53 yaşında olduğu ve Ardahan ilinin Baltalı köyünde dünyaya geldiğini ve kökeninin Ahıska Türkü olduğunu belirten Kaya, ailesinin daha sonra İzmir’e taşındığını ve hayatının neredeyse tümünün orada geçirdikten sonra Ankara’ya taşındığını ve son iki yıldır başkentte yaşadığını söyledi.
Kaya, Atatürk’e benzerliğinin ilk nasıl fark edildiğini şu sözlerle anlattı:
Atatürk’e benzemenin güzel bir şey, onur verici, gurur verici bir şey olduğunu dile getiren Kaya, “Ama bir de onu taşıyabilmek önemli. O misyonu koruyabilmek önemli. Oyunculuk ilk teklif edildiğinde, acaba yapabilir miyim, yapamaz mıyım, diye çok düşündüm. Çünkü Atatürk sıradan bir kişi değil, dünya gözünde hem bir komutan, hem bir barışçı, hem bir savaşçı, zeki ve ahlaklı dünya lideri. Böyle bir misyon taşıyorsun, ağır bir sorumluluk. Yapabiliriz diye kabul ettik. Böyle yola çıktık ve şu anda aşağı yukarı 12 yıldır bunu özenle taşıyor, korumaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.
Atatürk’e benzerliğini hiçbir zaman insanlarla fotoğraf çekip bundan para kazanmak için kullanmadığını vurgulayan Kaya, “Bana çok sordular, neden çekildiğin fotoğraflar için para almıyorsun, diye. Olur mu, dedim, benim şahsıma münhasır değil. Bu saygı bana değil, Gazi Mustafa Kemal’e gösteriliyor. Ben bir birey olarak Atatürk’e benzemeseydim, kim bana bu kadar önem verirdi? Ona benzediğim için bana değer veriliyor. Parayla fotoğraf çekilirsem Gazi Mustafa Kemal’in değerlerini yerle bir etmiş olurum. Çok yanlış olur. Ayrıca karakterimiz, kişiliğimiz buna müsaade etmez” yorumunda bulundu.
Okullara gittiğini, tiyatro bazında ‘Atatürk Aramızda’ adlı enteraktif söyleşi yaptığını anlatan Kaya, tek amaç, Atatürk’ün Türkiye için yaptıklarını aktarabilmek olduğunu kaydederek, “Şöyle bütünleştiriyorum, benzerliği görüyorlar, bir de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemiz ve halkımız için yaptıklarını anlattığında, ikisi bir bütün olduğunda, güzel bir ambiyans, çok güzel bir duygu yaşıyor çocuklar. Atatürk sevgisi tekrardan alevlenmiş oluyor, ateşleniyor. Çocuklar beni gördüğünde sarılıp ağlıyor. Bazıları, sen ölmedin mi, yaşıyorsun, diyor” dedi.
"Rüyalarımda birinde, bir senaryo gereği mareşal üniformasını giymişim. Filim seti alabildiğine yeşillik, çayır çimenlik bir alanda. Ama benden başka kimse yok. Bir bakıyorum Gazi Mustafa Kemal Atatürk bana doğru geliyor. Ben de onun üniformasını giymişim. Eyvah, diyorum, şimdi görürse kızar. Hemen çıkaracağım. Düğmesini açtığım zaman elini omuzuma koyuyor, dur evladım çıkarma, sana çok yakışıyor, bundan sonra sen giyeceksin bunu, diyor. Uyandım, saat 3’tü, 5’e kadar ağladım. Hem sevinç hem korkudan ağlıyorum. Bir hata yaparsam, beni cezalandırır düşüncesiyle. İlk rüyam böyleydi. İkinci rüyam birkaç yıl sonra oldu. Atatürk koluma bir saat taktı. Paşam ben saat kullanmıyorum, dedim. Evladım, benden sana hatıra, yakışıyor, tak koluna, dedi. Sağ ol paşam, dedim. Sabahleyin kalktığımda gidip kendime bir kol saati aldım."
Atatürk’ün Rusya ile ilişkilerine de değinen Kaya, Cumhuriyet kurucusunun Rusya ile çok iyi anlaştığını belirterek, "Kurtuluş Savaşı’nda, Rusya Türkiye’nin yanında yer almıştı. Atatürk Ruslara son derece güveniyordu" dedi.
Kaya, çocukluğundan şöyle ilginç bir hikaye de aktardı:
Halihazırda Mujdat Gezen Tiyatrosu’nda çalışan Kaya, elbette Atatürk’ü canlandırıyor. Katıldığı etkinlikler için üniformalarını kendisinin diktirdiğini, kimsenin sponsor olmadığını anlatan Kaya, Atatürk’ün kullandığı elbise ve üniformaları müzeleri gezerek ve fotoğrafları inceleyerek bir modacıya çizdirip, kumaşını bulup özel bir terziye diktirdiğini anlattı.