Venezüella’daki gelişmeleri BirGün gazetesi dış haberler şefi ve yazarı İbrahim Varlı ile konuştuk.
‘GUAIDO, KENDİ ÜLKESİNE EMPERYALİST MÜDAHALE ÇAĞRISI YAPTI’
“Guaido’nun kendi itirafları var. Ordu içerisinde yeterli desteğimiz yokmuş, onu gördük, biraz da erken bir kalkışmaya giriştik. Bunun itirafında bulunuyor. Ama bütün her şeyi canlı yayınlarda, yayın organları, medya gördü. Bir kumpas düzmece var, hatta ayarlanmış. Ama ne Venezüella ordusundan bir kopma yapabiliyorlar ne de halkın büyük kesiminin desteğini arkasına alabiliyorlar. Küçük bir destekle sürekli sokağa çıkma çağrıları yaparak, Maduro yönetimini devirmek istiyorlar. Hem ekonomik hem askeri hem de lojistik olarak ABD’nin desteğini alarak yapmak istiyor. Çünkü ABD desteği olmadan bunu gerçekleştiremeyeceğini biliyor. Bugün ulusal yayın organlarında yer alan konuşmasında da yine ABD’ye çağrıda bulunuyor. Düşünün ki bir muhalefet lideri kendini bir şekilde başkan ilan etmiş ve kendi ülkesine emperyalist müdahaleyi savunuyor veya onun açık çağrısını yapıyor. Küresel güçlerin ülkeye girdiğinde o ülkeyi ne bir kaosa sürüklediğinden bihabermiş gibi aynı şeyleri Venezüella’da da gerçekleştirmek istiyor. Bu işin peşini bırakacakmış gibi durmuyor. Venezüella’yı her alanda kuşatacaklar. Ekonomik krize, ambargoya, yoksulluğa rağmen halk oynan oyunu gördüğü için Venezüella’da Guaido’ya destek vermiş değil. Zaten en ufak bir desteği arkalarına aldıkları anda Maduro yönetimi için tehlike çanları o zaman çalmış olur.”
‘ABD HEGEMONYASI GERİLİYOR AMA HALA BİR NUMARALI EMPERYALİST GÜÇ’
“ABD hegemonyası geriliyor, mesele bu. ABD tabii ki hala bir numaralı küresel emperyalist güç. Muazzam bir askeri güce sahip. Birçok yerde hala belirleyici ama hegemonyası, ekonomisi geriliyor. Bu yüzden istediği yerde istediği oyunu kuramıyor. Venezüella’dan önce Suriye. Venezüella ile karşılaştırdığımızda daha küçük bir ülke, daha rahat kendi oyununuzu kurabildiğiniz bir coğrafyaydı. 8 yıldır istediği oyunu kuramıyor. Sadece Suriye değil Irak’tan Libya’yı tutun, buna Afganistan dahil Somali de dahil kendi oyununu kuramıyor. Bir şeyler yapmak istiyor, giriyor, gittiği yere acı, gözyaşı bulaştırıyor, o iklime sokuyor bu ülkeleri. Ama istediği şeyleri yapamıyor. Bozuyor buradaki birtakım şeyleri ama yenisini kuramıyor. O gücü kendisinde bulamıyor. Çünkü ya toplumsal muhalefetin ya yerel aktörlerin bilinciyle karşılaşıyor ya da uluslararası bir bireyle karşılaştığı anda kendi gücünün sınırlarını da görmüş oluyor. Yani ABD hegemonyası mutlak değil, ABD istediği yerde istediğini yapabilecek bir güçte değil artık. Çünkü bunu hem iç dinamikleri hem ekonomisi hem askeri kapasitesi buna el vermiyor. 1950’li yılların başında ABD dünya ticaret hacminin yüzde 50’sine yakınını tek başına hükmediyordu. Şimdi bu oran yüzde 18’lere düşmüş durumda. Arkadan gelen Çin var, yakaladığı hatta geçtiği söyleniyor. Rusya ekonomik olarak olmasa da askeri olarak. Rusya’sı da Çin’i de birçok bölgede ABD ile bir şekilde karşı kaşıya gelebiliyor. Venezüella’da da öyle. Maduro’nun arkasındaki aktörlere bakacak olursak, tıpkı Suriye’de, Ortadoğu’daki gibi o iki ekseni görebiliyoruz. Politik emperyalizm dediğimiz ülkeler Japonya kadar, ABD, Avrupa Birliği, İngiltere, Fransa’sı bir tarafta muhalifleri destekliyor, diğer tarafta da Çin, Rusya, İran’ı buradaki denklemde Türkiye’yi de ekliyoruz, Maduro yönetiminin arkasında. En azından siyasi olarak destek veriyorlar. Rusya’nın bir şekilde tam bir askeri destek değil ama bundan birkaç hafta önce uçaklar inmişti, ABD ile arasında bir krize yol açmıştı. Yani ABD ile karşılıklı bir cepheleşme, bir bilek güreşi söz konusu. ABD hakikaten yapmak istiyor ama yapamıyor. Yakın coğrafyamızdan da görebiliyoruz. Venezüella için de öyle, bastırıyorlar ama alamıyorlar. Venezüella’da tutmamasının en önemli nedeni Venezüella bu ülkelerden farklı. Öyle ya da böyle bütün eksiklerine rağmen Chavez ile birlikte inşa edilen bir kamusal politikaların uygulandığı bir ülke.”
