GÖRÜŞ

‘28 Şubat postmodern darbesinin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın Türkiye’nin D-8 hamlesinden rahatsızlığıydı’

Müslüman ülkeler arasındaki işbirliğini artırmak için 1997’de kurulan Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Ekonomik Örgütü'nün 22’inci yıldönümünde SP Lideri Temel Karamollaoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve SP eski lideri Recai Kutan konuşma yaptı. Kutan “28 Şubat postmodern darbesinin en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin D-8 hamlesiydi” dedi.
Sitede oku

Türkiye'nin öncülüğünde kalkınmakta olan Müslüman ülkeler arasındaki işbirliğini artırma hedefiyle, 15 Haziran 1997’de kurulan Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Ekonomik Örgütü'nün 22’inci yıl dönümü toplantısı, İstanbul Çırağan Sarayı’nda gerçekleşti. Toplantıya, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Saadet Partisi eski Genel Başkanı ve partinin Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Recai Kutan, çok sayıda siyasetçi ve gazeteci katıldı.  

‘D-8’E YETERLİ İTİBAR GÖSTERİLMEDİĞİ İÇİN, BU KURULUŞ MAALESEF DÜNYAYI YETERİ KADAR ETKİLEYEMİYOR’

Toplantıda konuşma yapan Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu  “22 yıl önce, temeli bu binada atılmış D-8’i bugün anıyoruz. Bugün burada bulunan herkese şahsım ve partim adına teşekkürlerimi sunuyorum. Elbette, D-8’leri konuştuğumuz mekanda, kuruluşunda büyük emeği geçen Necmettin Erbakan’ı anmadan geçemeyiz. D-8, merhum Erbakan’ın üstün inanç ve çabasının sonucu olarak doğdu. Hele hele, D-8’in hangi zorluklara rağmen hayata geçirildiği düşünüldüğünde çabanın önemi arttı. 8 ay gibi çok kısa bir sürede kuruldu. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki D-8, kurucu olan ülkeler tarafından yeterli itibar gösterilmediğinden bugün içinde bulunduğumuz dünyada etkisini gösteremedi. Genel sekreterler olarak görüştüğümüzde ümit verici bir takım adımlar atıldığını öğrendim. Onu da ifade etmeden geçemeyeceğim” dedi. 

‘TÜRKİYE’DE NEDEN AVRUPA SERBEST BÖLGESİ VAR DA D-8 SERBEST BÖLGESİ YOK?’

D-8’e üye ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğini geliştirerek üyelerin hep birlikte kalkınmasını amaç edinen bir kurum olduğunu ama bunun istenilen seviyeye çıktığını söylemenin mümkün olmadığını söyleyen Karamollaoğlu “1.5 trilyon doları bulan toplam ticaret hacmine rağmen üye ülkeler arasında sadece 120 milyar dolar seviyesinde ticaret var. Esas sorulması gereken soru, neden bu 8 ülke kendi aralarından bu kadar düşük ticaret yapıyor? Ekonomik güç, siyasi gücü de beraberinde getirir. Bugün siyasi güç haline gelen Avrupa Birliği, temellerini Ekonomik ortaklık üzerine kurdu. Türkiye’de bir Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi var ama D-8 serbest ticaret bölgesi yok” dedi. 

‘DÜNYADA BARIŞIN TESİSİNE İHTİYAÇ DUYUYORUZ’ 

Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu: İsrail'in saldırıları katliama dönüşmüştür
Karamollaoğlu “Savaş değil, barış; üstünlük değil, eşitlik; sömürü değil hakça paylaşım; baskı ve zulüm değil, gerçek manada demokrasi. Bu prensipler, olmazsa olmazdır. Şu an G-20 ülkeleri Japonya’da toplantıdalar. Aslında benzer toplantıların bizim aramızda gerçekleşmesi lazım.Halbuki biz sorunlarla boğuiur vaziyetteyiz. Filistin meselesi kanayan yara ve kan kaybetmektedir. Gazze hala kuşatma altındadır ve ‘Yüzyılın Anlaşması’ safsatasıyla herşey oldubittiye getirilmeye çalışılmaktadır. Keşmir gündemimizden neredeyse çıktı. Irak işgalden bu yana kendini toparlayamadı. Suriye ve Libya iç savaştan harap oldu. Arakan’a İslam ülkeleri dışından daha fazla ilgi olduğuna şahit oluyoruz. Yemen’de uydurma bahanelerle katliam yaşanmaktadır. Afganistan 40 yıldır huzura kavuşmadı. İçinde bulunduğumuz problemlerden kendi değerlerimize dönerek çıkabiliriz. Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar. Düşman lafını bu sözde kullanıldığı için söylüyoruz. Yoksa dünyada barışın tesisine ihtiyaç duyuyoruz” diye konuştu. 

‘ÜRETİMDE İLERİ ADIMLAR ATMAK ŞART’

Karamollaoğlu “İçinde bulunduğumuz şartlar daha ileri adımları gerektiriyor. Ekonomik yönden gelişmiş yüksek sanayi ve teknolojiye sahip harp vasıtalarını üreten memleketler kendi menfaatleri için uluslararası prensipleri çiğnemekte tereddüt göstermiyor. Üretimde öncü hamle yapmak, Müslüman ülkelerin sözünün yeniden dinlenmesini sağlayacak. Ancak Müslüman da Hristiyan da olsa herkes için hakkaniyetli bir düzen ancak böyle mümkün olur” diye ekledi. 

