Arap Birliği tarafından yayımlanan yazılı açıklamada, "İşgal güçlerin talimatıyla meydana gelen olay, İsrail'in Yahudilerin Harem-i Şerif'teki varlığını normalleştirme ve İslam varlığını da daraltmayı hedefleyen siyasetini yansıtıyor" ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, "Barbarca politikalar bölgedeki fanatizmin ateşini fitilliyor ve Kudüs kentinde dini çatışma çıkması tehdidine yol açıyor" ifadesine yer verildi.
Fanatik Yahudiler, arife ve Kurban Bayramı'nın ilk gününe tekabül eden Teşa BeAv yas ve oruç günü dolayısıyla Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemek üzere İsrail polisinden izin talebinde bulunmuştu.
KUDÜS İSLAMİ VAKIFLAR İDARESİNİN EGEMENLİĞİ İHLAL EDİLİYOR
Mescid-i Aksa ve Kudüs'teki vakıflar, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994'te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.
İsrail makamlarının bu tek taraflı kararını tanımayan Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğini ihlal edici bu tür girişleri baskın olarak tanımlıyor.
Yahudiler, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu's Sahra Camisi'nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun yer aldığı Mescid-i Aksa Külliyesi altında, sözde "Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu" iddiasıyla kazı çalışmaları yapıyor, Mescid-i Aksa'da kendilerinin de ibadet etme hakları olduğunu savunuyor.