‘VENEZÜELLA’DA YAŞANANLARIN ABD’YE DÖNÜŞÜ ÇOK YAKICI OLABİLİR’
“ABD ordusuna ilk kez haklılık payı vermiş olacağız. ABD bu zamana kadar bütün emperyalist müdahalelerini, bütün işgallerini, çatışmalarını Amerika kıtasından uzak diyarlarda yaptı. Bundan 30-40 yıl önceki müdahalelere bakacak olursak, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Somali’si, şimdi kendi arka bahçeleri olarak kabul ettikleri Latin Amerika’da böylesi bir müdahalenin sonuçlarından korkuyorlar. Orası Vietnamlaşabilir ve bu sefer yine okyanus ötesindeki bir coğrafyada değil kendi burnunun dibinde gerçekleşeceği için bunu hem askeri hem toplumsal olarak her anlamda kendisine dönüşü çok daha yakıcı olabilir. Suriye’de olsa bundan çok fazla etkilenmezlerdi, çünkü uzak coğrafyalar. Vietnam öyle, Asya Pasifik hattındaki krizlerde de olduğu gibi. O yüzden Amerika kıtasından uzaktaki bölgelere müdahaleleri daha radikal olabiliyor, daha sağını solunu hesaplamadan hareket edebiliyor. Orta Amerika’dan çıkan mültecilerin ABD’ye doğru hareket etmesiyle 5-10 bin kişilik o mülteci grubuna karşı ABD’nin yaşadığı paniği gördük. Böylesi bir durumda ki Venezüella çok uzak bir coğrafya değil, Latin Amerika’nın ABD’ye en yakın olan ülkesinden bahsediyoruz, çok daha fazla bir insani kriz, içinden çıkamayacağı daha büyük bir krizle karşı karşıya gelebilir. Venezüella’nın güçlü bir ordusu var. Oradaki bir çatışma sadece orada kalmayacak, komşu ülkelere de sıçrama durumu var. Çünkü Venezüella, Kolombiya’yı da, komşu ülkeleri de bu durumdan sorumlu tutuyor ki hepsi de bu işin içindeler. Bu nedenle Pentagon içerisindeki birtakım grupların buna itiraz etmelerinde bir haklılık payı var. Neredeyse 2000’li yılların başındaydı, Chavez’in ilk döneminden bu yana ABD sürekli müdahale ediyor buraya. Biraz da zamana yayarak bu işi gerçekleştirmek istiyor. Orta Asya veya Afrika olsa, daha agresif bir müdahalede de bulunabilirdi. ABD’yi bunu alıkoyan en büyük neden burnunun dibinde kendi kıtasında olması Venezüella’nın.”
‘AKP HÜKÜMETİNİN VENEZÜELLA TUTUMU ÇOK YAPAY’
“AKP hükümetinin buradaki tavrı çok yapay. Çünkü orada Maduro yönetimini destekleyen, bir dış müdahaleye karşı çıkan, sandığı işaret eden AKP hükümetinin hem İstanbul seçimlerindeki tavrı hem de Ortadoğu’daki politikaları tamamen Venezüella söyleminin nasıl çeliştiğini ve zıt olduğunu gösteriyor açık şekilde. Bölgede zaten ABD emperyalizminin taşeronluğunu yapan, işbirliği içinde olan, Suriye’yi ABD ile birlikte bu hale sokanın AKP hükümeti olduğu biliniyor. AKP’nin politikalarını bir anti emperyalizm üzerinden okumaya kalkışmak abesle iştigal, böyle bir şey olamaz. Çünkü AKP’nin hem ideolojik formasyonu hem politikaları hem siyasi duruşu buna el vermiyor. Buradan öyle bir okumaya bazen kapılanlar oluyor ama yanlış bir okuma. AKP sadece buradan bir kendine pay çıkarmak istiyor. ‘Seçilen bir yönetim var, bakın bir dış müdahale var’ şeklindeki söylemleriyle bir korku iklimi yaratarak buradan ‘Bakın Erdoğan’ı da götürmek istiyorlar, birçok ülke istiyor’ oradan Venezüella’yı göstererek içerisini domine etmek istiyorlar. Ama bunlar çok samimiyetten uzak politikalar. Eğer bir dış müdahaleye karşıysanız, Suriye’de böyle bir dış müdahalede bulunmayacaksınız veya diğer ülkelere. İstanbul seçimleri, YSK seçimleri iptal etsin diye elinizden geleni yapıyorsunuz, bütün gücünüzü kullanmak istiyorsunuz, burada sandık iradesine saygı çıkışlarının da aslında içi kof açıklamalar olduğunu görüyoruz.”