‘BATILI EMPERYALİSTLER, D-8’DEN SON DERECE RAHATSIZ OLDULAR’

​Toplantıda söz alan Recai Kutan ise “D-8, 20’inci yüzyılın 21. yüzyıla en büyük armağanıdır. Erbakan hocamızın büyük gayretiyle kurulan D-8 bütün dünyanın özlediği adil düzenin temsilcisidir. 6 milyarlık insanlık alemi için, D-8’in temel prensipleri hayati önem taşıyor. D-8, belirlenen ilkeler ve hedefleri itibariyle, sadece üye ülkelerin değil, dünya çapında ezilen bütün ülkelerin kalkınmasına büyük önem atfetmektedir. D-8’in kurulduğu dönemde, çeşitli çevrelerde, D-8’in G-8’e karşı hasmane bir tutumla kurulduğu söyleniyordu. Bu gerçeği yansıtmıyor. D-8, ‘dünyayı sadece biz yönetiriz’ diyenlere karşı ‘biz de dünyanın bir parçasıyız’ mesajı veriyor. 

Ülkemizdeki bazı seçkinlerimiz ise, D-8 en fakir ülkelerin kurduğu bir kuruluş diye değerlendirme yaptılar. Emperyalist batı ülkeleri de kalkınmakta olan ülkelerin bu girişiminden rahatsızdı. Erbakan hükümetinin 28 Şubat postmodern darbesiyle düşürülmesinin en önemli sebeplerinden birisi de emperyalist ülkelerin rahatsızlığıdır” dedi.

‘D-8 ENGELLENMESEYDİ, BUGÜN İSLAM ÜLKELERİNİN KAYNAKLARI BÖYLE TALAN EDİLMEYECEKTİ’

Kutan “Şayet D-8 engellenmese ve hayata geçirilseydi dünyada mazlum coğrafyaların çoğu işgal altında olmayacak, 100 binlerce insan hayatını kaybetmeyecekti, İslam ülkelerinin kaynakları talan edilmeyecekti. D-8’in kuruluş günlerindeki dinamizmine kavuşmasını hepimiz arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

BBC: Fehmi Koru, 'Abdullah Gül durumdan son derece rahatsız' dedi
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise “Rahmetli Erbakan hocamızı bu vesileyle rahmetle anıyoruz. Kendisi o zaman büyük bir azimle, böyle bir uluslararası teşkilatın kurulması adımını attı. O çalışmaları yürütme görevini bana vermişti. Uzun çalışmalar yürütmüş sonunda 8 ülkenin devlet başkanı ve başbakanıyla burada, Çırağan Sarayı’nda toplantı yapmıştık. İnsanların mutlu olması, huzur refah içinde yaşaması için D-8’in ilkeleri ön plana çıkartıldı. Bu ilkler, önce ülkelerin kendisi sonra çevreleri sonra da çok daha geniş bir coğrafya için geçerli” dedi. 

Gül “Böyle bir teşkilata niçin ihtiyaç var? 2. Dünya Harbi’nden önce büyük acılar çekildi. Soğuk Savaş döneminde dünyanın büyük bir kısmı büyük baskılar ve otoriter rejimler altında yaşadı. Nihayet yeni dünya düzeni kurulurken, dünyada kavgalar barışlar değil, diyalog olsun diye bu girişime ön ayak olduk. O günden bugüne baktığımızda acıların, yıkımların çok fazla arttığını göreceğiz. Eğer diyalog, uzlaşma, barış tesis edilebilmiş olsaydı, bu acılar çekilmezdi. Yönetimlerde mutlak hakimiyet sürdürülebilir değil. Mutlak hakimiyette ısrar edildiğinde çıkar çatışması kaçınılmaz olur ve insanlar sonunda acı çeker. 25 yıl önce, en büyük mesele, Filistin meselesiydi. O günden bugüne baktığımızda Filistin’e işgalin giderek arttığını görüyoruz. Sanki bunlar yetmezmiş gibi, bugün çok daha tehlikeli ve büyük bir savaş bulutu üzerimizde dolaşıyor. Bu da İran-Arap savaşı. Bu savaşı başlatmak için ellerinden geleni yapanlar olduğunu görüyoruz” diye devam etti.

‘BİR ÜLKENİN KENDİ EVİ DÜZENLİ DÜZENLİ VE İTİBARLI OLMAZSA, NE KENDİSİNE NE DE ÇEVRESİNE FAYDASI OLUR’

Karamollaoğlu: İki taraftan birini seçme mecburiyetine karşıyım
Abdullah Gül “Her şeyin başı herkesin kendi evinden geçiyor” diyen Gül “Bir ülkenin kendi evi düzenli ve itibarlı olmazsa, o zaman kendisine bir faydası olmadığı gibi, samimi olarak çok önem verdiği İslam dünyasının meselelerine de bir katkısı olmuyor. O yüzden itibarlı ülke sayısı İslam dünyasında artmalı. Ama önce evin düzenli olması lazım. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, diyalog ve huzurun sağlanması gerekiyor. Bunlara yumuşak güç diyoruz. Ülkeler ancak yumuşak güçle gerçekten güçlü olabilir. Bunun yolu da demokrasi standartlarının ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakkı meselelerinin halledilmesi ve bütün enerjilerimizin ülkelerin kalkınmasına sarf edebilmemiz. Bunlar sağlandığında, çok daha fazla dayanışma, işbirliği ve beraber çalışma şartlarını beraberinde getirecektir. Hocamız o dönem adım attı, bunları hayata geçirmek de o ülkenin düşünürlerine bilim adamlarına siyasetçilerine düşmektedir” diye ekledi. 

Yorum yaz