Deniz Zeyrek, Sözcü'de "Karar verseler artık! Var mı, yok mu" başlığıyla yayımlanan yazısında "15 Mayıs 2019 günü Sözcü'de yazdığım yazıda AK Parti'lilerin İstanbul'da seçim sonucunu iki unsurun değiştireceğini konuştuğuna dikkat çekip, o unsurları şöyle sıralamıştım; Birincisi, kamuoyundaki İmamoğlu algısını değiştirmek. İkincisi, İstanbul’daki 3 HDP seçmeninden 1’inin oyunu alabilmek" ifadesini kullandı.
"Aradan geçen 21 günde, kulislerden topladığım ve sizinle paylaştığım bu bilgilerin doğru çıktığını çok net bir şekilde gördüm. Şöyle ki; Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun kamuoyundaki olumlu algısını değiştirmek için ‘öfkelendirme’ hedefine kilitlenmiş onlarca adıma tanıklık ettik. Sözlerinin çarpıtılması mı PKK ve FETÖ'yle ilişkilendirilmesi mi dersiniz? Yoksa ‘bir gence tokat attı’ gibi propagandalar mı?
En son, yanındaki milletvekilinin himayesinde geçmesi mümkünken, Ordu Havaalanı'nda VIP'ten geçirilmedi. Bu adımlar işe yaradı mı? Sokaklarda gördüğü ilgiyi, katıldığı yayınların reytinglerini, kamuoyu araştırmalarını hesaba katarsak pek yaramadı gibi görünüyor. Gelelim ikinci detaya. AK Parti üç HDP'liden birinin oyunu nasıl geri alabilirdi?
Elbette ki 31 Mart 2019 seçimleri öncesindeki keskin milliyetçi dile son vererek. Peki seçimlerin iptal edildiği 6 Mayıs 2019 gününden beri neler oldu?
– Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmesi sağlandı.
– Adalet Bakanı Abdulhamit Gül görüşme yasağının kaldırıldığını açıkladı.
– MHP lideri Devlet Bahçeli, bu görüşme konusunda olumlu tavır sergiledi.
– CHP'liler HDP tabanını kızdıracak açıklamalar yapmaya zorlandı.
– Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki şehirlerin il yöneticileri İstanbul'a gelerek adam adama markaja başladı. – Kürtlerin dini kanaat önderleri meleler İstanbul'a taşındı.
– Son olarak Binali Yıldırım Diyarbakır'da Kürtçe konuştu ve şu sözleri sarfetti:
Yıldırım'ın Kürt oyları yeniden kazanmak için verdiği bu mesaj, aslında açılım sürecinde bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan duyduğumuz cümlelerle aynıydı. Ancak, kısa bir arşiv taraması ile göreceksiniz ki 31 Mart seçimleri öncesinde durum değişmiş, HDP Eş Başkanı Sezai Temelli'ye çok sert tepki gösteren Erdoğan şöyle demişti:
‘Kardeşlerim Türkiye'de Kürdistan diye bir bölge var mı? Buyrun, ne diyor? Kürdistan'da biz kazanacağız. Sen lütfen Türkiye'yi terket, Irak'ta Kürdistan bölgesi var oraya git.’
Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı Devlet Bahçeli de geçmişte de sık sık kullandığı ‘Kürdistan diye bir yer asla olmayacaktır’ cümlesini de 31 Mart seçimleri öncesinde de defalarca kurmuştu.
Birileri çıkıp ‘Yıldırım'ın sözünü ettiği 1. Büyük Millet Meclisi'ndeki Kürdistan mebusları şimdiki Türkiye sınırlarından değildi’ diyebilir. Ancak 1920'de kurulan ilk meclisteki Kürt mebusların hangi şehirlerden geldiğine bakarsanız, Yıldırım'ın işaret ettiği mebusların çok da uzaktan gelmediğini göreceksiniz.
Ya Erdoğan ve Bahçeli haklıysa, Yıldırım'ın sözünü ettiği ‘Kürdistan’a ne oldu? Bir de konuşmalarında, yazılarında ‘Kürdistan’ sözcüğü geçiyor diye haklarında adli soruşturma açılan, hatta yargılanan insanlar var. Onlar ne olacak? İnsanın kafasına takılan başka bir soru da şu:
‘Yıldırım'ın kurduğu bu cümleyi Ekrem İmamoğlu kursa başına neler gelirdi?’ AK Parti'nin seçim kampanyasında savrulduğu bu uçlar, insanın bu deli sorular arasında adeta kaybolmasına neden oluyor. AK Parti keşke artık bir karar verse. Kürdistan var mı yok mu?"