşüm romanındaki gibi bir sabah uyandığımızda yatağımızda böcek olmayacağız. Kimse bir günde erkekliğini dönüştüremeyecek. Sorgulayacaklar ve sorgulama süreci bile dönüşümün başlangıcı olabilir. Bir babanın çocuğu üstünde otorite kurmayı bırakmasından bir akademisyenin kadın arkadaşının sözünü kesmeden konuşma pratiğine kadar uzanan bir diziyi kapsıyor. Erkeklerin bulunduğu konfor alanlarından çıkmaları gerekiyor. Adam gibi kelimesini kötü niyetle söylemiyorum denmesi bile kötü bir yere gidebilir. Kadına fiziksel şiddette kadına kötü niyetle vurmadım diyen erkekler çıkabilir. Dönüşüm dili de içinde barındıran bir süreç. Adam gibi konuşalım eşittir doğru dürüst konuşalım anlamına geliyor bazılarının bakış açılarında.
‘CEZALAR GERÇEKTEN UYGULANMALI’
Gerçekten bir cezai yaptırım ve uzaklaştırma indirimsiz ve iyi halsiz uygulanıyorsa, bunların kadına yönelik şiddeti indirecek unsurlar olduğunu düşünüyorum. Ama bir kadına vurmanın cezası 10 yılsa bunda indirim olmaması gerekiyor. Hukuk sisteminin işlemesi gerekiyor.
Bu kadar nicel söylemenin şöyle bir tehlikesi var: Haberlere düşmeyen pek çok şey var. İstendiği kadar düşük olsun bunlar, bizim konuşmamız gereken bir şey var. Türkiye’de kadın akademisyen sayısı Avrupa’dan daha fazla. Bu sayı fazla diye sevinmemiz mi gerekiyor? Bu akademinin içinde yer alırken kendimizi erkek dünyasına ispat etme zorunda olma sorunumuz var. Bunu konuşmamız gerekir. Bir şeyin oranı az diye konuşmayı bırakmamız gerekmiyor.
Birçok kişi kendi konformist alanından çıkmak istemediği için bunları konuşmak istemiyor. Emine Bulut cinayetinde üç gün konuştular ama sonra kendi sosyal hayatlarına döndüler. Ben oğlumu yetiştirirken ona neler söylemeliyim, öğrencilerime ders anlatırken nasıl bir farkındalık sağlıyorum diye bakmamız lazım.”