“TÜRKİYE-RUSYA-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ REKABETTEN İŞ BİRLİĞİNE GEÇMİŞ DURUMDA”
Azerbaycan Devlet Başkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Uluslararası İlişkiler Merkezi Başkanı Cavid Veliev, yaptığı konuşmada taşımacılık, enerji ve ticaret konularının üç ülkenin devlet ilişkileri açısından yeni fırsatlar doğurduğunu belirterek bu konuların rekabetlerin iş birliğine dönüşmesinde çok önemli rol oynadığını kaydetti. Güvenlik kavramının da burada öne çıktığını anlatan Veliev, “Bugün Türkiye-Rusya-Azerbaycan ilişkileri rekabetten işbirliğine geçmiş durumda. Bazı alanlarda fikir ayrılıkları olabilir ama 90’lı yıllara kıyaslandığında çok daha farklı bir durumdalar” diye konuştu.
Azerbaycan, Türkiye ve Rusya dış politikalarında üçlü ilişkilerin önemli yer tuttuğunu ve bölgesel ittifakların ön plana çıktığını vurgulayan Veliev, Azerbaycan’ın demiryolu hatlarını Rusya sınırına kadar yenilediğine dikkat çekti. Azerbaycan, Rusya ve İran Kuzey-Güney demiryolu hattı ile Bakü-Tiflis-Kars hattının iki önemli demiryolu projesi olduğunu belirten Veliev, İran tarafındaki demiryolunun yapılması için de bu ülkenin onayının beklendiğini kaydetti.
GÜVENLİK VURGUSU
Bakü Network Başkanı Elkhan Alasgarov da Suriye ve Irak göz önüne alındığında hayata geçirilen söz konusu tüm bu projeler için güvenlik konusunun ön plana çıktığını vurguladı. “Bu projelerin güvenlik konusu da daha çok Türkiye’nin ve Rusya’nın ve bu ülkelerin hangi formatta olursa olursun karşılıklı çabasından geçiyor. Hepimizin isteği tüm bölge barış ve kalkınma bölgesi olsun” diye konuştu.
“TÜRKİYE VE HAZAR HAVZASINDAKİ DİĞER DEVLETLER MENFAAT BİRLİĞİ YAPARSA BÖLGENİN KADERİ DEĞİŞİR”
Caşın, “Avrupa-Atlantik menfaatlerine meydan okuyan Moskova, Pekin ve Yeni Delhi’nin yeni bir küresel denklem kurduklarını” ifade ederken, “Baktığımızda Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Atlantik’in karşısına çıktığını görüyoruz, Pasifik’te Japonya, Amerika, İngiltere üçlüsü var, Çin’e meydan okuyorlar, Hindistan ve Pakistan da görüldüğü gibi Keşmir meselesinde iki uyuşmazlık… Bu denklem içinde bakıldığında, gelecek 30 senede arz fazlası olanlar Rusya, Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika, tüketim açığı olanlar ise Amerika, AB, Hindistan, Japonya, Çin, ve Güney Kore. Bir taraftan Avrupa Briliği, diğer tarafta Asya-Pasifik’in yükselen bir enerji talebi var. Kimler peki kaynak, Rusya, Orta Doğu ve Hazar bölgesi” dedi.
Bu bağlamda Orta Asya’nın jeopolitik önemine dikkat çeken Caşın, “Eğer Türkiye, Rusya ve Hazar havzasındaki diğer devletler iş birliği yaparsa ve bir menfaat birliği olursa ben bu bölgenin kaderinin değişeceğine inanıyorum” diye konuştu.
“ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ KADAR TALEP GÜVENLİĞİ DE ÖNEMLİ”
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl de Rusya ve Azerbaycan’ın enerji kaynaklarına sahip iki temel aktör olduğunu, Türkiye’nin ise bu kaynakları uluslararası piyasalara ulaştırma anlamında önemli bir konumu olduğunu kaydetti. Türkiye’nin bu yatırımların gerçekleştirilmesine yönelik ciddi adımlar attığını kaydeden Karagöl, “Enerji arz güvenliği kadar talep güvenliği de önemli. Bu kaynaklar uluslararası piyasalara ulaşıp gelir elde edildiğinde önem kazanıyor” dedi.
Türkiye, Rusya, Azerbaycan bağlamında, bu projelerin devamlılığının ve ülkelerin birbirine güvenin öneminin altını çizen Karagöl, Türkiye’nin enerjide “transit ülke” değil, ticaret merkezi olmak istediğini de ifade etti. Karagöl, Doğu Akdeniz’deki kaynakların Türkiye’nin bu hedefine önemli katkıda bulunabileceğini ifade ederken, “Türkiye Doğu Akdeniz’de doğal gaz bulduğunda enerji arz güvenliğinde önemli bir aktör olacak, çünkü kaynağı olacak, diğer taraftan coğrafi konumu itibariyle de bu kaynakları düşük maaliyetlerle AB piyasına pazarlayacak. Burada Rusya ile problem yaşanır mı, bahsettiğimiz bölgesel iş birlikleri devam eder mi, bu da dile getirilen bir konu. Güven unsuru, süreklilik ve devamlılık bu bölgenin belki de en önemli sorunu, bundan sonraki yol haritasını ve gidilecek yeri de önemli ölçüde belirleyecektir” diye konuştu.