‘TRUMP’IN KENDİSİNİN SAVAŞ İSTEDİĞİNE DAİR BİR EMARE YOK’
Mehmet Ali Tuğtan’a göre, ABD Başkanı Donald Trump, İran’a karşı ‘Kuzey Kore’de olduğu gibi askeri tehdit dili ve ekonomik yaptırım paketi ile tavizler koparmak umudunda. Trump’ın savaş istediğine dair bir emare bulunmadığını söyleyen Tuğtan, meselenin ABD Başkanı’nın etrafındaki neocon ekibin savaş istemesinden ve en azından İran’ın nükleer tesislerinin vurulmasını bir nevi ‘cerrahi saldırıyı’ gündemlerine almalarından kaynaklandığı görüşünü dile getirdi. Tuğtan’a göre Yemen’le uğraşan Suudiler de özellikle Yüzyılın Anlaşması’nın açıklanmasının eli kulağındayken İran’a karşı savaş istemiyor ancak İran’ın geriletilmesini getirecek bir askeri boyuta ‘hayır’ demezler:
‘AVRUPALILARIN İRAN İÇİN ABD’Yİ CEPHEDEN KARŞILARINA ALMALARI MÜMKÜN DEĞİL’
“Avrupa’nın elinde henüz böyle bir kabiliyet yok. Ekonomik olarak İran ile ticaretlerini sürdürmek isteyeceklerdir. Ancak bunun Amerikan yaptırımları nedeniyle giderek artan maliyeti karşısında da birleşip bir cephe oluşturarak, Amerika’yı cepheden karşıya alabilmeleri mümkün değil. Askeri olarak bu denklemin dışındalar büyük ölçüde. İran’ın etkinliğinin askeri bir saldırı ile olmasa bile bu askeri zorlamalar sonucunda İran’ın etkinliğinin geriletilmesi sadece Rus-Çin ittifakı tarafından bütünleşik olarak istenilmeye bir şey değil bu arada. Özellikle Ruslar, Suriye sahasındaki son pazarlıkta önce İran’ın böyle bir geriletilmesinin ve bunun kendisi tarafından yapılmamasının çok da karşısında olmayacaklardır. Ama savaş istedikleri anlamında söylemiyorum bunu. Askeri tehdidin sonuç vererek İran’ın geri adım atmasının bir noktada Rusların da işine geleceğini düşünüyorum. Çin olaya Amerikan çıkarları açısından bakıyor bölgede. Çünkü yarışta bir atı yok. O daha ziyade Amerikalıların bu tür zorlamalarla uluslararası sistemde sonuç elde etmemesini sağlamaya odaklanmış vaziyetteler. O yüzden Ruslara kıyasla Çinlilerin İran’ı arkasında daha sağlam duracağını varsayabiliriz.
‘İRAN, IRAK DEĞİL MUKABELE ETME GÜCÜ VAR’
“En önemlisi İran’a yönelik olarak Irak’a yönelik yapılan operasyon gibi bir operasyon yapmak mümkün değil. Rejimi devireceksin, bunun için askeri güç kullanacaksın, bunlar Irak’a yönelik olarak bile yapılmadan önce 10 seneden uzun bir yaptırım, ambargo, sürekli askeri süreci var. Birleşmiş Milletler silah denetiminin kimyasal ve biyolojik silah stoklarını tamamen imha ettiğini bilmek, önce bunun garantisini görmek var. İronik bir biçimde o silahlar kullanıldı ama Amerikalılar biliyordu o silahların artık orada olmadığını. İran söz konusu olduğunu zaten bu yapılabilecek bir şey değil. İran’ın elindeki askeri kabiliyetler itibariyle askeri güç kullanarak İran’da rejimi değiştirmek mümkün değil. Zaten konuşulan şey daha ziyade İran’ın nükleer hırslarını gemleyecek, onun nükleer tesislerine yönelik cerrahi saldırılar. Bunlara karşılık İran’ın elinde bunlara mukabele etmek için çok ciddi araçlar var. Öncelikle kendi askeri gücü var, ikincisi Hürmüz Boğazı’nı kapatabiliyor. Üçüncüsü, bölgedeki Amerikan birliklerine, çıkarlarına ve Amerikan müttefiklerine yönelik olarak kendi müttefikleri vekilleri aracılığıyla saldırı yapabilme kabiliyeti var. Bu da en çok bu resmin içinde kırılgan olan ülke Irak’a getiriyor bizi. Irak böyle bir durumda kelimenin tam anlamıyla ortada kalır. Bu nedenle de olası bir çatışmadan en çok endişelenen de Irak yönetimi.”
‘TÜRKİYE OLASI ÇATIŞMADA KENDİ BÖLGESEL ÇIKARLARINI KORUMAK İÇİN HAREKET EDER’
“Türkiye zaten öncelikle Amerikan ekonomik yaptırımlarına mümkün olduğunca uyum sağlamak adına İran’dan petrol alımını sıfıra yakın bir seviyeye indirdi. Doğalgaz konusunda zaten devam eden bir süreç var. Bu zaten yarından öbür güne değiştirilebilecek bir şey değil. Türkiye’nin bu süreçte net biçimde İran’ın yanında olduğunu söylemek mümkün değil. Amerika ile ilişkileri göz önüne alınırsa şu anda kimse Türkiye’den 2003’te olduğu gibi Amerika’ya yoğun bir lojistik destek sağlamasını da beklemiyor. Zaten Amerika’dan böyle bir talep de yok. Ancak böyle olası bir saldırıda İran’a yönelik Türkiye öncelikle kendi bölgesel çıkarlarını korumak için hareket edecektir. Amerika’ya ben böyle bir saldırı için Türkiye’nin lojistik kolaylık sağlayacağını düşünmüyorum. Hava sahasını açmak gibi ya da İncirlik’i kullandırmak gibi bir işe gireceğini Türkiye’nin düşünmüyorum. Bunları yapmadığı sürece de zaten İran’ın Türkiye’ye bir misillemesi olmayacaktır. Amerikalılara kim yardım ediyorsa İran’ın misillemeleri onlara yönelik olacaktır. Türkiye böyle bir çatışmada açıkça daha İran’a yakın bir pozisyon alacaktır. Bu hem kendi durumu içi hem de uluslararası sistemde Türkiye’nin savunduğu birtakım değerler var. Bu değerler çerçevesinde de Amerika’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmamış tek taraflı doğru düzgün hiçbir delile dayanmayan bir istekliler koalisyonun arkasına alarak yapacağı bir saldırıda Türkiye’nin tavrı İran’dan yana olacaktır. Böyle bir durumda da batı ile ilişkiler zaten gergin özellikle Amerika ile. Daha da gerilmesi kaçınılmaz hale gelir. Ama bu gerginliğin boyutları biraz da Amerika’nın böyle bir saldırı sırasında Türkiye’den bir destek bekleyip beklemeyeceğine bağlı. Böyle bir durumda Avrupa ile Türkiye birbirlerini çok daha yakın bir çizgide bulacaktır kendilerini."