Hande Fırat, Hürriyet'te "Themis" başlığıyla yayımlanan yazısına "Themis... Mısır’da ve Roma’da farklı isimleri var. Hepsinde kadın ve bakire... Bağımsızlığı simgelemek için. Gözleri bağlı, çünkü davalıyı da davacıyı da görmez, görmek istemez. Tarafsızlığı sembolize eder" ifadesiyle başladı.
Fırat şöyle devam etti:
"Bir elinde kılıç var, diğerinde ise teraziyi tutar, gözümüzün içine sokar.
Themis... Yasadır, kuraldır... Themis öfkeli değildir.
Çıkardınız mı kim olduğunu?
Sosyal medya sitelerinde hesaplarda paylaşılan, alışveriş sitelerinde heykelcikleri satılan kadın...
Yunan mitolojisinin adalet tanrıçası.
İnsanlar bir arada yaşarken kurallara ihtiyaç duymuşlardır.
Keyfilik; mutsuzluk, haksızlık ve kaosu getirmiştir.
Bu yüzden toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımlarıyla güçlendirilmiş kurallar ortaya çıkmıştır.
Hak ve hukuka uygunluk, hakkı ve hukuku gözetme, yerine getirme doğmuştur.
Themis’ten günümüzdeki anlamlarıyla ’hukuk ve adalet’e gidişten söz ediyorum.
Kuralları insanlar koyar.
Konulan kurallara her koşulda uymak ve gözleri bağlı bir şekilde teraziyi kullanmak ise bir şey daha gerektirir.
Vicdan...
Ne güzel anlatmış Victor Hugo: ’Vicdan insanın içindeki Tanrı’dır...’
THEMİS’TEN İSTANBUL 2019’A
Hukukçu değilim. Türkiye’de yıllar boyunca ortalama seviyede hepimiz hukuk öğrendik, öğrenmek zorunda kaldık. Tüm toplumu ilgilendiren kararlarda yargıçların titiz davranması, kurallara uyması, tatmin edici açıklama yapması, kararın mutlaka mahkeme üyelerinden duyulması, tartışmayı en aza indirmesi gibi beklentilerin olması doğaldır. Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçeli kararını okuduğumuzda belki tüm bu konulara A’dan Z’ye yanıt bulacağız.
Yine de bazı doğruları söylemezsek insanlığın yüzyıllardır süren ’hukuk ve adalet’ arayışına zarar vermiş oluruz. Tüm siyasi tartışmaları bir kenara bırakarak, kararı mahkemeden öğrenmemeyi eleştiriyorum. Böylesine tartışmalı bir konuda yargıçlar kararlarını kendileri duyurmalıydı. Siyaset de bunu istemeliydi. En azından kendileri için, en azından şaibe iddialarını önlemek için. Oysa biz mahkemeden değil, siyasi parti temsilcilerinden öğrendik.
Kamuoyunun merak ettiği bir soru daha var. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi için oy veren 7 üye toplantıda gerçekten hiç konuşmadı mı? İddia edildiği gibi, ’İptal edilmesin’ oyu veren hâkimlerden biri, ‘Biz YSK olarak hangi hukuki gerekçeyle aynı zarftan çıkan üç seçim sonucunu geçerli sayıp sadece birini iptal edeceğiz? Bunu anlatamayız, hukuk leke alır’ dedi mi?
BÖYLE KUCAKLAŞMA OLMAZ
Tüm bu tartışmalara rağmen İstanbul seçime gidiyor. Doğal olarak partiler seçim kampanyalarını gözden geçiriyor. Kulis haberlerine göre AK Parti ’kucaklayıcı’ bir dil kullanacak. Olması gereken de bu. Kucaklayıcı dil eleştiride bulunanı, oy vermeyeni, karşıt görüşte olanları da kapsar.